islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4915
EURO
36,2365
ALTIN
2.952,64
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

HER YENİ DOĞAN ÇOCUK

HER YENİ DOĞAN ÇOCUK
23 Ağustos 2023 10:58
A+
A-

Geçenlerde yeni kurulan bir partinin Genel Başkanı şöyle bir bilgi paylaştı, arkasından şu uyarıda bulundu:

Uyandın mı halkım!
Hatay’ın bir hastanesinde dün 28 çocuk doğdu, bunun 26’sı Suriyeli. Biz azınlığa düşeceğiz, Hatay’ı kaybettik
.”

Biri bu paylaşımı ve uyarıyı nasıl yorumlamak gerektiğini sordu. Verdiğim cevap şöyle:

Belli ki bu paylaşımı yapan zat bir milliyetçi, iç savaş dolayısıyla yerinden yurdundan hicret etmek zorunda kalan Suriyelilere karşı özel hassasiyetleri var; bizler için bir tehdit ve tehlike teşkil ettiklerini düşünüyor. Giderek yükselmekte olan ırkçı-milliyetçi yabancı düşmanlığı, özellikle Araplara ve Suriyelilere karşı imhacı bir nefret söylemine dönüşmüş durumda.

Halbuki adil olmak gerekirse, Suriye’nin bu hale gelmesinde yani 700 bin insanın hayatını kaybetmesinde, 7 milyon insanın yer değiştirip mülteci durumuna düşmesinde Türkiye’nin 2001’den başlayarak bugüne kadar takip ettiği yanlış politikanın payı var.

Doğru veya yanlış, sonuç itibariyle bu insanlar ölümden, üzerlerine yağan kurşunlardan ve bombalardan kaçarak kendilerine en yakın buldukları yere, Türkiye’ye kaçıyorlar. Lübnan, Ürdün ve başka yerlere de iltica etmiş Suriyelilerin sayısı milyonları buluyor. Almanya, 1 milyon Suriyeliyi kabul etti.

Bizim literatürümüzdeki bu olayın karşılığı hicret ve muhacirliktir. Hz. Peygamber (s.a.) ve cemaati de müşriklerin ağır baskıları ve ölüm tehditleri karşısında Mekke’den Medine’ye hicret etmişlerdi ki, onları bağırlarına basan Medinelilere Kur’an “ensar” adını verdi. Dinini iyi bilen ve ciddiye alanların nezdinde bu gibi trajik durumlarda krizi “ensar-muhacir” çerçevesinde almak ve çözme yoluna gitmek gerekir.

Belli ki söz konusu paylaşımı yapan zat, Hatay ilimizdeki bir günlük doğumlardan hareketle rahatsız olmuş, rahatsızlığını da provakatif bir üslupla dile getiriyor.

Olaya geniş İslami perspektiften bakacak olursak, şöyle denebileceğini sanıyorum:

Hz. Peygamber (s.a.) şöyle buyuruyor:

“Her doğan çocuk İslam fıtratı üzere doğar, sonra ebevyni onu yahudileştirir, hıristiyanlaştırı veya mecusileştirir.” (Buhari, Cenaiz, 92, Ebu Davud, Sünne, 17.)

Hadis, öncelikle çocukların asıl ve gerçek velayetlerinin Fransız cumhuriyet felsefesinin aksine devlete ait değil, anne babasına ait olduğu hükmünü getirir.

Diğer yönden her çocuğun Müslüman doğduğunu beyan eder ki, bu manada İslam temiz fıtrat dinidir. Temiz fıtratın diğer ifadesi dindir (30?Rum, 30). Çocuğun temiz fıtrat üzere doğması –ki çocuk masumdur- İslam dini üzere dünyaya gelmesi anlamına gelir. Sonraları annesi ve babası çocuğu kendi dinlerine göre yetiştirir yani eğer ona telkin ettikleri din sahih İslam dini değilse, çocuğun fıtratında olumsuz yönde değişiklik yapıyorlar demektir.

Bugün hadiste belirtilen üç dine ilave ve belki daha çok müslüman/temiz ilahi fıtrat üzere doğan çocukları ebevenleri türkçüleştirir, arapçılaştırır, kürtçüleştirir, farslılaştırır vd. Paylaşımı yapan zatın da sahip olduğu saik Türkçülüktür; Türk kadınlardan Suriyeli kadınların daha çok çocuk doğurması onu tedirgin etmektedir.

Oysa bir Müslüman şöyle düşünür:

Bize düşen, müslüman doğan çocuğun temiz fıtratını koruyarak insanlığa, ümmete ve ülkesine faydalı insan olması, sahih iman ve salih amel üzere bir yol haritası takip etmesi için ne yapılması gerekiyorsa onu yapmaktır. Suriyeli veya bir başka anadan, doğan her çocuk Allah’ın mülkü, geniş arzı üzere doğmuştur; yüce Allah onu kendisine ibadet etsin, O’nun yeryüzündeki halifesi olsun diye halketmiştir. Bu çocuk “İnsanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetin evladı, ma’rufu emreden, münkerden sakındıran bir ferdi” (3/Al-i İmran, 110) olursa, yaratılmış olmanın gayesini tahakkuk ettirmiş olur.

Bizim görevimiz her yeni doğan çocuğa bu ilahi misyonu üstlenmesi ve gerçekleştirmesi için gerekli maddi, sosyal ve manevi ortamı ve imkanları temin etmektir.

O halde şöyle diyebiliriz:

Hangi kavim ve etnik gruba mensup (Türk, Kürt, Arap, Malay, Afganlı, Kenyalı, Ukraynalı vs.) bir anneden doğmuş olursa olsun, her doğan çocuk hoş geldi, sefa getirdi.

 

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.