Bundan önceki yazılarımızda Hucurat Suresinin 1-13. ayetlerini üç bölüm halinde yazdık ve açılmalarda bulunduk. Bu yazımızda da geride kalan 14-18. ayetlerini izah etmeye çalışacağız. Önce bu ayetlerin metin ve meallerine yer vereceğiz. Ardından bu ayetlerin tefsiri üzerinde duracağız.
METİN VE MEAL
قَالَتِ الْأَعْرَابُ آمَنَّا قُل لَّمْ تُؤْمِنُوا وَلَكِن قُولُوا أَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْإِيمَانُ فِي قُلُوبِكُمْ وَإِن تُطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُم مِّنْ أَعْمَالِكُمْ شَيْئاً إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ {14} إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ {15} قُلْ أَتُعَلِّمُونَ اللَّهَ بِدِينِكُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ {16} يَمُنُّونَ عَلَيْكَ أَنْ أَسْلَمُوا قُل لَّا تَمُنُّوا عَلَيَّ إِسْلَامَكُم بَلِ اللَّهُ يَمُنُّ عَلَيْكُمْ أَنْ هَدَاكُمْ لِلْإِيمَانِ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ {17} إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ {18}
14 – Bedeviler, “İnandık” dediler. Onlara, “Siz, inanmadınız. ‘İslâm olduk’ deyin. İman, henüz kalplerinize girmemiştir. Eğer Allah’a ve peygamberine itaat ederseniz, O, sizin amellerinizden hiç bir şeyi eksiltmez. Muhakkak ki Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir” de.
15 – İnananlar, ancak Allah’a ve peygamberine iman eden, sonra inancında hiç bir kuşkuya kapılmayan, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihat eden kimselerdir. İşte onlar, doğru olanlardır.
16 – Onlara, “Siz Allah’a dininizi mi öğreteceksiniz? Oysa Allah, göklerde ve yerde olanları bilir. Allah, her şeyi bilendir” de.
17 – Onlar, Müslüman olmalarını sana minnet ediyorlar. Onlara, “Müslümanlığınızı bana karşı minnet etmeyin. Tam tersine, eğer sözünüzde doğru iseniz, sizi imana yönelttiği için Allah size minnet etmektedir!” de.
18 – Muhakkak ki Allah, göklerin ve yerin kaybını bilir ve yaptıklarınızı görmektedir.
İMAN VE İSLAM AYRI ŞEYLERDİR
Müslümanlar Arap âlemine egemen olduktan sonra, bazı kabile mensupları inanmadıkları halde teslim olup Müslüman olduklarını söylemişler. Haliyle bunların idareyle bazı problemleri olmuştur. Yüce Allah o bedevilerin, yani çölde yaşayan göçebe Arapların teslim olup zahiren Müslüman olduklarını, fakat henüz imanın onların kalplerinde yerleşmediğini söylemektedir. Bundan anlaşıldığına göre, iman ve İslam aynı şeyler değildir. İman, kalpte meydana gelen bir inanç, kanaat ve teslimiyet ile ilgilidir. Bu duygu, insan ile Allah arasındadır. İslam ise, kelime olarak teslim olmak demektir. Burada söz konusu olan bedeviler, zahiren/görünürde teslim olup Müslüman olmuşlardır. Fakat henüz inanç ve iman, gerçek anlamda onların kalplerine hâkim olamamıştır.
İNANANLAR
Gerçek anlamda Allah’a ve peygamberine inanan ve iman edenlerin kalbinde şek, şüphe ve tereddüt kalmamaktadır. Onlar, inançlarında tereddüt yaşamazlar, tam manasıyla Allah’a inanıp iman ederler.
Bu şekilde inanıp mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda, Kur’an-ı Kerimin emir ve nehiylerine uygun bir şekilde hayat sürdürenler, bu yoldaki mücadeleleriyle cihat içerisinde bulunmuş olmaktadırlar. Buna göre cihat, Allah’a inanarak, onun rızası için Kur’an-ı Kerime uygun bir hayat sürdürmek demektir. Bu çizgide hareket ederek zulüm ve haksızlığa karşı mücadele ederken ölmek, şehadettir.
DİNİ DOĞRU ÖĞRENMEK
Bugün olduğu gibi o zamanda da bazı kişiler, kendilerine göre dini Kur’an ve sünnetin dışında yorumlamışlardır. Dini, Kur’an ve sünnet ölçüleri içerisinde yorumlamak gerekir. Yüce Allah, bu tür yanlış yorumlarda bulunanları uyarmak için mealen şöyle buyurmaktadır: “Onlara, ‘Siz Allah’a dininizi mi öğreteceksiniz? Oysa Allah, göklerde ve yerde olanları bilir. Allah, her şeyi bilendir’ de.” Buna göre İslam dini, Allah’ın Kur’an-ı Kerimde haber verdiği şekliyledir. Bu kitap, her şeyi bilen Yüce Allah tarafından gönderilmiştir. He zaman ve her yerde aynı ölçüde geçerli bulunmaktadır. Hiç kimsenin bunun dışında bir din üretmeye hakkı da gücü de yoktur.
Ayrıca hiç kimsenin çıkıp ortalıkta Müslümanlığı kullanarak çevresindekilere minnet etmeye hakları yoktur. Müslüman olan ve ona göre hayat sürdüren kişi, bunu Allah rızası için yapar. Bunun yararı kendisine olacaktır. Bunu başkasına minnet etmeye hakkı yoktur. Unutmamak gerekir ki Allah, her şeyi hakkıyla bilmektedir.
SONUÇ
Gerçek anlamda İslam, kalpte egemen olan samimi bir imanla kemale erer. İslam dininin temel kaynağı, Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in (sav.) sahih sünnetidir. Çünkü bu ayetlerde olduğu gibi, Kur’an’ın pek çok yerinde Allah’a ve peygambere itaat anlatılmaktadır. Her kişinin kendi dinini Allah rızası için yaşaması ve karşılığını da Allahtan beklemesi gerekir.
Herkese selam, saygı ve hürmetler.
Anahtar Kelimeler: İman, İslam, insan, Allah, peygamber.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…