islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4751
EURO
36,2672
ALTIN
2.955,33
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR. (II)

HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR. (II)
18 Ağustos 2022 10:13
A+
A-

Onur Bey’in vefat haberini hanımı Ayşe’ye, Veysel bildirmişti. Haberi alan Ayşe Hanım, bir anda donmuş kalmış, gözyaşları yanaklarına dökülürken “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” (Biz Allah’tan geldik ve Allah’a döneceğiz) ayetini okumuştu. (A’li İmran 185)

“De ki, doğrusu kendisinden kaçmakta olduğunuz ölüm, sizi mutlaka yakalayacaktır. Sonra gizliyi de âşikârı da bilen (Allâh’a) döndürüleceksiniz. O size neler yaptığınızı tek tek haber verecektir.” (El-Cum’a, 8)

Babasının ölüm haberini alan Murat ise çok ağlamış, arkadaşları onu teskin etmek için epeyce uğraşmışlardı. Murat, annesinin kendisine anlattıklarını, başını annesinin omuzuna koyarak gözyaşları içinde dinlemişti. Annesi Ayşe Hanım oğlu Murat’a şöyle demişti:

“Bak oğlum! Bizi yaratan yüce rabbimiz, hayatı da ölümü de bizi imtihan için yaratmıştır. [1]Babanın ölümü her ne kadar bizler için erken görünse de kimin ne kadar yaşayacağını Allah (cc) bilir. Bu sebeple Kur’an-ı Kerim’de yüce Allah ‘Eceli gelince Allah; hiç bir nefsi asla geri bırakmaz. Ve Allah; işlediklerinizden haberdardır.’[2]Buyurmuştur”.

Ayşe Hanın sözlerine şöyle devam etti:

“Bak evladım! Babanın vefatı, tabii ki beni de çok üzdü ve derinden etkiledi. Ama bizi bu durum kesinlikle Allah’a isyan derecesine götürmemelidir. ‘Niye benim babam öldü ya rabbi! ‘Babam ölmemeliydi, babam yaşamalıydı!’ gibi cümleler bizi isyana götürebilir. Bu sebeple bizler baban için üzülürken üzüntümüzün dozunu iyi ayarlamalı, ölümü hayatın bir parçası, kaçamayacağımız bir gerçeği olarak görebilmeli, Ahiret hayatının da ölümle başladığı bilinciyle hareket edebilmeliyiz. Bu sebeple de babana bol bol dua etmeliyiz”

Annesini buğulu gözler ile dinleyen Murat, bir taraftan da annesinin metanetli duruşunu sorguluyor, annesinin bu duruşuna hayran kalıyordu. Sonra kendi kendine annesinin dindar bir insan olduğundan hareketle, “İman duygusu demek ki böyle bir şey” diye düşündü.

Murat’ı etkileyen diğer bir olay ise, babasının cansız bedenini teneşirde görmesi oldu. Öylece baka kaldı babasına… Babası yıkanmış, kefenlenmiş ve “Son kez görmek isteyenler gelsin” denilince, annesiyle birlikte girmişlerdi gasil haneye.

Ayşe Hanım metanetini koruyordu. Yanaklarına süzülen gözyaşlarıyla baktı eşinin yüzüne son kez. Kısık, kendi duyabileceği bir ses ile “Allah seni de bizi de affetsin Onur! Rabbim merhametiyle muamele etsin inşallah!” dedi.

Artık Onur Bey’in ahiret hayatı başlamıştı…

Babasının cansız soğuk bedenini teneşirde gören Murat, bir anda farklı düşüncelere kapıldı. Annesinin de kendisine anlattıklarından sonra, bu dünyanın geçici olduğunu, kazanılan malın ve paranın da bu dünyada kaldığını, insanın dünyadan ahiret hayatına göçerken götürebileceğinin bir tek kefen olduğunu iyice anlamıştı.

Evet, bir tek kefen götürebiliyordu insan bu dünyadan. Her şey ama her şey bu dünyada kalıyordu. Bunları düşünen Murat kendi kendine mırıldandı:

“O zaman insanın dünya hayatına tamah etmesinin hiçbir anlamı yok…”

“Ölümü ve öldükten sonra ceset ve kemiklerin çürümesini hatırlayın. Ahiret hayatını

İsteyen, dünya hayatının süsünü terk eder” (Tirmizi, kıyamet 24)

Onur Bey’in cenazesi hazırlanmış ve namaz için musallaya konmuştu. Cenazeye kalabalık bir insan topluluğu gelmişti ama bu insanların bir kısmı camiye bile girmemişlerdi. Onlar vakit namazı kılınırken, sanki kendilerine namaz farz değilmiş gibi dışarıda beklemişlerdi.

Cenazeye katılanların bir kısmı ise camiye girmeyi tercih etmişti. Camiye girmeyi tercih edenlerin arasında Ayşe Hanım ve Murat da vardı. Namaz öncesi İmam kürsüye çıkmış vaaz veriyordu. Murat bir taraftan babasının teneşirde ki cansız halini düşünürken, diğer taraftan da hocanın sözlerine kulak vermeye çalışıyor, hocanın anlattıkları ile yaşadıklarını kafasında anlamlandırmaya çalışıyordu.

İmam:

“Değerli Müslümanlar! Şairin ‘Ölüm güzel şey budur perde ardından haber/ hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber/ Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun/ Ölümü de öldüren rabbe secdeler olsun’  dediği gibi, iyi ki ölüm var ve dünyaya gelen insanlar iyi ki ölüyorlar. İnsan ölümsüz bir varlık olsaydı ne olurdu bu dünyanın hali? Ölüm varken bile insan, ölüm gerçeğinden çok uzak bir şekilde yaşayabiliyor. Ahiret hayatını hiç düşünmeden, cennet ve cehennemi aklına bile getirmeden hayatına devam edebiliyor. Hâlbuki Yüce rabbimiz bir ayeti kerimede bizlere hitaben şöyle buyuruyor:

“Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır. Onlara bir iyilik gelirse, “Bu, Allah’tandır” derler. Onlara bir kötülük gelirse, “Bu, senin yüzündendir” derler. (Ey Muhammed!) De ki: “Hepsi Allah’tandır.” Bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!”

Bu ayeti okuduktan sonra imam sözlerine şöyle devam etti:

“Hak vaki olacak ve bir gün bizi de bu musallada kısa süreliğine de olsa misafir edecekler. Cenaze namazımızı kılacaklar ve defin için mezarlığa götürecekler. Mezarlığa giderken, peygamberimizin (sav) hadisi şerifine göre bizi üç şey takip edecek. Ailemiz, malımız ve dünyada yaptığımız amelimiz… Defin işlemleri bitince de ailemiz ve malımız oradan geriye dönecek ve biz dünyada ki amellerimiz ile mezarımızda baş başa kalacağız. Bakınız, Peygamberimiz (sav) bu konuda bizlere ne buyuruyor: ‘Kabir, âhiret konaklarının ilkidir. Kim orada kurtulursa, artık gerisi kolaydır. Kim de orada kurtulamazsa, gerisi ondan daha zordur. Hangi manzara ile karşılaştımsa, kabri ondan daha korkunç buldum.” (Tirmizî.) Rabbim cümlemizi bu dünyada iken salih ameller işleyip ahiret hayatında mutlu ve bahtiyar olanlardan eylesin”

İmamın bu cümlelerini duyan Murat, ziyadesiyle etkilenmişti. Evet, hoca doğru söylüyordu. Biraz sonra babasını mezara indirecekler, üzerini toprakla örtecekler, onlar geriye dönecek ve babası mezarda yalnız başına kalacaktı. Amelleriyle baş başa kalacaktı…

Onur Bey’in cenaze namazı çok kalabalık olmuştu. Cami avlusu almamış, katılımcılar avlunun dışına kadar taşmıştı. Ama maalesef cenazeye iştirak edenlerin çoğu camiye girme zahmetine bile girmemişler, yakalarında onur Bey’in resmi asılı olduğu halde avluda konuşmayı hatta gülüşmeyi tercih etmişlerdi.

Onur Bey’in tabutu omuzlar üzerinde son yolculuğuna gidiyordu artık. Tabuttan, ne bir ses ne de bir nefes geliyordu… Eğer Onur Bey dünyada ki salih amelleri ile kabrini gül bahçesine çevirebildiyse ne ala… Orası onun için cennet bahçelerinden bir bahçe olacaktı. Yok, eğer salih ameller şöyle dursun ibadetlerde ve Allah’a kullukta sıkıntıları varsa, kabir hayatı da sıkıntılı olacaktı…

Murat, babası mezara indirilirken de üzerine toprak atılırken de çok dikkatli bir şekilde bakmış, gözyaşlarını tutamamıştı. Ama çare yoktu. Ölümün çaresi olsaydı, babası belki de bütün mal varlığını ortaya koyar ve ölümsüzlüğe kavuşurdu. Ama babasının edindiği mal mülk buraya kadardı ve kabir hayatıyla başlayacak olan ahiret hayatında ona hiçbir faydası olamayacaktı. Biraz sonra mezarlıktan herkes dağılıp evine gidecek, babası ise bu karanlık yerde yapayalnız kalacaktı.

Öyle de oldu… Herkes dağılıp gitmiş, mezarın başında Ayşe Hanım ve Murat kalmıştı. İkisi de sessiz bir şekilde ağlıyor, gözyaşlarını birbirlerine göstermemeye çalışıyorlardı.

Murat, babam yaşasaydı bu akşam ne yapardı diye düşündü… Babası yaşasaydı bu akşam ne yapacağı konusuna bulduğu cevap hiç hoşuna gitmemişti Murat’ın… Zira o akşam televizyonda babasının en sevdiği dizi vardı ve babası içkisini yudumlarken o diziyi seyrediyor olacaktı…

Ya şimdi…

Selam, saygı ve muhabbetlerimle…

                          Şaban DOĞAN

HADİSİ ŞERİF

 

“Kabir, âhiret konaklarının ilkidir. Kim orada kurtulursa, artık gerisi kolaydır. Kim de orada kurtulamazsa, gerisi ondan daha zordur. Hangi manzara ile karşılaştımsa, kabri ondan daha korkunç buldum.”

 

HADİSİ ŞERİF

“Eğer siz, lezzetleri yok eden ölümü ansaydınız, bu kadar çok konuşmazdınız. O lezzetleri yıkanı çokça anın! Kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçedir, ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur.”

 

[1] Mülk Suresi 2

[2] Münafikun suresi 11

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.