Çocuk babasına sormuş:
“Baba ne olacak bu fakirliğimiz böyle…”
Adam az bir düşündükten sonra cevap vermiş:
“Oğlum hele bir, kırk gün geçsin”
Çocuk:
“İyi de baba kırk gün sonra ne olacak ki?
Adam:
“Alışırız oğlum, alışırız” cevabını vermiş.
***
Son günlerde özellikle gıda fiyatlarında ki artışlar, orta gelirli insanlarımızı çok bunaltmış durumda. Kırk değil kaç gün geçerse geçsin alışılacak cinsten bir hayat pahalılığı yaşamıyoruz maalesef. Şunu unutmayalım ki, asgari ücretle çalışan, emekli aylığı az olan ve gündelik yevmiye ile çalışmak zorunda kalan ve bunların dışında ki birçok orta gelirli vatandaşlarımızın bu sorun karşısında ki düşünceleri ve takındıkları tutum, hükümet aleyhtarlığına büyük bir kapı aralamaktadır.
Yaşadığımız ve bize yaşatılan kapitalist sistemin, insanları, maneviyattan uzaklaştırdığını defalarca yazılarımızda dile getirmeye çalıştık. Dolayısıyla pandemi bahanesiyle değişen dünya konjonktürünü, yine pandeminin de etkisiyle bütün dünyada yaşanan ekonomik daralmayı, dar gelirli vatandaşlarımıza anlatmazsınız. Çünkü onlar büyük bir geçim sıkıntısı çekmektedirler.
ABD’nin hemen burnumuzun dibinde Dedeağaç üssünü genişletme kararı aldığını, Yunanistan ile Ekim ayında yeni üsler için anlaşmaya oturacağını, ABD’nin yeni hedefinin Balkanlar ve Akdeniz olduğunu, dolayısıyla Milli savunma sanayine büyük yatırımların yapıldığını ve yapılmakta olduğunu bunların da ekonomimizi etkilediğini de anlatamazsınız bu insanlara… Çünkü onlar geçim sıkıntısı çekmektedirler.
Tamamen yerli ve Milli olan İHA ve SİHA’larımız, diğer bilumum savunma sanayinde ki gelişmeler, bu kesimin gündeminde yer alamaz. Çünkü insanlar kaba bir tabiriyle ceplerinde ki paraya ve alım gücüne bakarlar. Zira geçim sıkıntısı çekmektedirler.
Sayın Cumhur Başkanımızın, “Fiyatlarda ki artışların farkındayız” açıklaması, şüphesiz halkımız için önemlidir. Ancak şunu ifade edelim ki bu artışlar, ekonomide köklü değişimlere gidilmediği müddetçe, ülkeyi faiz belasından kurtarmadığımız sürece, kapitalist sistemin acımasız dişlileri arasında insanımızın ezilmesini engeleyemeyiz. Faizli sistemin bir bela olduğunu ve bu beladan bir an önce kurtulmamız gerektiğini, fiyatlarda ki artışlar açık ve net bir şekilde bizlere göstermektedir…
Max Weber’in, “Kapitalizm Protestanlık ahlakıdır” sözünü unutmamak ve bu konuda ki kitabını okumak gerektiği inancındayım.
“Ekonomi bilimi, dünyada ki krizin çözümünün bir parçası değildir. Tersine krizin bizzat kaynağıdır” diyen Franko Berardı da hatırlatmakta fayda var…
MAX Weber’in sözünden, ekonomi biliminin dini kriterlere dayandırılabileceği, Franko Berard’ın sözünden de uygulanan ekonomik sistemin krizlerin bir parçası ve sebebi olduğu çıkarımına varmak zor değildir. “O zaman çözüm nedir?” diye soralım kendimize…
Çözüm; kendi milli ve manevi değerlerimizin ortaya konulması ve İslami ekonomik sistemin hayata geçirilmesidir.
Başta Kur’an-ı Kerim ve Rasulü Kibriya efendimizin sünneti, diğer taraftan da İslam tarihinde ki doğru uygulamalar aslında bizlere yeteri kadar done sunmaktadır. Referansımız Kur’an ve sünnet olunca, hiçbir şeyden korkmamıza ve çekinmemize gerek yok.
Peygamberimiz (sav) efendimiz Medine’ye hicret ettiği zaman, oranın ekonomisi tamamen Yahudilerin elindeydi. Beni Kaynuka Yahudileri kuyumculuk ve faizcilik, Beni Nadir Yahudileri tarım işleri ve hurma yetiştiriciliği, Beni Kureyza Yahudileri ise deri işleri ile ilgileniyor, Medine pazarının da her türlü denetimini ve yönetimini ellerinde bulunduruyorlardı. Yahudiler kurdukları pazarda en iyi yerleri kendileri tutmuşlar, kötü yerleri ise büyük meblağlar karşılığında Araplara kiralıyorlardı.
Medine’nin demografik yapısına baktığımızda ise dört bin Yahudi, altı bin de Arap vardı. Yani bu durumda azınlığın çoğunluğa tahakkümü söz konusuydu. İktisadi bağımsızlığın siyasi bağımsızlık ile yakından ilgili olduğunu çok iyi bilen Peygamberimiz (sav), ekonomiye el atmış ve Medine’de bir Pazar oluşturmuştu. Bu pazarın kurallarını da hak ve adalet ölçüsünü gözeterek Peygamberimiz (sav) kendisi oluşturdu.
Öncelikle borçluyu daima sıkıntıya sokan, para sahibini de sınırsız servete kavuşturan FAİZİ KALDIRDI. Böylece de faiz giderlerinin fiyatlara yansımasını engellemiş oldu. Bu günümüzde de böyledir. Faiz giderlerinin masrafların içinde hesaplanması ve fiyatlara yansıtılmasının, fiyat artışlarına sebep olduğunu artık herkes bilmektedir.
İkinci olarak ise Peygamberimiz (sav), pazarda sabit yer tutulmasını kaldırdı. Böylece sabah erken gelen esnaf, tezgâhını istediği yere açabiliyor ve satışını yapabiliyordu. Peygamberimizin (sav) koyduğu bu kural ise, Yahudilerin elinde olan tekelleşmeyi kırıyor ve ortadan ortadan kaldırıyordu.
O dönem pazarın denetimi konusunda Peygamberimiz (sav), Şifa Binti Abdullah, Semra Binti Nüheynk gibi hanım zabıtalar bile görevlendirmişti. Aynı uygulamayı Mekke’nin fethinden sonrada görüyoruz. Sahabilerden Sad Bin. Sad’a Mekke pazarının denetlemesi görevi bizzat Peygamberimiz tarafından tevdi edilmişti.
Peygamberimizin Medine pazarı konusunda aldığı tedbirler bununla da kalmadı. Pazar vergilerini de kaldıran iki cihan güneşi, stokçuluğu da yasakladı.
Faizin ve vergilerin kaldırıldığı bir ortamda hayat pahalılığının olmayacağını Rahmetli Erbakan hocamız yıllarca dile getirdi ama bu söylem asıl vergi vermesi gereken zenginlerin ve faiz lobilerinin işine gelmeyince, bu millete 28 Şubat Post Modern darbesinin yaşatıldığı hepimizin malumu…
Peygamberimizin (sav) kurduğu Pazar ve ekonomik alanda aldığı hayati tedbirler, tabi ki de Yahudilerin hiç hoşuna gitmedi. Aynı bugün İslami söylemlerin ve uygulamaların birilerinin hoşuna gitmediği gibi… Yahudilere göre bu önemli gelişmelerin ortadan kaldırılması gerekiyordu. Zira eskisi gibi Evs ve Hazrec kabilelerini istedikleri gibi sömüremeyecekler, Medine ekonomisini kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendiremeceklerdi. Kab b. Eşref adında ki Yahudi bir gece geldi ve pazarın kurulduğu çadırların iplerini keserek çadırları yıktı. Bazı rivayetlerde çadırları yaktığı da söylenmektedir.
Her konuda Asrı Saadet dönemi bizler için örnek olduğu gibi, günümüzde yaşadığımız hayat pahalılığının çözümü noktasında da örnek olacak nitelikte ve altın değerler mesabesindedir.
Selam, saygı ve Muhabbetlerimle…
Şaban Doğan