İçimizdeki bazı zavallılar, Allah’a, Kur’ân’a, Peygambere ve peygamberlere, ashab-ı kirama, Din’e ve Diyanet’e, imam hatiplere, dindarlara dil uzata dursunlar, İslamiyet’i ön yargısız inceleyip, Kur’ân-ı Kerim’i ve Efendimizin (s.a.) örnek hayatını okuyanlar hidayete eriyorlar ve huzuru İslâm’da buluyorlar…
Gazeteci Âdem Özköse’nin yeni çıkan “Cennet’e Otostop-2” kitabını bir solukta okurken, dedim ki; ‘keşke bizdeki İslâm cahili zavallılar da bu kitaptaki ilginç hidayet öykülerinden haberdar olsalar’… Biz İslâm’a dil uzatanlara aynı saldırgan dille cevap vermeyiz; aksine onlar ve kendimiz için hidayet dileriz.
Öyküleri incelerken, mühtedilerin İslam’ı seçmelerini sağlayan ortak saikler dikkatimi çekti: Dünyanın dört bir yanında hayatlarındaki amaç ve anlam boşluğunu fark edip ciddi bir arayış içine giren insanların, dinleri araştırırken Kur’ân’ı veya Peygamberimizin hayatını ya da İslâmiyet’i anlatan kitapları ön yargıdan uzak bir şekilde akıl ve mantık süzgecinden geçirerek okuduklarında Tevhid’in hakikatini kavrayıp hidayete ermeleri karşısında, ‘keşke bizimkiler de ön yargısız okuyabilseler’ dedim…
“İçimde güçlü bir gaye arayışı vardı; İslâm bana aradığım bu gayeyi ve anlamı sundu.” diyen Yunan Victor (Ahmet) 15 Temmuz’da “Allahu ekber” nidalarından çok etkilenmiş. “Namazda Allah’a yönelmek, O’na yakın olmak, O’nun huzurunda olmak bambaşka bir duygu…” diyor. ‘Müslüman oldukları halde İslam’la hayli mesafeli bir hayat süren seküler Türklere’ dikkatli bir üslupla yaklaşılmasını öneriyor.
İtalyan Lazaro (Ömer) ise Batı’daki büyük anlam boşluğunun; felsefi, ahlaki, kişisel, sosyal tıkanıklığın altını çiziyor: “Bu boşluk sürekli yeni şeyler denenerek aşılmaya çalışılıyor ama bir kurtuluş, bir çıkış bulunamıyor; intiharlar artıyor, aile çöküyor…” İşte bu noktada “ruh ve maddenin hakkını veren” İslamiyet, “güçlü ve bütüncül bir ilah anlayışı”, “Tevhid ve risalet anlayışı” ile insanlığa hayat bahşediyor.
Ateizm ve deizm boşluğunda kıvranıp intiharı bile düşünmekte iken “İslâm beni içinde bulunduğum boşluktan kurtarıp çıkardı ve hayatıma bir mana kazandırdı.” diyen Amerikalı Zacharias (Zekeriya) şunları söylüyor: “Benim için inanmak umut ve huzur demektir… “İman insanı insan yapar.” Namaz hem itikadın hayata geçişte başlangıç noktasıdır hem de insana Allah merkezli bir hayat yaşama imkânı sunar…”
Hollandalı Jack (Yakup) çok net bir teşhis koyuyor: “Batı’da insanlar paranın ve sınırsız özgürlüğün huzur getirmediğini artık fark ediyorlar… Hayatlarında tahmin edemeyeceğiniz büyüklükte bir boşluk var… Tüm dünyevi imkanlarına rağmen hayatı anlamlandıramıyorlar. Bu da her geçen gün daha da büyüyen bir anlam açlığına neden oluyor. Hıristiyanlık bu açlığa ve inanç boşluğuna cevap veremiyor. Bana göre Batı’daki insanlar aslında İslâm’ı ve İslâm’ın yaratıcısını (Allah tasavvurunu) arıyorlar…”
Ve bizden biri; Nuran: Almanya’da doğmuş… Seküler bir aileye mensup. Evinde namaz kılındığını hiç görmemiş. İnançsız büyümüş. Para kazanmak hayatının tek gayesi… Bir gün bir kırılma yaşamış: bilgisayar başında bir makine olduğunu, bilgisayarın kontrolüne girdiğini fark edip dehşete düşmüş: “Ruhumu ihmal edip adeta makinenin kölesi olmuştum… Birden ne kadar zavallı ve güçsüz olduğumu fark ettim… Uzun uzun ağladım ve o gün şirketten istifa ettim” diyor Nuran. “Maddenin tanrılaştırıldığı modern dünyadan arınmak” için Latin Amerika’ya ve tam bir doğal hayat yaşayan Amazon yerlilerine ulaşıyor; 6 ay onlarla kalıyor. Her şeyi yöneten büyük bir gücün varlığına inanıyor… Dua ve namazla şifa buluyor. “İslâm insanın tüm arayışlarının varacağı son noktadır. Şifa Allah’ı gerçek anlamda tanımaktır” diyor.
Mühtedilerin İslam hakkındaki ilginç tespitlerinden bazıları:
Venezuelalı Marcos: “Okuduğum hiçbir kitap Kur’ân kadar gerçekçi ve etkili bir şekilde insana hitap etmiyor… Sanki uyarılar direk bana… Kur’ân’ın korku ve umut arasında kurduğu dengeye hayran kaldım.”
Hollandalı Vendie: “Secdeye kapanınca yıllardır yoğun şekilde hissettiğim ağırlık yavaş yavaş kayboldu. İçimi büyük bir rahatlık ve ferahlık sardı. Beni uçurumun kenarından kurtaracak gücü buldum.”
Belçikalı Som (Bilal): “Namaz esnasında hayat ve zaman bir anda duruyor ve bu dünyadan farklı bir âlemle irtibat kuruyorsunuz.”
Tekrar bizimkilere de hidayet diliyoruz…
Abdullah Yıldız