Değerli okuyucularım;
Bugün İslâm’ın ilk halifesi Hz. Ebu Bekir ile sohbet etmeye ne dersiniz? Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) sorularıma verdiği cevapların hemen hepsi tırnak içinde verilerek, sahih kaynaklardan aynen alınmıştır. Bunların başında (başka kaynak belirtilmedikçe) 2003 yılında Şûle Yayınlarından çıkmış olan “Dört Halifeden Vecizeler Sözlüğü” kitabı gelmektedir. Tırnak içinde verilmeyen veya parantez içinde yer alan çok az sayıdaki cevabî sözler, sohbet akışına uyum sağlanması için, tarafımızca ilave edilmiştir.
Yönetim İle İlgili Sorularımız
Ben:Ya Ebu Bekir. Siz Peygamberimizin (sav) vefatından sonra İslâm’ın ilk halifesi oldunuz. Şöyle geriye baktığınızda halifeliğinizi nasıl değerlendirirsiniz?
Ebu Bekir:“Ben Peygamberimizin (sav) yerini dolduramayan bir halifeydim.”
Ben:Siz halife olduğunuzda yönetim anlayışınızla ilgili olarak halka ne dediniz ve hangi ilkeleri ortaya koydunuz?
Ebu Bekir: Ben, “Allah ve elçisine itaat ettiğim sürece bana itaat ediniz, onlara isyan edersem bana itaat etmeyiniz.” dedim. Ayrıca “Ey İnsanlar; En iyiniz olmadığım hâlde yönetiminizi üstlenmiş bulunuyorum. İyi yönetirsem bana yardımcı olunuz. Kötü yönetirsem beni uyarınız ve düzeltiniz.” dedim.
Ben:Bugün devlet başkanı olan herhangi bir siyasî lider hakkında ne dersiniz?
Ebu Bekir: “Devlet başkanı halkın imamı yani önderi olmalıdır. O ne yaparsa halk da onu yapar.”
Ben:Peki zalim devlet yöneticileri hakkında ne dersiniz?
Ebu Bekir: “Bir insan, halkın yönetimini üstlenir de halkını Allah’ın kitabı ile yönetmezse, Allah ona lanet eder.” Diğer yandan “kim (hangi yönetici), bir insana zulmederse Allah’a verdiği sözü bozmuş olur.” “Bir insanı zulmedeni, Allah, en aşağı bir duruma düşürür.” Zaten âyette de ifade edildiği gibi “Zulmedenler, hangi akıbete uğrayacaklarını görecektir.”[1]
Ben:Bu bağlamda halkımıza yani yönetilenlere ne tavsiye edersiniz?
Ebu Bekir: “İyiyi emreden, kötülüyü yasaklayan yöneticiye itaat eden kurtuluşa erer. Onun üzerinde bulunan hakkını ödemiş olur.”
Ben: Siz halife olur olmaz bazı kavimler, namazla zekâtın arasını ayırmak maksadıyla ‘Namazı kılarız ama zekâtı vermeyiz’ dediklerinde siz onlara “Deve yularınız (yular değerinde zekâtı) vermeyenlerle savaşırım.” dediniz. Devlet yönetiminde zekât neden bu kadar önemlidir?
Ebu Bekir:“Çünkü zekât, maldan alınan bir haktır.”
Ahlâk Üzerine Sorularımız
Ben: Toplumsal ahlâk sizce neden bu kadar önemlidir?
Ebu Bekir: Çünkü “bir toplumda ahlâksızlık yaygın hâle gelirse, Allah o toplumun tümünü cezalandırır.”
Ben:Ya Ebu Bekir. Sizce Allah’ın en iyi kulu ve ona en çok itaat eden insan kimdir?
Ebu Bekir: Kanaatimce “Şu dört özelliği taşıyan kişi, Allah’ın en iyi kullarındandır: Tövbe edene sevinen, günahkârların bağışlanmasını dileyen, kötüye (ıslahı için) dua eden, iyiye yardımda bulunan.” “Allah’a en itaatkâr insan ise günahına en çok düşman olandır.” Bu doğrultuda “Amellerinizi Allah için yapmaya devam ettiğiniz sürece, Rabbinize itaat etmiş olursunuz.”
Ben:Peki, bu bağlamda insanlardan Allah’a en yakın olan sizce kimdir?
Ebu Bekir: “İnsanların Allah’a en yakın olanı, O’nu (c.c.) en çok sevendir.”
Ben:Sizce akıllılığın ve acizliğin/ahmaklığın en ileri derecesi ve derekesi nedir?
Ebu Bekir: “Akıllılığın en üst derecesi, Allah’a karşı mesuliyet şuurunda olmaktır. Acizliğin/ahmaklığın en aşağısı/derekesi ise doğru yoldan sapmaktır.”
Ben:İnsana zarar veren üç haslet veya huy söyleyiniz desem aklınıza ne gelir?
Ebu Bekir:“Şu üç huy, yani azgınlık, döneklik ve düzenbazlık bir kimsede bulunursa, bunların zararlarını yine kendisi görür.”
Ben:Siz zengin bir tüccardınız. Peygamber Efendimiz (sav), sizin cömertliğinizi hep övmüştür. Hatta bir defasında, “Yaptıklarına karşılık mükâfatını veremediğimiz kimse yoktur; ancak Ebu Bekir müstesna… Bizim yanımızda Ebu Bekir’in öyle bir cömertliği vardır ki, kıyamet gününde onun mükâfatını ancak Allah verir.”[2] demişti. Zamanında zenginliği görmüş bir insan olarak sizler bize mal konusunda kısaca ne tavsiye edersiniz?
Ebu Bekir: “Dünya malı ile insanların gönüllerini kazanmaya çalışınız.”
Ben:Siz dünya malına sahip olduğunuz halde ölümü hiç unutmayan bir şahsiyet sahibiydiniz. Ölüm hakkında ne düşündüğünüzü bize söyler misiniz?
Ebu Bekir: “Ölüm, bir kapıdır. Herkes o kapıdan geçecektir. Ölümden sonra ahiret yurdu nedir, keşke bilsem.” Ama şunu biliyorum: “Ölüm, ahiret belalarının hepsinden kolay; dünya belalarının hepsinden daha zordur.” Ama dünya belalarına karşı da şu tavsiyem olacaktır: “Allah’ın elçisinin ölümünü anın, o zaman başınıza gelen dert ve belalar, gözünüzde küçülür.”
Özel Bir Soruya Samimî Bir Cevap
Ben: Size çok özel bir soru sormak istiyorum. Size dünyada en çok ne sevdirildi?
Ebu Bekir: “Dünyadan bana üç şey sevdirildi: Allah’ın elçisinin yüzüne bakmak, onun (sav) uğruna mal harcamak ve ona (sav) indirilen Kuran’ı okumak.” Bunun yanında tabiî ki “Kızım Ayşe’nin onun (sav) eşi olması, nafakamın onun (sav) üzerine olması da bana sevdirildi.”
Kızı Hz. Ayşe’nin İftiraya Uğraması İle İlgili Sorularımız
Ben:Madem konu kızınız Hz. Ayşe’den açıldı. Size bu bağlamda bir soru soracağım: Mistah bin Üsâseisminde sizin maddî korumanız altında olan yoksul bir akrabanız vardı. Bu kişi, hicret etmiş ve Bedir savaşına katılmış bir sahabi olduğu halde her nedense kızınız Hz. Ayşehakkında yapılan dedikodulara katılmıştı. Allah, Hz. Ayşehakkında ortaya atılanların, birer uydurma haber olduğunu şu şekilde bildirmişti: “Muhakkak ki (Hz. Ayşe hakkında)ifk (iftira, uydurma haber)ile gelenler, sizden bir gruptur. Sizin için onun bir şer olduğunu zannetmeyin. Hayır, o sizin için hayırdır. Onlardan her birinin günahtan kazandıkları (cezalar)vardır. Ve onun büyüğünü yönetene (uydurup, yayana)büyük azap vardır.”[3]Bu âyeti öğrenince sizin ilk tepkiniz ne oldu?
Hz. Ebu Bekir:“Vallahi, ben (iftiralara katılmış olan) Mistah’a artık yardımda bulunmayacağım.” dedim.
Ben:Fakat bu sözlerinizin üzerine bir âyet daha nâzil oldu: “Sizden dinde fazilet ve dünyada servet sahibi olanlar, akrabasına, yoksullara, Allah yolunda hicret edenlere (malî)yardımda bulunmayacağız diye yemin etmesinler ve onları affetsinler, feragat göstersinler (aldırış etmesinler).Allah’ın sizi affetmesini istemez misiniz? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.”[4] Peki bu ihtar niteliğindeki âyeti duyunca ne yaptınız?
Hz. Ebu Bekir:Bunun üzerine “Ben Allah’ın beni affetmesini nasıl istemem. Vallahi istiyorum. Mistah’tan da hiçbir zaman yardımımı kesmeyeceğim.” dedim.[5]
Hz. Ebu Bekir’den Son Tavsiyeler
Ben:Biz ahir zaman Müslümanlarına ne tavsiye edersiniz?
Ebu Bekir: “Allah’tan korkmanızı öğütlerim. Çünkü o, sizi görüyor, siz onu göremezsiniz. O, sizi gözetir, siz onu gözetemezsiniz.” “Allah’tan af, sağlık ve belalardan korunma dileyiniz.” “Allah ve elçisinin size müjdelediği rahmete koşunuz.” “Böbürlenmekten sakınınız. Topraktan yaratılan, bugün diri olduğu halde yarın ölüp O’na (c.c.) dönecek ve kendilerini kurtlar yiyecek olan insanlar, böbürlenmez.”
Ben:Tavsiyeleriniz çok manidar. Sizi yakalamışken sizden son olarak birkaç nasihat daha alabilir miyiz?
Ebu Bekir:“Nefsin haksız isteklerine uymaktan sakınınız. Şüphesiz ondan, tamah ve öfkeden korunan kurtulur.” “Yardımı Allah’tan isteyiniz. Size O (c.c.) yeter. O’na verdiğiniz sözü tutunuz. O da isteğinizi yerine getirsin.” “Size bir süre verilmiştir. Ötesinde ecel vardır. Umutlarınız yok olup, kötü amellerinizle baş başa kalmadan önce ömrünüzü değerlendiriniz.”
[1] Kuran; Şuara: 227.
[2] Üsdü’l-Gàbe; C. III: 218. Tirmizî; Menâkıb: 16; Hilye, 1: 32.
[3] Kuran; Nur: 11.
[4] Kuran; Nur: 22.
[5]http://www.enfal.de/Kuran-Tevsiri/Nur/Nur11-26.htm. (Rahmetli İlahiyatçı Prof. Dr. Osman Eskicoğlu’nun sitesi)
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi