24 Eylül 2017 tarihli Yeni Şafak köşe yazısında Hayrettin Karaman ‘’tekâfül sigortası’’ ile ilgili (20 Eylül 2017 ÇARŞAMBA, Resmî Gazete, Sayı: 30186) çıkan yeni yönetmeliği kaleme aldı. Hayrettin Karaman Hoca, verilmiş borcun enflasyon oranında, borcun üstüne fazlalık alınmasını faiz olarak görmez. Yaptığı açıklama; borç verenin zarar görmemesi ile ilgili temel kurgu üzerinde oluşur. Bu konuyla ilgili cevabımız faiz enflasyon ilişkisi başlığında bu linkten okunabilir. https://www.mirathaber.com/yunus-eksi-enflasyon-faiz-iliskisi-13-216y.html
Hayrettin Karaman’ın burada yaptığı büyük hatanın nedeni, katil ile azmettirici arasındaki ilişkiyi, görmemesi ya da görmezlikten gelmesinden kaynaklanmaktadır. Faiz suç/günah ise, faizin azmettiricisi borca dayalı para sistemidir. Çünkü borca dayalı para sistemi; işin başıdır ve bütün finans para ve türevsel işlemlerinin ana belirleyicisidir. Bu ana sistem, yani faizli başlayıp sürdürülen para kredi sistemi işlediği sürece, sistemin içindeki alt başlıklarındaki İslamî tanımlamalar yalandır. Sistem ana çarklarını faizli para ile işletecek, alt başlıklarda da bu faizli para kullanılacak ama faizsiz olacak öyle mi? Bu düşünen akıllarla dalga geçmektir.
Borca dayalı para sistemi (BDPS) içinde sigortacılık ve ticaret benzeri uygulamaların faizsiz olması mümkün değildir. Adam gibi sistemin değişmesi ile mücadele etmeyip, dik durmayacaksınız ‘’ ben önüme gelen metne göre fetva veririm’’ diyerek işin kolayına kaçacaksınız. Bu yaklaşımlar pazarlıklı yaklaşımlar olup, asli mücadeleyi sulandıran süreçlerdir.
Neden itiraz ediyoruz detayına geçelim:
Hayrettin Karaman ‘’ Bundan sonra “katılım sigortacılığı” diyeceğimiz bu sigorta şeklinde sigortaya dahil kişiler bir fona para yatırıyorlar; bu fonu vekil bir tüzel kişilik (şirket veya kooperatif) yönetiyor; fondan riskler ödeniyor (ödemeyi katılımcılar karşılıklı birbirine bağışlamış oluyor); istenirse fonun fazlasıyla İslamî yatırımlar ve ticaret yapılıyor; sigortalı ayrılmak istediğinde, varsa artan parasını da alarak ayrılıyor’’
Bu işin organizasyon bedeli ödendikten sonra biriken fonlar hiç bir yerde kullanılmadan mı geri ödenecek? Bu fonlar birikirken, mevcut para ve banka sistemi kullanılacağı için, fonun faizsiz olması nasıl mümkün olacaktır?
Örnek verelim; bu fona 1 milyar TL para birikti. Bu birden birikecek bir para değildir. Bir süreç işleyecektir. Bu süreç farklı zamanlarda banka hesaplarına girecektir. Ama unutmayın ki bu para faizli üretilmiş ve faiz üreten bir paradır.Her işlem yapıldığında faiz üretecektir. Risk maliyetleri bu fondan ödenecek, gerisi fonu yatıranlara iade edilecek. Yani 500 milyon riskler ödendi. Diyelim 50 milyon Fon yönetim giderlerini aldı. Kalan 450 milyonda fona para yatıranlara dağıtıldı. İyide bu biriken para borç üretilerek borç verilmiş. Piyasa bu parayı borç almış. Borç alınmış bu paranın, faiz enstrümanlarında gelir elde etmesi için kullanılmadığı taktirde, karşılığını nasıl ödeyecek?Parayı borç faizli üreteceksiniz ama bu paranın, faizsiz bir sigorta diye faizli sistemde yutturacaksınız. Burada sadece fonda ki biriken paranın fon sahiplerine geri iadesi farklılık taşıyor. Bunu doğru bulmakla beraber işin başındaki yanlışlık bunu haklı çıkarmamaktadır.
Fonun fazlasıyla (dilerse) islami yatırımlar ve ticaret nasıl yapılacak?
Fonun amacı risk maliyetlerinin fondan karşılanmasıydı. Yasada gösterilen İslami yatırım ve ticaret yapabilme ifadesitemel amaç değil ki. Bunun konmasının nedeni; şu anda sigorta sisteminde toplanan fonların faizli enstrümanlarda kullanılmasına islami adı altında kapı açmaktır. Bu fonlarla yatırım yaparsanız gerçekten güzel bir hamle olur. Ancak bizim yatırımdan kastımız üretime dayalı bir modelin içinde, orta ve uzun vadeli yatırımlar olup, istihdam oluşturmasıdır. İşin bu yönüne baktığımızda güzel. Ama kullandığınız para yine faizli paradır. Ancak anlaşılmamakta ısrar edilen bu paranın borç olarak varedilmesinden kaynaklanan faize bağımlılıktır. Sizin buna islami yatırım demeniz onu faizsiz kılmıyor.Biz kullanılan para ölçüsünün üretim biçimine bakarız. Bu para faizli üretiliyor. O halde nerede ne şekilde kullanılırsa kullanılsın faiz üretecektir. Paranın mevcut yapıda borçla üretiminin ne demek olduğu kavranmadığı sürece, faizsiz işlemden bahsedilemez.
Kabullerden birine göre, bu para yatırıldığı fon hesabından hiç hareket etmeyecek, sabit duracaktır. Bankalara hac için yatan paralar bile ödeme günlerine kadar aktif faizli işlemlerde kullanıldığı halde, sigorta fon parasının kullanılmaması bu mümkün mudur? Bunun için açık bir kanun olursa başka. Yani kanunda bu sigorta için toplanılan fonlar hiç bir şekilde bankacılık işlemlerinde hiç bir biçimde kullanılamaz’’ denseydi, üretilen faizli para olmasına rağmen, bu işlemden dolayı faiz fonlaması zemini oluşmazdı diyebilirdik. Ama böyle bankayı yasaklayıcı bir yasa bankanın var oluşunu yok saymaktır.
Hayrettin Karaman yazısında Özal’dan beri ‘’ bu sigorta şeklinin esasları rapor haline getirilip ilgililere sunulmuş, ne yazık ki, o günün şartlarında laikçilerin taassup seddi aşılamadığından çalışma akim kalmıştı. ‘’diyor. Hoca işin kolayını bulmuş hemen kutuplaştırıcı bir yaklaşımla işi laiklerin üzerine atıyor. Oysa bu iktisadi bir sorundur.
Hayrettin Karaman’ın yazısına aldığı 2. Maddenin g) Katılım Reasüransı: Katılım finans ilkeleri ile ortak risk paylaşımı ve dayanışma esaslarına dayanan reasürans faaliyetini…
Bu ne anlama geliyor bakalım
Önce kavramı açalım, Reasürans; Sigorta edilmiş riskin, belli bir kısmının veya tamamının yeniden sigorta edilmesidir. Yani topladığınız fonu, parayı siz de daha güçlü bir şirkete sigorta ediyorsunuz. Diyorsunuz ki bende 1 milyar Türk lirası fon var. Gelecek riskin misal %20 size sigorta ettiriyorum. Yani topladığım parayı size para karşılığında sigorta ettiriyorum. Bunu yapanda fonu yönetme yetkisi verilenlerdir. Bu paranın para ile satılması değil mi? Bu parayı siz diğer sigorta şirketlerine verdiğinizde, risk gerçekleşmediğinde onlar bu parayı sigorta kanunlarına göre geri ödemeyecek. Oysa en cazip öne çıkartılan sigortanın yönü; risk gerçekleşmediği için para fon sahiplerine geri ödenmesi gerekiyordu. Ama sözde faizsiz sigortacılık kurdunuz, faizli bir işlem yaparak diğer sigorta şirketine fon aktardınız. Bu fon sahiplerinin hakkı değil mi? Bu işlem, fonu bir üst sigorta şirketine; olmamış bir riskin olması olarak satmasıdır. Satılan burada nedir? risk gölgesinde paranın kendisidir. Üst sigorta şirketine ödenen bedel neyin bedelidir? Bu işlem haram değil mi?
Şimdi Hayrettin Karaman’ın yazısında aldığı ve olumlu gördüğü şu maddeye bakalım:
MADDE 5 – (1) Risk fonunun yasal ve idari yükümlülüklerini yerine getirme hususunda yetersiz kalması ve alınan reasürans veya katılım reasüransı korumasının kifayet etmemesi halinde şirket, yaşanan açığı likidite imkanı yoluylakapatır. Şirket tarafından likidite imkanı yoluyla risk fonuna aktarılan tutar, ilerleyen dönemlerde fonda oluşan pozitif bakiyeden karşılanabilir.
Bu maddede fonu yöneten şirket, fonun karşılayamayacağı kadar bir açık oluşursa ‘’likidite imkanı’’denilen bir yöntemle bu açığı kapatır. Peki bu likidite imkanı nedir?
Likidite imkanı; banka hesaplarında paraya çevrilebilen tüm aktifler/alacakları kapsar. Nakit ihtiyacınız var ve sizin bu ihtiyacı likidite imkanı ile karşılayacaksınız.Neyi satacak fon? Bu fonun gayrimenkulü mu var? Hisse senedi mi var? Fonu yatırıldığı tahvilleri mi var? İslami yatırım ve ticaret denen bunlar mı yoksa? Bu ve benzeri likidite imkanları olmasa, bu alanlarda fon kullanılmasa 5.maddede ki ‘’ likidite imkanı’’ ne demektir? Biz, maddedeki kullanılan finans dilini çok iyi anlıyoruz. Bu açık bir faiz enstrümanlarını kullanım alanıdır.
Hayrettin Karaman hoca 5. madde de ‘’Tazminat ve reasürans/katılım reasüransı ödemeleri, acente komisyon masrafları ve yasal yükümlülükler dahil olmak üzere, sigorta faaliyetleri ile ilgili bütün masraf ve komisyonlar risk fonundan katılımcılar adına şirket tarafından karşılanır’’ alıntısını yapıyor. Burada ki sigorta faaliyetleri ve bunun getirdiği yasal yükümlülükler içinde faiz ödemeleri de vardır.
Hayrettin Karaman ‘’İnşallah pek yakında çıkacak olan “Faizsiz Finans Kanunu”ile mevzuat açığı kapatılacak, din ve vicdan hürriyetinin gereği olarak bu ülkede dileyen faizli işlemlere devam ederken, dilemeyen mevzuata dayalı faizsiz işlemler ile yatırım, üretim ve ticaret yapma imkânına kavuşacaktır. ‘’ diyor. 16 yıldır bu mevzuat açığı kapatılmadı mı? Hayrettin Karaman, bugüne kadar ki genel tavrı gereği pek de etliye sütlüye dokunmak istemiyor.
Faizsiz finans kanunu yok muydu? Bu güne kadar fetva kurullarında bulunup faizsiz finans diye fetvasını verdiğiniz bankalar faizsiz değil miydi? Şu ana kadar millete faizsiz banka diye yutturulamadı mı? Asya Finans/Bank dan beri bunlara fetva veren siz değil miydiniz?
Hayrettin Karaman hoca, yazısını yukarıda bitirirken bile din ve vicdan hürriyeti gereği olarak dileyen faizcilik yapabilir diyerek, net tavır almaktansa ortacı yaklaşımını bugüne kadar sürdürmüştür.
Hocanın sorumluluğu, faizin kökünden kaldırılması yönünde yol gösterici özelliği ile tavizsiz açıklamalar yönünde olmalıydı.
Ama yol gösterilmeye muhtaç olan biri, nasıl yol göstersin ki…
Selam ve dua ile…
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi