Yazar Ömer Lekesiz’in kaleme aldığı “Heidegger’in Dünya’sı” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz..
Martin Heidegger’i (ö. 1976) kendi anadili olan Almanca ya da çeviri kitaplarından okuyan hemen herkes onun anlam dünyasına, felsefe dünyasına yaptığı önemli katkılardan söz ederler.
Heidegger adının dünya ile bütünleşmiş olmasının nedeni, onun hem şahsiyeti ve akademik hayatıyla kendi özel dünyasının ilginçliğinden hem de Dasein esasında kendisinden önceki felsefenin dünya anlayışını eleştirileriyle sarsmasından ve dolayısıyla felsefede yeni bir dünya anlayışını tesis etmeye çalışmasından kaynaklanır.
Bu bağlamda ilginç olan bir diğer husus ise, Heidegger’in dünyaya ilişkin yeni tasavvurunun ihtiva ettiği –Dasein başta gelmek üzere– kavramların kolay kuşatılan ve tüketilebilen kavramlar olmayışıdır. Bu nedenle Heidegger feslefesi asıl Varlık ve Zaman adlı kitabından başlayarak, her yeni kitabıyla yeniden ve yeniden yorumlanmaya sürekli açık bulunmaktadır.şş
Bu minvalde yapılan son çalışmalardan biri geçtiğimiz Eylül ayında Ketebe Yayınları arasından çıktı. Medeniyet Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Özkan Gözel’e ait olan bu çalışmanın adı: Heidegger’in Dünyası – Varlık ve Zaman’da Dünya Kavramı.
Çalışmasının Önsöz’ünde ve ilk metninde, Varlık ve Zaman’ın 1927’de yayımlandığında Almanya’nın felsefi ve entelektüel çevrelerinde bir bomba etkisi yarattığını söyleyen Gözel, bu tespitine şu kaydı da ekleme gereği duyuyor: “Üstelik bu kitap yayınlanması aceleye getirilmiş olup bitmemiş bir projedir.”
Ayrıca Gözel’in, “Kıta felsefesi çerçevesinde, bugün Heidegger’in felsefesine uğramadan veya onun düşüncesiyle bir şekilde hesaplaşmadan” felsefe yapmanın pek mümkün görülemediğini ifade etmesinin yanı sıra, “Varlık ve Zaman’ın Türkçeye tercümesinin bitmeyip hâlâ devam ettiği kanaatinde” olduğunu söylemesine de dikkat çekmemiz gerekiyor.
Zira, kendisinin Heidegger’in dünya’sına nüfuz etme amacıyla Varlık ve Zaman’dan sadece 14’ten 27’ye kadarki kısmı seçmesi söz konusu hesaplaşmadaki güçlüğü ortaya koyduğu kadar, Varlık ve Zaman’ın biri yenilenmiş iki tercümesinin hâlen –çok belirgin olarak– yine yenilenmeyi gerektirmesi, mezkur dikkat çekmedeki haklılığımızı pekiştiriyor.
Kitabı hakkında “Eldeki çalışmada, Varlık ve Zaman’da dünya kavramına ve dolayısıyla dünya-da-olma’nın anlamına odaklanan bir kısım analizleri öne çıkarıp yorumlamayı ve bu suretle Heidegger’in dünya’sına nüfuz etmeyi amaçlamış bulunuyoruz. (…) Esas itibariyle bu çalışma, İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nde Heidegger’in felsefesi çerçevesinde son yıllarda vermiş olduğum lisansüstü derslere koşut olarak kaleme alıp yayınladığım, birbirine eklenmek suretiyle birbirini tamamlayan ve temelde şerh mantığına dayanan bir dizi makalenin, nihayette bir kitaba doğru yeniden gözden geçirilmesiyle oluşmuş bulunuyor” açıklamasını yapan Gözel, şerh mantığına dayalı yazılarının da ayrıca bir şerhi gerektirecek kadar sıkı dokunmuş metinler olduğunu –sanırım mütevazılığı nedeniyle– söylemeye gerek duymuyor.
Oysa ki, Çevre Dünya’dan-Dünya’ya; Dünya ve Anlamlılık; Kartezyen Dünya Ontolojisinin Eleştirisi; Mekânın Egzistansiyal Anlamı; Kendi-Olma ve Birlikte-Olma; Herkes (Das Man) başlıklı altı makale, Ve Dünyadan Göçmek: Ölümün Egzistansiyal Anlamı; Varlık ve Zaman’dan Sonra: Heidegger’in Dünya Kavramı (F. Dastur) başlıklı iki ek makaleden oluşan Heidegger’in Dünyası, gerek Heidegger felsefesinden gerekse onunla hesaplaşmayı amaçlayan Gözel’in buna mahsus olarak kullandığı özel dilden kaynaklanan tabiî bir sıkılığa, yoğunluğa sahip bulunuyor. Bu manada dünya kavramı başta gelmek üzere, diğer müstakil ya da türev kavramlar, tıpkı durgun suya atılan taş etkisiyle gittikçe genişleyen halkalar halinde birbirlerini hem çevreleyip hem de aşarlarken, Hedigger’in dünya tasavvuru ile Gözel’in bunu açan yorumları da birlikte yeniden açılmayı hak edecekleri yeni bir değerli düzeye taşınıyor.
Böylece Dasein merkezli dünya ve dünyasallık / zaman ve zamansallık hattında bunları hem tahkim eden hem de kehre, egzistansiyal, gündeliklik, tasa, özen, kaygı, endişe, araç-gereç, el-altındalık, birlikte-olma, özellik, herkes, herkes-leşme, fırlatılmışlık, ara (berzah), kendinden çıkarak kendi-olma, sahici varoluş, vicdan, metafizik, nihilizm, teknoloji, sanat… ve daha birçok kavram, terim ve terkip yeni bir tasavvurun işaret taşları hâline geliyor.
Buna tabi olarak Özkan Gözel de, akademisyenlik mesleği nedeniyle felsefe okutmanın ötesinde, felsefe yapan biri olarak mevcut dünya tasavvurunda, daha önceki çalışmalarıyla birlikte yeni pencereler açıyor.
Sokakta yürüyüp ayak altındaki cam şişeleri çöpe atabilsen ne mutlu. Ölüm var.