Önceki yazımızda Hûd suresi 41.-43. ayetler dolayımında felaketlerden kurtulmak söz konusu olsa bile bunun tedbirlerden ziyade yüce Allah’a bağlanması ve O’nun adının anılması, Müslümanlarla birlikte hareket edilmesi ve Allah’ın azabından korunmak için dünyevi tedbirlerin yanında peygamberin yolundan gidilmesi gerektiğinden söz edilmişti. Bu yazıda ise klasik ve modern tefsirler mihverinde Hûd suresi 44.-45. ayetler ele alınacak ve şu iki sorunun yanıtları aranacaktır: “Yüce Allah, cansız varlıklara da hitap eder mi? Hz. Nûh, oğlu için rabbine dua etmesi nedeniyle oğlunun inkârını gizlediği ihtimali söz konusu olabilir mi?”
Allah’ın cansız varlıklara hitabı
Kur’an, yeryüzüne ve göğe canlı varlıklar gibi hitap edildiğini belirtir: “(Nihayet) ‘Ey yer suyunu yut! Ve ey gök (suyunu) tut!’ denildi. Su çekildi; iş bitirildi; (gemi de) Cûdî (dağının) üzerine yerleşti. Ve ‘O zalimler topluluğunun canı cehenneme!’ denildi.” (Hûd 11/44). Yere ve göğe yapması istenen şeylerin meçhul (edilgen çatı) kalıp ile (denildi) emredilmesi, emredenin (Allah) yüceliğine dikkat çekmek içindir. Cansız varlıklar bile Allah’ın rızasına uygun hareket ediyorsa canlı ve akıllı varlıkların bundan ibret alması ve Allah’a kullukta kusur etmemesi beklenir. Sonuçta Allah’ın dediği olmaktadır. Bu kalıpla ayrıca bu sözü söyleme konusunda yüce Allah’tan başkasının akla gelmesinin imkânsızlığına dikkat çekilmiş olmaktadır. “Ey yer suyunu yut!” denilmesiyle tutulacak su, tufanın suyudur. Yani emir tatlı suların çekilmesini kapsamamıştır. Gökyüzüne de “Ve ey gök (suyunu) tut!” denilmesi, ondan azap amaçlı indirilen yağmuru durdurmasının istenmesi anlamındadır. Önce göğün değil yerin muhatap alınması, tufan azabının yeryüzünde gerçekleşmesinden dolayıdır. Madem o inkârcılara, “O zalimler topluluğunun canı cehenneme!” denilmiştir demek ki akraba da olsalar onlardan herhangi birinin bağışlanması talebinde bulunulmamalıdır. Onlar, ahirette yaptıklarının karşılığını bulacaktır. Ayrıca bu ifade, bu kıssaya ilişkin önceki bir ayeti hatıra getirmektedir: “Gözlerimizin önünde ve vahyimiz (emrimiz) uyarınca gemiyi yap ve zulmedenler hakkında bana (bir şey) söyleme! Onlar mutlaka boğulacaklardır!” (Hûd 11/37). Bu sahnede “Hepsi helak oldu!” şeklinde bir ifadeye yer verilmemiştir; çünkü anlatılanlar zaten helakin gerçekleştiğini net olarak betimlemektedir. Bu durumda akla şu soru gelebilir: İnkârcıların çocukları niye helakte öldü? Bu soruya şöyle yanıt verilebilir: Yüce Allah onların ömrünü o kadar takdir etti. İnkârcı toplumun günahını paylaşmadan ahirete gitme imkânı buldular. Onların bu sayede ebedi mutluluğa kavuşmuş olmaları umulur. Şöyle de denebilir: Allah yaptıklarından hesaba çekilemez!
Hz. Nûh’un oğlunun “ailesinden sayılmaması”
Hz. Nûh, dua ederken oğlunun ailesinden olduğuna dikkat çekse de yüce Allah’ın doğru hüküm verdiği konusunda teslimiyeti tamdır: “Nuh Rabbine dua edip dedi ki: Ey Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin vaadin ise elbette haktır. Sen hakimler hakimisin.” (Hûd 11/45). Hz. Nûh’un, “oğlum da ailemdendir” demesi, oğlunun kurtarılması talebini içermektedir. Oğlunun boğulanlardan olmasına rağmen bir kısım müfessir, Hz. Nûh’un, oğlunun kurtulmasını yüce Allah’tan istediği yorumunu benimsemiştir. “Gözetimimiz altında ve vahyimize uyarak bir gemi yap, zulmedenler için af dileme benden, şüphe yok ki sularda boğulacak onlar.” (Hûd 11/37) uyarısına rağmen Hz. Nûh bu talepte bulununca onun, oğlunu Müslüman sandığı akla gelmektedir. Böyle sanmasına gerekçe; oğlunun kâfir olduğunu beyan etmemesi, yüksek bir yere çıkmanın kurtulmak için yeterli olduğunu söylemesidir. Bu durumda o, daha tercih edilir olan gemiye binmeyi değil, yüksek bir yere çıkmayı yeğlemiştir. Diğer bir yorum da Hz. Nûh’un, oğlunun dünyada değil, ahirette kurtulanlardan olmasını istediği yönündedir. Hz. Nûh’un, “Sen hakimler hakimisin.” şeklindeki hitabı, başına bir dert geldiğinde rabbine seslenen Hz. Eyyûb’un şu hitabını anımsatmaktadır: “Sen, merhametlilerin en merhametlisisin.” (el-Enbiyâ 21/112).
Görüldüğü gibi Hûd suresi 44.-45. ayetlerin yorumunda Yüce Allah’ın; cansız varlıklara da emir verdiğinden ve bu emirlerin yerine getirildiğinden, Hz. Nûh’un oğlunun münafık olabileceğinden ve bu nedenle Hz. Nûh’un onu Müslüman sanıp gemiye davet ettiğinden söz edilebilir.
Anahtar kelimeler: Kur’an, tefsir, Nûh, Hz. Nûh’un oğlu, dua.