Sokağa çıkma yasağı şoku:
Cuma gecesi ilan edilen sokağa çıkma yasağı kargaşaya neden olmuştu. Bir kısım vatandaşın fırınlara ve marketlere akın ederek sosyal mesafeyi ihlal ettiklerini üzülerek izledik. Bu durum, sosyal medya ve muhalif basında da sert eleştirilere neden oldu. Öyle ki; iş, hükümet eleştirisine, çeşitli istifa propagandalarına, oradan da İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifa kararına kadar gitti.
Evet, çıplak gözle bakıldığında bu ve benzeri eleştirilerin haklılık payları olabilir. Ancak; bu derece hassas bir dönemde, peşin hükümle, sağlıklı bir sonuç elde edilemeyeceği de aşikardır. Sokağa çıkma yasağı sonrası yaşananlar, önümüze analize muhtaç bir tablo koyuyor.
Toplum, neden böyle bir tutum sergilemişti? Bu sorunun cevabını, süreci bu aşamaya getiren nedenlerin içerisinde aramamız daha isabetli olacaktır.
Yasak gecesi yaşanan izdiham hali, içten içe toplumda zaten var olan bir şeydi. Cuma akşamına kadar hep olan ve koronavirüs salgınının yukarı yönlü hareketliliğini besleyen umursamazlığın dinamiğiydi bu. İşine gücüne, alış verişine, manavına, marketine, komşusuna gidip gelen ve bu esnada sosyal mesafe hassasiyeti gözetmeyen insanların ayrıştırılmış halleriydi. Tek fark, izolasyona dikkat edenlerin, bu kez onlarla birlikte aynı ortamda bulunmamasıydı. Yasak gecesi oluşan kargaşa tablosu, bir anlamda, toplum içinde hastalığın hangi kuvvette yayıldığının da röntgeni hükmündeydi.
İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu’nun şok istifa kararı:
Nihayetinde; işin şakasının, hafife alınabilir tarafının kalmadığı ilan edilmiş oldu. İki günlük hafta sonu yasağı uygulaması geldi ve başarılı bir şekilde uygulandı.
Buna rağmen; bazı tepkiler, sosyal mecralardaki eleştirel paylaşımlar, twitırda açılan istifa tagları, peşinden İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifa mektubunu getirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın istifayı kabul etmeyerek, Süleyman Soylu’yu ikna etmesiyle kriz sona erdi.
Burada, bize düşen pay, bu istifa kararından bazı dersler almak olmalıdır. Toplumun bir kısmının yaşadığı birkaç saatlik panik, nasıl böyle bir sonuç doğurabilirdi? Bazı hususlarda ciddi eksiklikler olduğunu ve bu eksikliklerin henüz giderilemediği gerçeğini görmeliyiz. İzdihama neden olan durumun detayları incelendiğinde, büyük oranda gıda ürünlerinin etken rol aldığını görebiliriz. Kısa zamanda yaşanan bu şoklar; bizi, başta gıda olmak üzere, temel ihtiyaçların tedarikine ciddi şekilde eğilmemiz gerektiği gerçeğiyle yüzleştiriyor.
Hububat Ambara girebilecek mi?
Birkaç haftadır, sosyal mecralarda tarım seferberliği başlatılmasına yönelik yapılan çalışmalar geniş destek bulmuştu. Nihayetinde; tarımsal üretim ve kıtlık tehlikesine karşı önlem alma düşüncesi karşılık bulmuş ve Cumhurbaşkanımız tarafından hükümetin gündemine alınmıştı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; son konuşmasında tarımsal üretimin aksamadan devam edeceğini, hiçbir arazinin boş kalmayacağını ifade etmişti. Akabinde, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yaptığı açıklamada, üretim kapasitesine ek olarak, 9 milyon metrekare alanda daha ekim yapılacağı planını öğreniyoruz. Öncelikle; atıl durumdaki hazine arazilerinin üretime katkı sağlaması amaçlanıyor. Bu ekimlerde; baklagiller, çeşitli yağlı tohumlar ve yemlik bitkilerin üretileceği planlanıyor. Projede, çiftçiden herhangi bir ücret alınmayacağı da ifade ediliyor.
Devletimizin, koronavirüs pandemisinden en az hasarla çıkılması için elinden geleni yapmaya çalıştığını görüyoruz.
Kovit-19 hastalığının yayılımını önlemek amacıyla uygulanan sokağa çıkma yasağında olduğu gibi; tarım ve hayvancılığa yönelik planlanan çalışmalar da taviz verilmeden kararlılıkla sürdürülmeli. Bu çalışmaların ilgi ve emeği önceleyen politikalar gerektirdiğini söyleyebiliriz. Tarım ve hayvancılık konusunda oluşacak istihdam, ekonomik döngüye ayrıca katkı sağlayacaktır. Zira; koronavirüs pandemisi nedeniyle tüm dünyada hızla artan işsizliğin önüne geçmek kolay görülmüyor. Tarım ve hayvancılık gibi ekonomik döngüsü yüksek bir alanda istihdam konusu daha bir önem ve anlam arz ediyor. Her yıl yenilenen ekim, biçim, üretim ve tüketim döngüsü istihdama ekstra bir süreklilik kazandıracaktır. Tarım ve hayvancılık, dışa bağımlılığı minimize etme kabiliyetiyle de oldukça stratejiktir.
Tarım Bakanlığı tarafından planlanan üretim seferberliği, kesinlikle sekteye uğratılmadan, çiftçiye maksimum destek sağlanarak ve hiçbir zafiyete göz yumulmadan sürdürülmelidir. Her türlü nebatat, hububat stoklarımız hızla takviye edilecek şekilde uygulanabilir olmalı. İçinde bulunduğumuz ekim ayları en iyi şekilde değerlendirilerek yürütülmeli.
Elbette; Cuma gecesi fırın ve marketlerde yaşanan izdiham manzaraları toplumun tamamını kapsamıyordu. Hatta; toplumun çok az bir kısmıydı, diyebiliriz. Ancak; dar zaman dilimi içerisinde gösterilen bu refleks, yoğun algı oluşturdu. Kargaşayı genel platforma taşıyarak hükümet sorunu haline getirdi. Böylece; sorun, İç işleri Bakanı’nın istifa beyanına kadar uzayarak, zincire dönüştü.
İşte, bunun gibi sosyolojik ve siyasi krizlerin oluşmaması için, toplumun temel ihtiyaçlarını karşılayabilme kabiliyeti daha da önem kazanıyor. Hazine Bakanlığı, KOSGEB, Kalkınma ajansları ve Sanayi Bakanlığı teşviklerinin, temel ihtiyaçların tedarik zincirinde değerlendirilerek, zincirin sağlıklı bir şekilde oluşturulmasında kullanımı sağlanmalı. Toplumun bu tarz reaksiyonlarını dengeleyebilmek için “Tarım Seferberliği”nin adeta sosyo-ekonomik bir “Kalkan Harekatı” gibi uygulamaya konulması, olmazsa olmaz zorunluluk haline gelmiştir.
Sadık USLU
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…