Aziz Peygamberimizin kızı Fatıma’ya kendisini Allah’ın azabından koruyamayacağını ve İslamî çizgide ameller yapması gereğini öğütlemesinden de anlaşılacağı üzere, kişilerin faziletleri ve Cennet ehlinden olacaklarına ilişkin rivayetler sahih değildir. Nitekim Kur’an-i Kerim’de kişiler üzerinde değil, erdemli ve cennet ehlinden kılacak iman ve güzel ameller üzerinde durulmuştur.
Böyle olmakla birlikte Hz. Hüseyin’in Kur’ân ve Sünnet bilgileriyle donanımlı, bilgili, bilinçli, takvalı, yürekli ve Ümmeti yönetecek yücelikte bir şahsiyet olduğunu kabule bir engel de yoktur.
Hz. Hüseyin, ehil olması bir tarafa, varisi olduğu özellikleri sebebiyle ayağa kalkabileceği ve yönetime talip olabileceği bilinen bir şahsiyetti. Bu durum, dahi bir şahsiyet olup kırk yıllık eyalet valisi ve halifelik tecrübesi bulunan Muaviye ve kendisinden sonra yönetime getirilmesi koşullarını hazırladığı oğlu Yezid tarafından da bilinmekteydi.
Hz. Ali’nin ve oğlu Hasan’ın onbinlerin ölümüyle sonuçlanan mücadeleleri ortadaydı. Yaralar ve elemler de tazeydi.
Hz. Hasan sonuç alamayacağı bilinciyle sulh yolunu seçti. Şüphe duyduğumuz rivayetler doğruysa kardeşi Hüseyin ile birlikte Şam’dan tahsisat almayı tercih etti. Yıllar da birbirini kovaladı.
Muaviye’nin ölümü ve yönetimi bıraktığı oğlu Yezid’in biat istemesi üzerine, Hz. Hüseyin, yönetime el koymak için baş kaldırmak üzere gizlice Medine’den Mekke’ye geçti.
Hz. Hüseyin, Mekke’de İslam Ümmeti’nin güvenilir ve ileri görüşlü şahsiyetleri ile istişarelerde bulundu. Kendisine Küfelilere güvenmemesi ve silahlı başkaldırıda bulunmaması ısrarla tavsiye edildi.
Sevk-i kaderle diyelim, Hz. Hüseyin yapılan tavsiyelere iltifat etmedi.
Yeri geldi, tekrar altını çizelim. Hz. Hüseyin sıradan biri değildir, Hz. Peygamberin torunudur. Halife-i müslimin olmuş ve savaşmış bir babanın oğludur. Yüreklidir ve lider yeteneklidir.
Hz. Hüseyin’e yönetimi bırakmayacak veya siyasi ihtirasları ve çevre şartları sebebiyle bırak(a)mayacak hiç bir iktidar Hz. Hüseyin’e göz yumamazdı. Nitekim yummadı da.
Hz. Hüseyin inandığı Hak yolda serden geçti ve bir çok insanın ölümüne/şehadetine sebep oldu.
Çok kan döküleceği belliydi. Tercihi, kabul edilebilir sonuç alıcı yöntem de değildi.
Nitekim Kerbela şehadetle sonuçlandı. Elemleri günümüze kadar da yankılandı.
Gerçekçi olalım. Hz. Hüseyin istişare ettiği, kendisini gerçekten seven ve başarılı olmasını isteyen her biri değerli insanların görüşlerini dikkat almadı. Ama geç de olsa silahlı mücadelesinin sonuç veremeyeceğini anlayınca, İslam’dan aldığı ilhamla yürüttüğü siyasi mücadelesinden vaz geçebileceğini şöylece bildirdi:
Ey inşalar! Beni bırakın. Yeryüzünde güven duyduğum bir yere çekileyim.
Zalimleşen siyasî rakipleri ise geri adım atmadılar.
Dünya, tarihî Yezid’i aratacak zalim materyalist Tağut’ların egemenliğinde.
Maddeci güçleri ve sistemleriyle Allaha ortak koşmaları sebebiyle yüreklerine korku sinen Tağut’ların, aleyhlerine sanabilecekleri her bir atılım karşısında Yezidleşeceklerinde şüphe yoktur. Bunu kanıtlamaktadırlar da.
Evrenselleşen Tağut’un şartları ve zamanı iyi belirlenecek fiili atılımlar ve direnişler olmaksızın etkili biçimde vurulamayacağı açıktır.
İslamî Eğitim, Hukuk, Ekonomi ve Güzel Sanat dallarında muhtaç olunan kadrolar yetiştirilinceye ve insanlar nasıl adil ve merhametli bir düzene erişeceklerini öğreninceye kadar toplum gündemini sarsacak Kurân ve Sünnet merkezli fili tebliğ ve kurumsallaşma devam etmelidir.
Bununla “İslam karşıtı kâfir kişilere/sistemlere yürek verip boyun eğme ve onlara karşı Kur’ân ile büyük bir cihad et,” şeklindeki Kurân emri çizgisinde yapılabilecek öğretici ve bilinçlendirici kültürel cihadı kasdediyoruz. (Furkan 25/52)
Diyanet’in, İlahiyatın, Tarikat ve Cemaatlerin temsil ettiği bilinçsizliğe, duyarsızlığa ve amaçsızlığa da, Hz. Hüseyin’in temsil ettiği hak ama sonuç alamayacak çatışmaya da onay veremiyoruz. Yanıltmadan Allah’a sığınırız.
Yazımızı, Hz. Hüseyin’in son demlerinde Yezid’e biatı red ederek ölüme gülümserken okuduğu dua içerikli ayetle bitirelim:
“…Ben, Hesap Gününe inanmayan bütün kibirli ve küstah zorbalardan, benim Rabb’im ve sizin Rabb’iniz olan Allah’a sığındım! O hâlde hangi tehdit beni sindirebilir, hangi güç beni O’nun yolundan çevirebilir!” (Mümin 40/27)
ALİ RIZA DEMİRCAN
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ
Not: Makale sınırlarını aşacağından örnekler veremedim. Okuyucularıma Dr. Şerafettin Kalay kardeşimizin Hz. Hüseyin ve ŞEHADETE GİDEN YOL isimli eserini tavsiye ederim. Safa yayınları İst. 2014. 0536 416 44 53