HENDEK SAVAŞINA BİR DE BU AÇIDAN BAKALIM
M.627 yılında Medine’de gerçekleşen Hendek Savaşı, Müslümanların inanç ve azimle elde ettikleri önemli bir zafer olarak İslam tarihinde yerini aldı. Mekke’den gelen 10.000 kişilik dev orduya karşı, yalnızca 3.000 kadar Müslüman, şehri savunmak için sahabelerden Selman-ı Farisi’nin önerisiyle Medine’nin etrafına hendek kazdı. Bu savunma yöntemi, Arap yarımadasında bir ilkti ve Mekke müşriklerini hayrete düşürdü. Haftalarca süren savaş boyunca, Müslümanlar hendekleri koruyarak imanlarını ve Medine’yi koruma konusunda sarsılmaz bir kararlılık sergilediler.
Müşriklerin Medine’ye saldırı planları, hendek engelini aşamayarak boşa çıkınca, kuşatma sona erdi ve Mekkeliler yenilgiyi kabul etmek zorunda kaldılar. Bu savaş, Müslümanlar için büyük bir moral kaynağı oldu; Medine’yi güvence altına almanın yanında, İslam’ın yayılmasında dönüm noktası olarak tarihe geçti. Hendek Savaşı, Müslümanlara zorluklar karşısında dayanışmanın, stratejinin ve Allah’a bağlılığın önemini bir kez daha hatırlattı.
Dünden Bugüne: Hendekten Günah Çukurlarına
Bir zamanlar Medine’nin etrafına kazılan hendek, Müslümanları koruyan bir kale gibiydi. Ellerini her darbeye kaldıran o sahabeler, terleri gözlerine damlarken bile tevhit inancını korumanın aşkıyla doluydular. Onların amacı basitti: Allah’a tam bir imanla bağlanmak ve düşmanların saldırısından dinlerini korumaktı. Tevhit yolunda hiçbir engeli tanımayan bu iman kahramanları, Medine’yi hendekle çevreleyip kendilerine uzanan her tehdidi uzaklaştırmak için çabaladılar. O hendek, Müslümanların inançlarına sarsılmaz bir sadakatle sarıldıklarının en net göstergesiydi.
Bugün ise ne yazık ki hendeklerin yerini günah çukurları aldı. O dönem hendek, müminleri korurken; şimdi kazdığımız günah çukurları bizleri tevhitten, Allah yolundan uzaklaştıran engeller oldu. Bugün, ellerimizle kazdığımız o derin çukurların içinde kaybolmuş, Allah’ın ipine sarılmayı unutmuş haldeyiz. Dün, bir hendek iman kalemizi korurken, bugün her birimiz o iman kalesini terk etmiş durumdayız. Kendi ellerimizle işlediğimiz günahlar, bizi karanlıklara gömüyor. Tevhidi korumak için kazmamız gereken hendekler yerine, nefsimize yenilip kazdığımız günah kuyularına kendimizi bırakıyoruz.
Hendek Savaşı’nda, Müslümanlar kendilerini koruyan hendekleri kazarken, Allah’ın yardımını ve rahmetini her adımda hissediyorlardı. Bugün ise Allah, bizlere de kurtuluş için bir ip uzatıyor; ancak biz o ipe bakmayı dahi akıl edemiyoruz. O ip (A’li İmran 103), bizleri en karanlık günah kuyularından çıkarabilecek bir lütuf; ama dünya hayatının aldatıcı ışıkları bizi o ipe kör bırakmış durumda.
İçinde bulunduğumuz gaflet hali, bizleri hem dünyada hem ahirette hüsrana sürüklüyor. Günahlarımız arttıkça, o çukur daha da derinleşiyor ve tevhit inancımızdan, Allah’ın emirlerinden daha da uzaklaşıyoruz. Oysa Allah, bizlere sonsuz rahmetiyle, her gün yeniden dönüş yolları gösteriyor. Kendi elimizle kazdığımız çukurlardan çıkmak için, Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak, tevhit inancıyla hayata dönmek yeterli.
Medine’de kazılan hendek, iman için atılan bir adımdı, Allah’a sadakatin ifadesiydi. Şimdi ise kazdığımız çukurlar, heva ve heveslerimizin bizi götürdüğü yoldan başka bir şey değil. Bugün Müslümanlar, modern çağın cazibelerine kapılarak Allah yolundan uzaklaşan bir hale geldi. Bu günah çukurları; yalanla, hileyle, dünya sevgisiyle, mal ve makam hırsıyla dolu.
Dün, Medine hendeklerle korundu; bugün ise biz o hendekleri bir kenara bırakıp, günah çukurlarına kendimizi hapsetmişiz. Kendimizi bu çukurlardan çıkarmak, tekrar Allah’ın yoluna dönmek elimizdeyken, bu gaflet uykusundan uyanmayı dahi düşünmüyoruz. Halbuki Allah, “Tövbe eden kullarımdan razıyım” buyurarak, bizlere her zaman bir umut kapısı aralıyor.
Medine’ye kazılan hendek, sadece düşmanlara karşı bir savunma değil, aynı zamanda Müslümanların imanlarını koruma çabasıydı. Bugün de bu hendeklerden ders çıkarmalı ve tevhit inancımızı koruma yollarını aramalıyız. Çünkü tevhit, bizi birleştiren en büyük bağdır. Bizleri ayakta tutan tek dayanak, Allah’a olan sarsılmaz bağlılığımızdır. Dün o hendek, Müslümanların kararlılığını sembolize ediyordu; bugünse bizlerin kararlılığı, günah çukurlarına düşmeme çabasıyla gösterilmeli.
Eğer Allah’a olan sadakatimizi yeniden kazanabilirsek, tevhit yolunda hendekler kazabilirsek, işte o zaman Allah’ın yardımını ve rahmetini üzerimizde hissedebiliriz. Hendek Savaşı’ndan çıkan ders, her dönemde Müslümanların rehberi olmalı. Bu ders, bizlere tevhit yolunda kararlı olmayı, kendimizi korumak için hendekler kazmayı öğretiyor.
Allah’ın ipine sarılarak, tevhit inancını hayatımızın merkezine koyarak, yeniden dirilmek ve yeniden güç bulmak mümkün. Dün Medine hendeklerle korundu; bugün ise iman kalelerimizi Allah’a yönelerek, günah çukurlarından çıkarak koruyabiliriz. Bu çabayı gösterdiğimizde, Allah’ın rahmeti bize daha yakın olacak ve bizler de O’nun rızasına ulaşmış olacağız…
MİRATHABER.COM
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…