Hayatın sırrını, anlamayı bile düşünemeyecek garip nesiller töreme sürecindedir. Hayatın sırrını anlama seviyesinde olmayanlar Allah’a güven duyma gereğini de hissetmezler.
Âlimler ağır bir sorumluluk ve ciddi bir dava mükellefiyeti altındadırlar. Bugün buna sahip çıkan kalmadı. Böyle bir irade bizi, biz yapan temel değerlerimizdendir. Bu ilk peygamber ile başlayan dava sahipsiz kalmamıştır. Peygamberler silsilesinde her peygamber kendi devrinde ve kendi kavminin dava mükellefiyeti gereğini yürütmüştür. Hazreti İbrahim aleyhisselam devrinde farklı ve daha kapsamlı “milleti İbrahim” gibi gelişmeler olmuştur.
Hazreti İbrahim aleyhisselam’ın oğlu Hazreti İsmail ve Hazreti İshak aleyhimesselam ile nice manevi değer ve alametlerin zuhuru başlamıştır. Tevhid dini temsilcileri Hazreti İbrahim aleyhisselam soyundan peygamberlerle süregelmiştir. Hazreti Mûsa aleyhisselam ile ümmetleşme başlamış ve Hazreti İsâ aleyhisselam’dan sonra görev Hazreti İsmail aleyhisselam’ın soyundan Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e verilmiştir. O “kâffeten linnas” ve “rahmeten lilâlemin” olarak görevlendirilmiştir. Bu görev zirveleşmiştir.
Peygamberler tevhid dininin temsilcileridirler. Bunların en ilginç lideri Hazreti İbrahim aleyhisselam’dır. Hazreti İbrahim aleyhisselam, peygamberler arasında en ağır imtihanlar ile yoğrulan, en net mantığı uygulayan ve soyundan en çok peygamber olan çok önemli bir şahsiyettir. İşte bu, tüm müslümanlar arasında şaşmaz bir davadır. Bu ihmal edilemez, savsaklanamaz, neme lazım illetine maruz edilemez hayırlı ve önemli örnektir.
İbrahim’de ve onunla birlikte olanlarda sizin için güzel örnekler vardır. (Mumtehine:60/4)
İbrahim aleyhisselam, önce babası Âzer’e, putperest toplumuna ve zâlim kral Nemrud’a karşı çetin mücadele verdi. Ateşe atıldı. “Ya iman ya küfür” netliği ile ve sadeliği ile en net fedakârlık örneği oldu. Ailevî meseleden dolayı ikinci hanımı Hacer’i ve oğlu İsmail’i götürüp hiçbir hayat belirtisi olmayan Bekke vadisinde bıraktı. Bir rüya işareti ile oğlu İsmail’i kurban olarak kesmeye teşebbüs etti. Bu mücadeleleri devam edip sürdü.
Bunca imtihan, olay ve mücadele ile beraber iman mücadelesinde Hazreti İbrahim aleyhisselam’ın gayret, feraset, azim, mantık, taktik ve yöntemi destanlar yazdıracak nitelikte ilerliyordu. Bütün âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ “Halılı” Hazreti İbrahim aleyhisselam hakkında gönül hoplatacak ve göz kamaştıracak cihadını Kur’an’da anlatmaktadır;
Hani İbrahim, babası Âzer’e, “Sen putları ilâh mı ediniyorsun? Şüphesiz, ben seni de, kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum” dedi. Biz İbrahim’e hakkâkti nasıl öğrettiysek, delil bulunması ve kesin ilme erenlerden olması için göklerin ve yerin büyük mülkünü de öylece gösteriyorduk. İşte o, üstüne gece bürüyüp örtünce bir yıldız gördü, “ işte bu benim Rabbim dedi. O sönüp gidince şöyle dedi: “Ben böyle sönüp batanları sevmem”. Ay’ı doğarken görünce de, “İşte Rabbim bu!” dedi. Ay da batınca, “Andolsun ki, Rabbim bana doğru yolu göstermezse, mutlaka ben de sapıklardan olurum” dedi. Zaman ilerledi, güneşi daha parlak doğarken gördü. Dedi ki:
“Budur Rabbim, bu daha büyük” Nihâyet o da batınca dedi ki: “Ey kavmim! Ben, sizin Allah’a şirk koştuğunuz şeylerden berîyim.” “Ben, hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben, Allah’a şirk koşanlardan değilim.” (En’am:6/74-77) Bundan sonra kavmi şaşkınlık içinde kaldı. Cenabı Hak devamla anlatıyor; Kavmi onunla tartışmaya girişti. O onlara dedi ki: “Beni doğru yola iletmiş iken Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben, sizin O’na şirk koştuğunuz şeylerden korkmam. Ancak Rabbimin dilediği olur! Rabbim, bilgice her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ öğüt almıyor musunuz? Hem Allah’ın, size, haklarında hiç bir delil indirmediği şeyleri putları siz kendisine şirk koşmanızdan korkmazken, ben, o eş tanıdığınız putlardan nasıl korkarım? Şu halde korkudan emin olmağa hangi taraf daha lâyıktır? Eğer biliyorsanız. O kimseler ki, iman ettiler ve imanlarını bir zulme bulaştırmadılar. İşte korkudan emin olmak onlara hakkıdır.
Ve hidayete ermiş olanlar da onlardır. İşte bunlar, kavmine karşı İbrahim’e verdiğimiz delillerdi. Dilediğimiz kimselerin derecelerini kat kat yükseltiriz. Muhakkak ki senin Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir ve O her şeyi hakkıyla bilendir. (En’am:6/78-83) Ve Muhsin olarak yüzünü Allah’a teslim etmiş, Hanîf olarak İbrahim’in milletine tâbi olmuş kimseden dince daha güzel kimdir. Allah İbrahim’i dost edinmiştir. (Nisa:4/125) İşte hayatın sırrı buradadır.
Kul güvendikçe, Allah, karşılığını vermekte zorlanmaz! Esselamu aleykum İlhan ORAL