Her dinin, milletin kutsal saydığı veya diğer zaman dilimlerinden farklı kabul ettiği, kendine özgü belirli gün/gece ya da ayları vardır. Yüce Dinimiz İslam’da da bu tür gün, gece ve aylar mevcuttur.
İnsan için zaman, şüphesiz en değerli hususlardan biridir. Çünkü her şey zaman içinde var olmakta, gelişmekte ve yine zaman içinde yok olmaktadır. İnsan hayatında önemli bir yere sahip olan ilim, amel, servet ve diğer birçok değer, zaman içinde elde edilebilmektedir. Zamanı gerektiği şekilde değerlendirebilenler hem dünyada hem de ahirette huzuru yakalayacaktır. Sevgili Peygamberimiz (sav): “İki nimet vardır ki insanların çoğu bunların değerinden habersizdirler. Bunlar, sağlık ve boş zamandır”(1) buyurmak suretiyle zamanın ve sağlığın önemine dikkat çekmiştir.
Şair, zaman gerçeğini ne de güzel ifade ederek dile getirmiş: “Vakitlerle yakutlar satın alınır, fakat yakutlarla vakitler satın alınmaz.” Zamanın kıymeti bilinmeli, israf edilmemeli ve Allah’ın rızası istikametinde tüketilmelidir. Zaman kavramı, yaratılmış varlıkların ‘ömür’lerini içinde yaşadıkları bir süreçtir. Soyut bir kavram olan zamanın insanlar tarafından algılanabilmesi, bizzat zaman içinde meydana gelen birtakım olayların esas alınması ile gerçekleşebilmektedir. Bu yolla insan, belli zaman dilimlerini isimlendirme imkânını elde etmiş ‘önce’yi ve ‘sonra’yı , ‘geçmişi’ ve ‘geleceği’ tasavvur edebilmiştir. Böylece düşüncelerini, bilgilerini bir zemine sokabilmiştir. Medeniyetin oluşması ve dünyanın imarı bu sayede gerçekleşmiştir. Şüphesiz bu gelişmenin temeli, Yüce Yaratıcının, kâinata koyduğu ve “Sünnetullah” olarak nitelendirilen sabit kanunlardır; mesela güneşin, dünyanın ve ayın belli hareket düzenidir. Gün, ay ve yıl kavramları bu hareket düzeninin birer sonucudur. Yüce Allah, bu gerçeğe şu ayette işaret etmektedir: “Şüphesiz, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin.”(2)
Muharrem Ayı ve Ayrıcalığı
Sözlükte “haram kılınan, yasaklanan; kutsal olan, saygı duyulan” anlamlarındaki muharrem, savaşmanın haram kabul edildiği dört aydan birinin adıdır. ‘Haram aylar’(3) içinde Muharrem ayının ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bu ayrıcalığı ‘Muharrem’ adından da fark etmek mümkündür. Kısacası ‘haram aylar’ uygulamasının genel adı, anlam itibarı ile bu aya özel bir ad olarak verilmiştir.
Muharrem Ayını Önemli Kılan Özellikler
1- Hicri Yılbaşı
Muharrem ayı, 12 ay ve 355 gün olan kameri yılın ilk ayıdır. Adından da anlaşılacağı üzere, kameri yılda -güneş değil- ayın hareketleri esas alınmaktadır. Hicri tarih, Hz. Muhammed (sav) ‘in Mekke’den Medine’ye hicret edişi ile başlar.
Hz. Ömer (r.a)’in halifeliği devrinde Resûl-i Ekrem (sav)’in Mekke’den Medine’ye hicretinin resmî takvim başlangıcı olarak kabul edilmesiyle muharrem, hicrî yılın ilk ayı olarak belirlenmiştir. Bir dönem Müslüman hükümdarlar, yeni yılın ilk gününe saygı gösterir ve tebrikleri kabul etmek üzere törenler düzenlerlerdi. Devlet-i Aliyye-i Osmaniye döneminde de muharrem ayında devlet erkânı padişahın huzuruna çıkarak yeni yılı tebrik eder ve padişahtan “muharremiyye” denilen hediyeleri alırlar, kendileri de maiyetlerindeki kişilere muharremiyye verirlerdi. Ayrıca şairler tarafından yeni yıla ait manzumeler yazılırdı. Muharrem ayında bilhassa tekke ve camilerde okunan Kerbelâ Vak‘ası’na dair ilahiler “muharremiyye” olarak adlandırılmıştır. Günümüzde Mısır, Tunus, Cezayir, İran ve Fas gibi ülkelerde bu ayda çeşitli kutlama törenleri düzenlenmektedir.
2- Aşura Günü (10 Muharrem)
Bilindiği üzere Hz. Peygamber (sav) Medine’ye hicret ettiğinde orada Arap halkla birlikte yaşayan Yahudiler de vardı. İşte bu Yahudiler, Hz. Musa (as) ile İsrailoğullarının, Firavunun zulmünden Aşura günü kurtulduğunu söyleyen Yahudileri Hz. Peygamber (sav) yalanlamamış ve hatta bu yönde olumlu bir tavır sergilemiştir. Bunun yanı sıra tüm Semavi dinlerde özel bir yere sahip olan aşura günü, cahiliye Araplarınca da önemli kabul edilmiştir. Hatta Resul-i Ekrem (sav)’inde Peygamberlik öncesi ve sonrası dönemde bir süre bu günde oruç tuttuğuna dair rivayetlere de rastlanır. Medine döneminde bu orucu Müslümanlara tavsiye ettiği bilinen bir husustur. İbn-i Abas (r.a)’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Hz. Peygamber, Medine’ye geldiğinde Yahudilerin Aşura günü oruç tuttuklarını gördü. Bu nedir? Diye sordu. Bu hayırlı bir gündür. Bu, Allah’ın israiloğullarını düşmanlarından kurtardığı, bu sebeple de Musa’nın oruç tuttuğu gündür dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav): “Ben Musa’ya sizden daha layıkım”(4) buyurdu ve hem kendisi bu günde oruç tuttu, hem de başkalarına oruç tutmalarını emretti. (5) Hz. Peygamber (sav), Aşura günü oruç tutmayı teşvik etmiş ve şöyle buyurmuştur: “Aşura gününün orucunun, bir önceki yılın günahlarına kefaret olmasını Allah’tan umarım.” (6) Ancak; Hz. Peygamber (sav)’in bildirdiğine göre yalnızca Aşure günü değil, Muharrem’in 9 ve 10’uncu veya 10 ve 11’inci günlerinde oruç tutulması tavsiye edilmiştir. (7) Dokuz, on, onbir, üç gün mütetali olarak da tutulabilir.
Aşura Gününde Meydana Gelen Diğer Tarihi Olaylar
Aşura günü adı verilen 10 Muharrem gününde meydana geldiği rivayet edilen diğer bazı önemli olayları da kısaca şöyle sıralamak mümkündür:
a) Rivayete göre, Hz. Nuh (as)’un gemisi tufandan kurtulup Cudi dağına aşura günü oturmuştur.
b) Âdem ve Hz. Havva (as)’nin tevbesinin kabul edilmesi,
c) İbrahim (as)’in Nemrut’un ateşinden kurtulması,
d) Yakub (as)’in oğlu Yusuf’a kavuşması,
e) Musa (as) ve İsrail oğullarının, Firavun’un zulmünden kurtulmaları.
10 Muharrem Aşura’nin İslam tarihinde siyasi bir yönü de vardır:
Sevgili Peygamberimiz (sav)’in “Dünyanın iki çiçeği, ahirette de cennet çocuklarının efendileri” diye övdüğü ve haklarında “Allah’ım, ben onları seviyorum, sen de sev”(8) şeklinde dua ettiği ve adını bizzat kendisinin koyduğu, Efendimiz (sav)’in torunu Hz. Hüseyin’in ve ailesinin siyasi ihtiraslar uğruna Kerbela’da acımasızca şehid edildiği günü de hatırlatır bize 10 muharrem aşura. Bu menfur olay, Hz. Peygamberimiz (sav)’i ve onun ehli beytini seven bütün müminleri yaralamış, kalplerini incitmiştir. Dinimizin Aziz Peygamberi Hz. Muhammed (sav)’in mübarek sözüyle yazımızı noktalayalım: “Ramazan ayı dışındaki oruçların en üstünü, Allah’ın ayı olan Muharrem’de tutulan oruçlardır. Farzlardan sonra namazların en üstün derecelisi ise geceleyin kılınan (teheccüt) namazlardır.” (10)
1444 yeni hicri yılınızı tebrik eder, bir önceki yıldan daha hayırlı olmasını, ömrünüzün sağlıklı, bereketli ve Yüce Rabbimizin sizden memnun ve razı olmasını, ayrıca milletimizin ve Bilad-i İslam’ın birlik, dirlik ve beraberlik içerisinde yekvücut olmasını, her türlü maddi ve manevi bela ve musibetlerden kurtulmasını Huda-i Baki’den niyaz ederim.
Abdulgafur LEVENT
Bağlar/DİYARBAKIR
Kaynakça
1- Buhari, Rikak, 1; VII, 170.
2- Tevbe Suresi, Ayet 36.
3- İslami literatürde savaşın haram kabul edildiği dört kutsal ay, (zilkade, zilhicce, muharrem ve receb).
4- Buhari,Savm, 69; II, 251.
5- Müslim, Savm, 127; I, 795.
6- Tirmizi,Savm,48; III, 126.
7- İbn-i Kayyim, Zadu’ul-Mead, C, 2 S. 69.
8- Buhari Menakib 22.
9- Tirmizi, Menakib 31.
10- Müslim, Sıyam, 202; I, 821.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
View Comments