Yazarımız Nurettin Turgay hocamız Mirat haberimizde “Her Dönemin Adamı Olma! Her Dönemde Adam Ol!” şeklinde başlığı başlı başına bir makale olan bir yazı kaleme aldı.
Biz de çağrıştırdığımız bazı bilgilerimizi sunalım.
Öyle her dönemde adam olmak kolay iş değildir. Hele hele batılların egemen olduğu laik bir eğitim , hukuk ve ekonomi düzeninde. Çünkü böyle bir zeminde hem hakikat bilgisine sahip olmak zordur, hem de hakikat üzerinde durulmasını sağlayacak irade gücüne.
Rabbim Allah’tır De
Bunun içindir ki yapılması gerekeni bire/teke indirerek açıklamak gerekirse hayatı Allah ile temellendirip Sırat-ı Müstekim’de bulunmak ve ona çağırıcı olmak gerek.
Peygamberimiz, sarılıp yapışacağım ve üzerinde yaşayacağım bir bilgiyi bana öğretirmisin ricasında bulunan sahâbiye şöyle buyurmuştur:
Peygamberimizin bu sözlerinde kullandığı “Sümme İstekım” ifadesini “dosdoğru ol” şeklinde değil “İslam’a göre dosdoğru olmak” şeklinde anlaşılmalıdır.
İslam’a Göre Dosdoğru Ol
Çünkü İslamî vahyin buyruklarına teslim olunmazsa insan kafasına göre dosdoğru olur. Bu kabul de onu Hak’tan saptırır. Rabbimiz şöyle buyurur:
“ De ki: Size, yaptıkları işler bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi?
Bunlar; güzel/dosdoğru işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.” (Kehf 18/102-3)
Yüce Kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’de Rabbimizin Peygamberimize ve onun şahsında her bir mümine yönelik olarak kullandığı “Festakım/dosdoğru ol” ifadesi “sana emredildiği gibi” kaydıyla ve “azgınlaşmayın/başınıza buyruk olup Rabbinizin buyrukların dışına çıkmayın,” ilavesiyle şöylece zikredilmektedir:
“ O hâlde, ey Peygamber! Rabb’inin yolunda hedefe doğru adım adım ilerlerken, sağa sola sapmadan, yalpalamadan yoluna devam et ve sana emredildiği gibi dosdoğru ol! Sadece sen değil, günahlarından tövbe edip senin yanında yer alan diğer Müslümanlar da böyle olsunlar! Ve sakın ilâhî yasaları ihlal ederek yahut hak ve adalet sınırlarını aşarak azgınlık etmeyin! Unutmayın ki Allah, yaptığınız her şeyi görmektedir.” (Hûd 11/112)
Girmekle Yükümlü Olduğumuz Sırat-ı Müstekim, Tek Yoldur
“Rabbim Allahtır deyip hayatını temellendirerek amaçlandır ve Sırat-ı Müstekim üzere yaşa,” emriyle girmemiz isrenen Sırat-ı Müstekim, Kurân’da Fatiha sûresinde Rabbimizin bize kendisinden istemimizi öğrettiği, bizim de Peygamberimizin uygulamasıyla namazlarımızın her rekatında istediğimiz yoldur; hayat düzenidir.
Hayat düzeni olan bu yol Kur’ân’a göre, “ Göklerde ve yerde bulunan bütün varlıklarını yaratıcısı ve sahibi olan Allah’ın yoludur…” (Şûra 42/53)
Fatiha suresindeki bir diğer açıklamaya göre bu yol Allah’ın kendilerini nimetlendirdiği kişilerin; peygamberlerinin yoludur.
Sırat-ı Müstekim’e Kur’ân İle Çağırmak
Peygamberimiz, üzerinde bulunduğu bu yola insanlığı Kur’an vahyi ile çağırmıştır. (Yasin 36/4; Şûra 42/52)
Sırat-ı Müstekim üzerinde yaşayanlar meleklerin ilhamları ve teyidi altında korkusuz ve elemsiz olarak kendilerine vadedilen cennet sevinci ve özlemi içinde yaşarlar:
{ “Bizim önünde boyun eğeceğimiz biricik efendimiz, yöneticimiz ve Rabb’imiz Allah’tır!” diyen ve sonra da, bu söyleme uygun dosdoğru bir hayat yaşayan kimselere gelince, onların üzerine öbek öbek rahmet melekleri inecek ve kendilerine şu ilâhî müjdeyi verecektir: “Korkmayın, üzülmeyin; size Allah tarafından söz verilen cennet müjdesiyle sevinin!”
“Biz hem bu dünya hayatında, hem de âhirette sizin dost ve yardımcılarınızız. Eğer dünya imtihanını başarıyla tamamlarsanız, cennete gireceksiniz ve orada canınızın çektiği her şeye, arzuladığınız her nimete sahip olacaksınız.” } (Fussılet 41/ 30-31)
Sırat-ı Müstakım’de Yaşayanların Çoğalması da Gerek
Bu yol tek başına ve hele hele laik/seküler bir düzende gereğince yaşanamaz. Bu yolun gerektirdiği İslamî eğitim, hukuk ekonomi, genel bilgi ve sanatların oluşması, korunması ve geliştirilmesi gerekir ki yaşanabilsin. Bu sebeple ona çağırmak gerekir.
Peygamberlik de böylesi bir çağırma görevidir. Bunun için Peygamberimizi izlemekle ve çağrı görevini üstlenmekle de yükümlüyüz. (Nahl 16/125)
Hulâsa HER DÖNEMDE ADAM OLMAK herkesin değil fıtrat/yaratılış düzenini İSLAMİ ÇİZGİDE koruyabileceklerin başarabileceği iştir. Rabbimiz de böyle buyurmuyor mu?:
“Allah’ın âyetleri size okunup dururken, üstelik O’nun Elçisi Muhammed de nesilden nesile aktarılan örnek hayatıyla aranızda olduğu hâlde, nasıl olur da kâfirlere özenip inkâra saplanırsınız?
Her kim Rabbim Allah’tır deyip Allah’a bağlanarak O’nun yasalarına, bir bütün olarak sımsıkı sarılırsa, işte o, dosdoğru yol olan Sırat-ı Müstakîme erdirilmiş olur.” ( Al-iİmran 3/101)
Ali Rıza Demircan