Siyer-i İbn-i İshak ve diğer birçok tarih kitabında, esir alınan 900 kadar Ben-i Kureyza Yahudisinin öldürüldüğü yazılıdır. Akıl almaz bu olay üzerinden İslam düşmanları saldırılarını sürdürüyor. Bu saldırılara cevap yetiştirilmeye çalışılıyor. İşin aslını biraz araştıralım.
BEN-İ KUREYZA KALESİNİ KUŞATMA SEBEBİ
Medine’de yaşayan Evs ve Hazreç Arap kabilelerinin yanında, 20 ye yakında Yahudi kabilesi vardı. Bunlardan üçü diğerlerinden daha büyüktü: Ben-i Nadir, Ben-i Kaynuka ve Ben-i Kureyza. Hicretten sonra Rasulullah, müslim gayri müslim bu kabilelerin tümüyle antlaşma yapmıştı. Medine ortak olarak savunulacak, bir saldırıda hep birlikte karşı konulacaktı.
Daha önce sözünde durmayan ve antlaşmayı bozan Ben-i Kaynuka ve Ben-i Nadir kabileleri Medine’den sürgün edilmişlerdi.
Hendek Savaşı sırasında Ben-i Kureyza Yahudileri antlaşmayı bozup Mekkeli müşriklere destek olmuş ve Müslümanları büyük bir sıkıntıya sokmuşlardı.
10 bin kişiyle Medine önlerine gelen müşrikler, yaklaşık 30 günlük kuşatmadan sonra kazılan hendeği aşamamış, perişan olup çekip gitmişlerdi.
Medine’ye dönen 3 bine yakın mümin, daha doğru dürüst dinlenmeden Hz. Nebinin çağrısıyla toplanıp Ben-i Kureyza Kalesi üzerine yürümüştür.
“Dininizden dolayı öldürmeye kalkanlar, sizi yurdunuzdan çıkaranlar ve onlara yardımcı olanlar”(Mümtehine,60/9) ayetinde bildirilen savaş sebeplerinden birini işleyerek bunu hak etmişlerdi.
İBN-İ İSHAK’IN ANLATTIKLARI
İbn-i İshak’ın siyerinde olay şöyle gelişmiş ve bitmiştir:
Kale 25 gün kadar kuşatılır. İçerdekiler teslim olmaz, savaşı göze alamaz ve dışarı çıkmazlar. Kendi aralarında çeşitli tartışmalar yaparlar fakat hiçbir görüş kabul görmez. En son Saad Bin Vaaz’ın hakem olmasını ve vereceği karara razı olacaklarını söylerler.
Müminler de bu teklifi kabul edince Hendek Savaşında ağır yaralanmış olup evinde tedavi gören Saad b. Vaaz eşeğe bindirilip getirilir.
Her iki tarafın da vereceği karara itiraz edilmeyeceğine söz alınca hükmünü verir:
-Eli silah tutan bütün erkekler öldürülecek, kadın ve çocuklar esir alınacak.
Saad b. Vaaz’ın verdiği bu hükümden sonra kaleden inen, sayıları 400 ile 900 arasında değişen erkeklerin elleri bağlanıyor. Medine’ye getirilip bir eve hapsediliyor. Daha sonra Medine’nin pazar yerine getirilen bu esirler kendi çukurlarını kazarlar. Hz. Ali ve Zübeyr Bin Avvam hepsini kılıçtan geçirir ve kendi kazdıkları çukurlara gömülürler.
Kim anlatıyor bunları İbn-i İshak.
İBN-İ İSHAK KİMDİR?
704 yılında doğduğu kabul edilir. Irak’ta yapılan bir savaşta esir düşen bu genç Medine’ye getirilir. Müslümanlığı kabul edip özgürlüğüne kavuştuktan sora Medine’de yaşamaya başlar.
Delilsiz konuşmalarından dolayı Malik b. Enes ile sık sık tartışır. Ondan işittiği çok ağır sözler üzerine şehri terk edip Mısır’a gider. Bir ara kırbaç cezasına çarptırılır. Daha sonra Abbasi Halifesi Mansur’un himayesine girerek Bağdat’a yerleşir. Halifenin isteği üzerine ünlü Siyerini yazar.
768 tarihinde aynı şehirde vefat eder.
İbn-i İshak, ilk siyer kitabını yazması ve bu eserinin daha sonraları birçok esere referans olması bakımından takdir edilen bir tarihçi olarak zikredilse de, çağdaşları ve daha sonraki ilim erbabı tarafından çokça eleştirilmiştir.
Medine’de iken Haşim b. Urbe tarafından yalancılıkla suçlanmış; Malik b. Enes, Hayber, Kureyza ve Nadir savaşları ile anlattıklarını, sadece sonradan Müslüman olan Yahudilere dayandırmasına karşı çıkmış, iftiracı ve yalancı olduğunu söylemiştir. Daha sonraki hadis alimlerinin çoğu da kitabındaki rivayetlere pek itibar etmemiş, güvenilir bulmamışlardır.
Süleyman Ateş, Garanik olayı rivayetinin de İbn-i İshak’ın marifeti olduğunu söyleyip, Ben-i Kureyza ile ilgili anlattıklarının da gerçekle ilgisi olmadığını yazmıştır.
İbn-i Hişam’ın (öl. 833) Siretü-n Nebeviyye isimli eseri, İbn-i İshak’ın siyerinin bir nevi şerhi, düzeltilmesi, ilaveler ve çıkartmalarla yeniden yazılması şeklindedir. O’nunla ilgili şöyle der:
“İbn-i İshak’ın kitabında olup da Peygambere ait hatalı bilgileri, dayanaksız, tutarsız ve delilsiz şeyleri kendi eserime almadım.”
KUR’AN, KUREYZA KUŞATMASINI NASIL ANLATIR?
“Allah, kitap ehlinden, düşmana arka çıkanları da kalplerine korku salarak kalelerinden indirdi. Onların kimini öldürüyor, kimini de esir alıyordunuz. Onların yerini, yurdunu ve mallarını size verdi.”(Ahzab,33/26,27).
Bize, Kur’an’dan daha doğru bilgileri kim verebilir? Her şey apaçık ortada değil mi?
Kuşatma sırasında, kalplerine korku düşen kitap ehli mensupları/Kureyza Yahudileri, kalelerinden indiler, savaştılar. Müminler, cenk meydanında kimini öldürdü, kimini de esir aldı. Mağlup olanların kaleleri, bağları, bahçeleri, malları mülkleri müminlere kaldı.
627 yılında yaşanan bu olayı, 768 yılında ölen İbn-i İshak, en az 130-140 yıl sonra kaleme almış. Bu hikayeyi anlatırken niçin Kur’an’a bakmamış. Sonra gelenler O’nun rivayetlerini niçin Kur’an’la test etmemiş?
Bugün, Turan Dursun gibi içimizdeki İslam düşmanları ve müsteşriklerin:
“İslam barış dini diyorsunuz. Teslim alınan 900 esiri nasıl acımasızca katledersiniz? Bu ne zulümdür?” saldırı ve eleştirilerine cevap vermeye çalışılır. Bu olayın doğru olduğu kabul edilip, “Rasulullah haklıydı, Kureyzalılar diğerleri gibi değildi, bu cezayı hakketmişlerdi.” diyerek bir savunma içine girilir.
Niçin anlatılan olayın doğruluğu üzerinde bir kuşkuya düşülmez.
Rasulullah, İbn-i İshak’ın anlattıklarını uygular mı? Verilecek kararı bir hakeme havale eder mi?
“O halde artık onların aralarında Allah’ın indirdiklerine uygun olarak hüküm ver; sana gelen hakikati bırakarak onların keyfi yargılarına uyma.” (Maide,5/48).
Kur’an ışığında yürüyen Nebi (a.s.), kendisine daha önce gelen emri bilmiyor mu? Kararı kendisi verecek, onların keyfine uyup niçin bir hakem seçsin?
Yapılacak olan zaten belliydi. Savaş yapılmış, düşman yenilmiş, çarpışma sırasında ölenler olmuş ve esirler alınmıştı. Bedir Savaşı öncesi inen Muhammed Suresi 4. ayetine göre de:
“Savaşta alınan esirler, karşılıklı yani bedeli alınarak, ya da bedelsiz serbest bırakılacak.”
Ahzab Suresinde belirtildiği gibi Kureyzalıların bedelleri fazlasıyla alınmış, kadın, erkek ve çocuklar yurtlarından kovulmuştu. Tıpkı daha önce Medine’den kovulan Ben-i Nadir ve Ben-i Kaynukalılar gibi.
Gerçek buyken rivayetler ne anlatıyor:
Savaşmadılar 25 gün süren kuşatmadan sonra teslim oldular.
İki taraf da hakem olayına razı oldu.
400 ile 900 arası esir erkek Medine’ye getirilip bir eve dolduruldu. (900 kişinin sığacağı bu ev kiminmiş? Devlet başkanı olan Rasulullah’ın evinde, yatak serilince namaz kılmak için yer kalmıyordu.)
Bu kadar insanı Hz. Ali ve Zübeyr Bin Avvam kaç günde kılıçtan geçirdi?
Bu feci ve büyük olayı Medineliler seyrediyor. Anlatılan rivayette çokça ravinin olması gerekmez mi? Fakat İbn-i İshak, bu tanıklardan bahsetmiyor.
Rasulullah’ın 10 yılda yaptığı cenklerde, çoğu kaynağa göre ölen düşman sayısı 216 iken, bu 900 sayısını nereye koyacağız?
İbn-i İshak’ın çağdaşları, onun İsrailiyattan etkilenmesini ve kitabına Yahudi kaynaklardan rivayetler almasını eleştirirler.
Yahudi tarihiyle ilgili bir olayı hatırlayalım da, İbn-i İshak’ın bu Kureyza rivayetinde yanılıp yanılmadığına siz karar verin:
“Miladi 73 yılında, Necef çölünde yapılan savaşta Romalılara teslim olmak istemeyen Masada Kalesindeki 900 Yahudi, aldıkları karar sonucu içlerinden 10 kişiyi seçer. Seçilenler 900 kişiyi öldürür. Bu 10 kişi de daha sonra birbirini öldürüp toplu intiharı gerçekleştirmiş olurlar.”
İlginç değil mi?
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi