HEDEFTEKİ BEYAZ KARLAR ÜLKESİ
Beyrut Limanında gerçekleşen şiddetli patlamanın etkileri halen tüm dünya gündemini meşgul ediyor.
Ülkede 2 haftalık olağan üstü hal edilirken, hükümette istifasını açıklamıştı.
Beyrut Valisi ise konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Hiroşima ile karşılaştırılabilir ulusal bir felaket yaşadık” demişti. Vali Mervan Abbud, Liman depolarında uygunsuz şartlarda bekletilen 2 750 ton Amonyum Nitratın yeterli güvenlik önlemleri alınmadan 6 yıl bekletilmesini kabul edilemez olarak değerlendirerek patlamanın açtığı zararın 15 milyar $’ın üstünde olduğunu açıklamıştı.
Coğrafyasının tek kar yağan bölgesi olduğu için Beyaz Karlar Ülkesi olarak nam salan Lübnan’ın birkaç yıldır ciddi bir ekonomik kriz içinde olması ve son yaşanan patlama ile iyice derinleşen siyasi istikrarsızlık, ülkede yıpranan dengeleri de altüst etti. Bugün en başta Macron’lu Fransa olmak üzere İran ve Çin’de ülkede etkin olmayı amaçlıyor.
Kendi kişisel seyahatlerimden hatırladığım ise Beyrut Limanının ülkede ve dünya da yolsuzluklara açılan kapı olarak bilinen kötü bir şöhrete sahip olmasıdır. Bu kötü unvanın ardına da her olumsuzluğu sıralamak mümkün. Aslında yeryüzünde dışa açılan kapı olarak nitelendirilen bütün limanlar neredeyse aynı kötü şöhreti üzerinde taşıyor. Fakat Beyrut realitesi bambaşka.
Farklı etnik, dini, mezhepsel unsurların bu bünyede (Lübnan) harmanlanamamış olması da siyasi istikrarsızlığı güçlendiren nedenlerden. Yakın geçmişte yaşanan iç savaş ve yurt dışından gelen müdahaleler halkların farklılıklarını daha da derinleştirdi.
Lübnan parlamentosundaki sandalye dağılımı bile mezhepsel temsiliyeti içeriyor. Farklılıkların zenginliğe evrilemediği Ortadoğu’nun eski Paris’i Beyrut; siyasi ayrışmaların sahnesi olarak dünya gündeminde yine kendini tartışmaya açtı.
Kendilerini “Arap değil Fenikeli” olarak nitelendiren Lübnan yerli halkının sadece ekonomik sorunlar karşısında tepki koymak gibi eksik ve klişe bir alışkanlığı var.
2019/Ekim’inde WhatsApp’a uygulanan vergi zammı karşısında halk doğru bir tepki koyamamış ve Lübnan lirasının %60 değer kaybetmesine neden olmuştu.
Ülke halen dünyanın en yüksek 3. borçlu ülkesi konumundan çıkabilmiş değil.
Bunun yanında Libya’nın kendi içinde kamuya olan borcunun 100 milyar $’ı aştığı kaydediliyor. Yani gün be gün dizginleri kaptıran bir ülke figüründen bahsediyoruz.
Yapısal sorunların yanına bir de sözde Arap Baharı ve Suriye iç savaşının durgunlaştırdığı iç piyasa eklenince gelinen nokta, dış mihrakların iştahını kabartan deneme atışlarının yapıldığı limanları gündem haline getiriveriyor.
Sahip olduğu Şii nüfusu ile birlikte Hizbullah’ın konuşlandığı Lübnan’a İran’ında ilgisinin olduğu bir gerçek.
Buna rağmen Amerika Lübnan’ı dümen suyundan uzağa salmasa da, Pandemi döneminde bir eksen kayması yaşanmadı değil.
IMF’den yüz bulamayan Lübnan’da mecburen İran’la saf tuttu.
Her ne kadar Mike Pompeo İran’ın Lübnan’a petrol sevkiyatını engellese de, içerdeki Hizbullah etkisi göz ardı edilemez. Geçmişte Trump’un eksik ve hatalı politikalarıysa Lübnan’ın diğer seçeneklere yönelmesine neden oldu.
İran, Amerika, İsrail’in yanı sıra Lübnan’a ciddi ilgisi olan diğer devletler ise şimdilik Fransa ve Çin olarak görünüyor.
Fransa Lübnan ilişkileri Mutasarrıflık zamanından Cumhuriyet günlerine, oradan da Büyük Lübnan dönemine kadar uzanır. (M.S 1250)
Liman felaketinden sonra Fransa Cumhurbaşkanı Macron “Lübnan’a Destek ve Yardım Konferansı” düzenlemişti.
Fransa’nın Suriye’de etkili bir siyaset üretememesi Macron’un gözünü gün geçtikçe zayıflayan Lübnan’a çevirmesine neden oldu. Suriye’deki başarısızlığını Lübnan’da daha hızlı davranarak kapatma gayretinde olan Macron, bölgede en azından bir ülkede etkin olmayı kendine şiar edindi.
İşte bu yüzden de eski sömürgesini ziyaret ederek nabız yokladı.
“Lübnan’ın derin bir değişime ihtiyacı var” beyanatıyla da niyetini de belli etti.
Öte yandan Lübnan dar boğazdan çıkmak için Çin’e de göz kırpıyor.
Nasrallah’ın Çinli firmaları Lübnan’a yatırım için davet ettiği haberleri ülke basının da kritik edildi.
Çin bu bölgede olmak istiyor çünkü Kuşak –Yol Projesinde Trablus limanının yanı sıra Beyrut Limanına da konuşlanmak istiyor.
Amerika’nın Lübnan’ı öteleyen dış politikası, güçlü ekonomilerin ülkeye çökmesine zemin hazırlar gibi. Lübnan bugün para için herkese nazar boncuğu dağıtsa da; orta ve uzun vade deki stratejilerini çok iyi kurgulamalı.
Aksi halde toprakları parsellenmiş ikinci bir Yunanistan durumuna düşer.
Türkiye korkusu yüzünden topraklarını Amerikan üssüne çeviren komşuyu, bakalım kaçıncı kuşak doğru politikacılar grubu kurtaracak?
İşte bu yüzden benzer politikalar güden Ağaçlı Bayrak Lübnan’ın dikkatli olması diplomatik işgale uğramaması, düşmemesi ve yem olmaktan kendini kurtarması bulunduğu coğrafya için önemli.
Aksi halde bölge deki ilk perdenin açılışı İkinci Arap Baharı (!) demek.
MİRATHABER.COM