İmam- Hatip kökenli Ahmet Hakan bu defa doğru yazmış, okuyalım:
“ ERDOĞAN’IN ÖZELEŞTİRİ YAPMASINI ÖRNEK ALIN
DEVLETİ yönetenler arasında bir tek Cumhurbaşkanı Erdoğan özeleştiri yapıyor.
Dün de Adıyaman’da şunu söylemiş:
“Hava ve yol koşulları nedeniyle ilk günden gelemedik. Adıyaman’dan helallik istiyorum. Her şeyin farkındayız ve gereğini yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Her fani gibi hatalarımız olabilir ama gece gündüz milletimiz için çalışıyoruz.”
Ağızlarını her açtıklarında “Sayın Cumhurbaşkanımız” diye söze başlayan yetkililerimizin de… Sosyal medyada iktidarı savunan kişilerin de… İktidara destek olan gazetecilerin de…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı bu tür özeleştirilerden ders almalarında sayısız yarar var.”
Yorumumuz
Evet yalnız yetkililer değil, iktidar – muhalefet milletvekilleri, yazar çizerler ve sanatçılar dahil herkes özeleştiri yapmalı. Özeleştiri bir eksiklik değildir, aksine erdemdir. Müslümanlığın gereği kulca bir tavırdır.
Rabbimiz kendilerini hatasız görenleri kınar ve kişinin kendisini temize çıkarmasını yasaklar. (Nisa 4/ 49: Necm 53/32)
Ali Rıza Demircan hocamız “Depremin Suçlusu Benim” başlıklı makalesinde özeleştiriyi ileri boyutlara taşıyarak örneklendirmişti. Şimdi hocamızın okunmasını tavsiye edeceğimiz bu makalesini sunuyoruz:
DEPREMİN SUÇLUSU BENİM
Yaşadığımız deprem yalnızca milletimizi değil, ,yaratılış özelliklerini koruyabilen bütün insanlar üzdü. Acımızı paylaşıp dualar ediyor, yardımlar ve kurtarıcı ekipler göndermeye çalışıyorlar.
On ilimizi içine alacak derece geniş bir çoğrafi alana yayılan depreme yönetimimiz yerinde müdahale ediyor. Milletimiz de şahlanmış yardım kuyruğunda.
Çok az sayıda olsa da bazıları da iğrenç bir yaklaşımla çıkar devşirme derdinde. İlan edip aşağılamak için suçlu arıyorlar. Onlar boşa uğraşmasın.
Depreme sebep olan suçluyu – günahkârı ben tanıyor, biliyorum…
Hz. Ömer’e Göre Deprem Suçlusu
Hz. Ömer döneminde bir deprem olur. Allah ondan razı olsun Hz. Ömer insanları toplar ve şöyle der.
Ben de Hz Ömer’le aynı görüşteyim ve ilan ediyorum
Ben Müslüman olarak görevimi layıkıyla yapabilseydim…
Mirat haberi daha geniş kitlelere ulaştırabilseydim,
Kur’ân ve Sünnet kaynaklı daha çok ve etkili yazılar yazabilseydim,
Sosyal medyayı daha verimli ve uyarıcı bir şekilde kullanabilseydim,
Büyük camilerde her Cuma günü konuşmalar yapıp vicdanları uyandırabilseydim,
Siyasilerimizi ve yöneticilerimizi daha bir ihlasla uyarabilseydim,
Daha çok işverene ve müteahhide ulaşıp onları hakka ve sağlam üretime yönlendirseydim,
Geceleri yürek sızıyla kalkıp ümmetimizin evlatları olan milletimizin çocuklarına gözyaşlarıyla dualar edebilseydim,
Yaratan, yaşatan ve yasa koyan Rabbimizin buyrukları yasal olarak ve fiilen çiğnenirken İslam’ın garibi olmayı üstlenerek canımı, malımı, yüreğimi, kalemimi ve dilimi kullanarak insanımızı uyandırmak için daha çok çalışıp feryat edebilseydim,
Genel evlerdeki çaresiz kadınlara, meyhanelerde mutluluk dilelenlere, eşcinsellik ağına takılıp çırpınanlara, aç yatan fukaraya, ateizme ve deizme batmış olup hidayete muhtaçlara gücüm ölçüsünde daha bir el uzatabilseydim…
Gökler yarılarak, Güneş dürülerek, Yıldızlar saçılarak, Dağlar yelerinden sökülerek, Denizler yarılıp tutuşturularak, İnsanlar kaçışarak, Kabirler içlerindekileri dökerek …gerçekleşecek büyük haber olan Kıyameti hatırlatabilseydim, Ruhlarımızın bedenlerimizle birleştirilerek başlatılacak sorgulamayı, Cennet’i ve Cehennem’i gereğince duyurabilseydim,
Ben güzel bir kul olabilseydim Anadolu ve Suriye coğrafyasında bu deprem olmazdı. Ama oldu. Onaylayan da Rabbimizdir. O yarattığı varlıkları rahmetiyle kuşatandır. Her şeyi yerli yerinde yapandır. Neylerse güzel eyleyendir. Şerlerden hayır çıkarandır.
Ben kendimi temize çıkarmıyor, Rabbimden bağışlanmamı istiyor, Ona yöneliyor, öfkesinde rızasına, azabından affına ve Ondan yine Ona sığınıyorum.
Erhamürrahimin olan Rabbim beni bu yükün altında bırakmaz.
Kaldı ki ben kimim …Kendisine uzanan eller, yetim kalan öksüzler, yüreği yanan analar, kimsesiz kalmış beli bükük zayıflar, yolunda mücadele edip can veren yiğitler ve bu depremde kendisine kavuşan kullar ve çaresizler var. Mazlum bir ümmet coğrafyası var. Zalim beşeri sistemler içinde boğulan insanlık var.
Şer görülen ama kıyamet provası olarak hayır da görülebilecek olan bu depremden Rabbim kendisine yönelecek ümmetimize, milletimize ve insanlığa nice hayırlar lütfedecektir.
“Hak yoldan sapmışlar dışında kim Ondan ümidini kesebilir?” ve O, Kur’ân’ında şöyle buyurmuyor mu?
“ Hoşunuza gitmese de savaş size farz kılındı. Hem sizin hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı, sizin hoşlandığınız bir şey de sizin için şerli olabilir: Allah, sizin bilmediklerinizi de bilir. ” (Bakara 2/216)
Ali Rıza Demircan