Kutluk Özgüven
Dünyanın resmi rakamlara göre ikinci en kalabalık ülkesi Hindistan’da Sağlık Bakanlığının rakamlarına bakılırsa, dün Korona’dan 3.689 kişi hayatını kaybetti. Yine 1 Mayıs 2021 itibariyle 392.488 yeni Covid-19 vakasıyla toplam vakalar 19,557,457’ye, ölenlerin sayısı da 215,542’ye yükseldi. Tedavisi süren hasta sayısı ise 3,349,644’e çıktı. Bunlar neo-faşist Hindistan BJP lideri Narendra Modi’nin hükümetinin krizi daha az gösterme çabası içinde kendi yayınladığı resmi rakamlar.
Gerçek sayı bunun çok üzerinde olmalı. Bunun yegane nedeni de sadece güç ve kudret algısıyla siyasi devamını sağlayan BJP Narendra Modi başbakanlığındaki hükümetin durumu kontrol altında imajı verme çabası değil. Asıl neden Hindistan’da hakim olan ve Hindutva ideolojisiyle son dönemde daha da hakim hale getirilen Hinduluk dininin ya da daha doğrusu geleneğinin gereği ülkedeki insanlık dışı kast sistemi sonucu beş ana sınıf olması, Dalit adı verilen sözde alttaki sınıfların insan olarak dahi kabul görülmemesi, bunların sayılarının doğru tutulmaması, bunların çoğunun sağlık yardımını bir yana bırakın evlerinde tuvalet bile olmaması. Diğerlerinin bu kesimden yüz milyonlarca insanla konuşması, dokunması bile Hindu dinine göre yasak. Babürlüler Müslüman devleti zamanında bu yavaş yavaş ortadan kaldırılırken İngiliz sömürgeciliği döneminde bu sömürmek için daha elverişli olduğu için perçinlendi, desteklendi, piramit şeklinde kast sistemi iyice yerleşti.
Geçen yıl Mart ve Nisan aylarında Akit TV’deki canlı televizyon tartışmalarında henüz Hindistan’da Korona vakaları yok denecek kadar azken, ölüm sayıları parmakla sayılırken, hatta neden Hindistan’da Korona yok diye sorulurken, kısa süre içinde bu ülkenin dünyanın Korona kuluçka merkezi olacağını, diğer ülkelerin hepsini geride bırakacağını, Hindistan’ın sosyal düzeninin Korona için en elverişli yer olduğunu, Hindistan varken Covid-19 virüsünün yeryüzünden silinmesinin söz konusu olmadığını, en kötüye kendimizi hazırlamamız gerektiğini defaatle ifade ettim. Bunlara canlı yayın kayıtlarına İnternet’ten erişilebilir.
Bunun Türkiye açısından önemi, hastalığın asla kısa sürede bitemeyecek olmasıydı. Oysa o dönemde uzmanlarımız, bilge yorumcularımız, kıdemli tabiplerimiz arasında, bu yaz biter, Haziran’da biter, Eylül’de unuturuz söylemi yaygındı. Nitekim Hindistan’da günlük vaka sayısı yaz boyu artarak Eylül 2020’de 100.000’e kadar çıkmıştı. Kağıt üzerinde hep Amerika’dan geri kaldı ama bunu nedeni rakamların yetersiz olmasıydı. Hint alt seviye kesimlerde sağlık hizmetleri, hastaneler, testler yok. Bin kişilik köyde varsa sadece sağlık memuru test oluyordu.
Salgının dönemsel zirve noktası olan yayınlanan bu tarihten itibaren günlük vaka sayıları aşağı yönlü seyre geçmiş, sonraki beş ay boyunca istikrarlı şekilde azalarak 1 Şubat 2021’de 8 bin 587’ye kadar düşmüştü. Ancak bu, üst sosyal düzeydeki insanlar, Brahminler, Kşatriyalar, varlıklı kentli insanlar için yapılan ölçümlerdi. Alt kesimde de, uzak kırsalda da bu sayılar geçerli değildi.
Vaka eğrisi şubattan itibaren yukarı doğru sert bir yay çizerek yeni ve ilkinden çok daha büyük bir dalga meydana getirdi. Vaka sayısı 4 Nisan’da 100 binin, 15 Nisan’da 200 binin, 21 Nisan’da 300 binin ve 30 Nisan itibarıyla 400 binin üzerine çıktı. 20 Nisan’da 2 binin üzerine çıkan can kaybı sayısı, bir hafta sonra 3 bini aştı. Hindistan, dünyada en fazla günlük vaka ve ölümünün kaydedildiği ülke konumunda bulunuyor.
İlginç olan, Hindistan’ın aşı konusunda en ileri ülkelerden biri olması, gelişkin bir biyolojik teknoloji altyapısının olması, kendi aşılarını kendisinin üretmesi ve en kritik kesimlerdeki halka yönelik 150 milyondan fazla Korona aşısı yapmış olması. Hindistan şu anda 18-45 yaş arasına bile aşı yapmaya başladı. Yine ilginç olan vakalardaki tırmanmanın, tıpkı bizdeki gibi aşı kampanyasıyla birlikte başlaması. Burada bir komplo teorisi önermiyor, aşıların etkisinin başta beklenenden az olduğunu, bağışıklığın sadece aylarla sınırlı olduğu, ancak aşı ile gelen verdiği rehavet ve kurtuldum düşüncesinin sonucunda toplumda oluşan olumsuz etkilerin olumlu yönleri geride bırakabildiğini kanıtlarıyla görüyoruz.
Türkiye açısından Hindistan faktörünün bir başka önemi varyasyon (Evrim değil) sonucu ortaya çıkan varyantlar, mutant virüsler. Varyantlar virüslerde sürekli ortaya çıkacaktır, ezici çoğunluğu etkisiz, zararlı ya da zayıflatıcıdır ama çok nadiren çıkan güçlendirici varyantlar, hızla yayıldıkları için daha fazla görünür duruma gelirler. Virüs halkta çok yayılırsa virüsü güçlendiren varyantların ortaya çıkma ihtimali de artıyor. Ülkemizdeki tırmanmanın nedeni olan İngiliz varyantı da bu şekilde gelişti. Hindistan ve benzer şekilde virüsün hızla yayıldığı komşu ülkelerdeki durumun sonucunda yeni ve daha tehlikeli varyantların geleceğinden ve bize ulaşmasının engellenemeyeceğinden emin olabiliriz. İki milyara yaklaşan bir bölgede çok sayıda yeni mutasyon ve karışım varyasyonlarının ortaya çıkması kesindir.
Bunlar Türkiye için ne anlama geliyor?
Virüs hiç bir yere gitmiyor, bu kafayla devam edersek, daha uzun süre bizimle.
Aşı, tek başına bir çözüm değil. Aşıya bel bağlayarak, zorlayarak pandemi sona ermez.
BJP’nin akılsızca hamleleri gibi kötü devlet yönetimi, halkta akılsız komplo teorileri yayarak umursamazlık oluşturmak virüsün ana dayanağı.
Virüs eğer bütün toplum dikkat ederse, çok basit yollarla önlenebiliyor.
Sadece Tayvan ve Singapur gibi ya da İskandinav ülkeleri değil, 20 milyon altındaki ülkelerde değil, Vietnam ve Japonya gibi 100 milyon üzerindeki ülkelerde de virüs kontrol altında. Hindistan’da kötü yönetim, kötü sosyal düzen, zulüm ve kibir, virüsün tırmanmasına, patlamasına neden oldu. Bunlar, Allah’ın sevmediği özellikler.
Virüs biyolojik bir nano varlık olmasına rağmen, sosyal düzene göre yayılıyor, kötü yönetime, zulme, gelir adaletsizliğine sahip kibirli, başkalarına saygısız bireylere dönüşmüş toplumları vuruyor. Disiplinli, sistemli, saygılı, mütevazi toplumlar burada avantajlı.
Ne yazık ki Müslümanlar olarak tarih boyunca disiplin, sistem, saygı ve tevazu gibi temel özelliklerimiz, vahşi kapitalizm ve İslamsızlaşma döneminde çok azaldı. Sayımız artıyor ama gelir dengesizliğimizle, başkasını ezme yaklaşımımızla, toplumsal güvensizliğimizle Hindistanlaşmaktayız.