Yüce Rabbimiz emir ve yasaklarını Kur’an-ı Kerim’in de bildirmiş, bizlerin yaratılışımıza uygun nasıl bir hayat yaşamamız gerektiğini de ayetlerinde açıklamıştır.
İşte bu ayetlerden biri de Maide suresinin 38. Ayeti kerimesidir. Şöyle buyuruyor yüce rabbimiz:
“Hırsızlık eden erkek ve kadının yaptıklarına karşılık Allah tarafından ibret verici bir ceza olarak ellerini kesin. Allah Azîz’dir, hükmünde hikmet sahibidir.”
Se-ra-ka fiilinden gelen “sirkat” “Başkasının malını gizli olarak almak, hırsızlık etmek” manasındadır. Yani diğer bir tanımla hırsızlık, “başkasına ait bir malın, muhafaza edildiği yerden sahibinin rızâsı olmaksızın ve sahiplenmek kastıyla gizlice alınması” demektir ve hırsızlık, bütün hukuk sistemlerinde suçtur. Ancak bu suçun cezası, her hukuk sisteminde değişmektedir. Aslında hukukun temel kuralıdır, “Cezaların yaptırım gücünün” olması. Eğer cezaların caydırıcı özelliği yoksa mağdur insanların hakkını koruyamaz ve adaleti tesis edemezsiniz.
Evet, İslam hukukunda hırsızlık suçtur ve cezası el kesmedir. Bunun belli şartları vardır. Bu şartları yazımızın ilerleyen bölümünde inceleyeceğiz…
Biz şimdi gelelim bu ayetin günümüzde nasıl değerlendirildiği konusuna… Oryantalizmin etkisinde kalmış bazı mealciler bu ayete hiç de aslı astarı olmayan farklı yorumlar yükleseler de “Ka-ta-a” fiili açık ve net bir şekilde “Kesmek” manasını taşımaktadır. Ancak bazı insanların bu ayetin mealini yazarken “Allah insanlara zulmetmez” gibi bir mantıkla hareket ederek, “Allah burada elin çizilmesini kastetti, kelepçe vurulmasını kastetti” gibi yorumlar getirmesi, Kur’an etiğine uymayan bir yaklaşımdır. Zira burada Allah kullarına değil, hırsızlık gibi kötü bir fiili işleyen kul bu yaptığı fiil neticesinde kendine zulmetmektedir.
Diğer taraftan bu ayeti kerime, günümüzde hırsızlık yapmayı meslek edinmiş insanları korkutması gerekirken, anlaşılması zor bir şekilde herkesi korkutmuş, insanlar İslam Şeriatının bir kuralı olan bu hükümden hep korkmuşlardır. Aslında korktukları, yıllarca korkutuldukları İslam şeriatının gelerek insanları kesip biçeceği, öldüreceği korkusudur. Yani bir nevi İslam korkusu…
Bu ayeti kerimeden asıl korkması gerekenler, küçük ve büyük çapta hırsızlığı kendine meslek edinen, ama bunu hırsızlık değil de başka kılıflar altında insanların malını mülkünü iç edenlerdir.
Bu konuda, yazarlarımızdan Cahit Karaalp’in Mirat Haberde yayınlanan makalesini okumanızı tavsiye ediyorum.
https://www.mirathaber.com/hirsizlik-evrim-gecirdi/
Bendenizin de naçiz kanaati, bu cezanın emek hırsızlığı dair faiz yoluyla milletimizin cebinden parasını çalan herkese uygulanması gerektiğidir. Tabi bunu yapabilmek için, ilkönce eğitim sistemimizden tutun da faizin kaldırılmasına ve hukuki düzenleme yaparak alt zeminin oluşturulmasına gerek vardır.
Şimdi gelelim İslam’ın el kesme cezasının ne gibi durumlarda geçerli olduğuna…
A-Hırsızlık yapan kişinin, ergenlik çağına ulaşmış olması ve temyiz gücüne sahip olması
B-Haram olduğunu bilmesi… Hırsızlığın haram olduğunu bilmeyen yeni Müslüman olmuş birine bu ceza uygulanmaz.
C-Hırsızlık fiilini kasıtlı olarak yapmış olması ve malı, muhafaza edildiği yerden gizlice alması
D-Çalınan malın, hukuken korunaklı ve iktisadi değeri olması gerekir. Mesela yaş meyve sebze çalan birine bu ceza uygulanmaz. Zaten Hz Ömer döneminde baş gösteren kıtlık zamanında bu hüküm uygulanmamıştır.
Diğer taraftan da çalınan malın belli bir miktara ulaşması gerekmektedir ki bu konuda mezhepler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Mesela Hanefilere göre 28 gr. altın ya da buna mukabil bir değere sahip maldır. Şafi, Maliki ve Hanbelilere göre ise 1 gram altındır.
Görüldüğü gibi, hırsızlık yapmayanların ya da böyle bir şeyi düşünmeyenlerin, bu ayeti kerimenin hükmünden korkmaları gerekmez. Ancak, günümüz kapital şartlarda legal ya da illegal yollardan insanların emeğini, kazancını ve malını gasp eden HIRSIZLARIN, bu ayetin hükmünden korkmaları kadar tabii bir şey olamaz.
Zaten, insanları “şeriat gelecek” diye korkutan şarlatanlara baktığınızda, bu korkuyu lobi faaliyetleriyle yaymaya ve gündemde tutmaya çalışmalarının sebebi çok iyi irdelenmelidir. Biliyorsunuz ki biz bu durumu 28 Şubat sürecinde bariz bir şekilde yaşadık. İnsanları Fadime Şahin tiyatrosuyla şeriat gelecek diye korkutanlar, diğer taraftan 26 bankanın içini boşaltarak kaçıp gittiler.
Ne yapalım? Günümüzde hırsızlığın farklı çeşit ve boyutlarına da bu ayeti kerimenin hükmünün uygulanması gerektiğini söyleyelim ve yazımızı bitirelim.
Selam, saygı ve muhabbetlerimle…
Şaban DOĞAN
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…