Tarihler 571 yılını gösterirken, kainat efendisini bekliyordu. Çatlamış toprakların yağmuru beklediği gibi, insanlık rahmet peygamberini bekliyordu. Hem de ne bekleyiş… Çöl sıcağında kavrulmuş yüreklerin rahmete ihtiyacı vardı.
Daha beş altı yaşına gelmeden, diri diri toprağa gömülen kız çocuklarının feryatları, yeri göğü inletiyordu. Ufacık yavrularını toprağın kara bağrına gönderen anaların gözyaşları sel olmuş, çöl kumlarını alabildiğince ıslatıyordu ama çölün kızgın kumu, anaların gözyaşlarına da kız çocuklarının feryatlarına da doymuyordu. Kız çocuklarının feryatları, anaların gözyaşları da “Güllerin efendisini” bekliyordu.
Hz. İbrahim’in inşa ettiği Allah’ın evi Kabe, içine doldurulan putlardan muzdarip beklerken kurtarıcısını, mahsun bir bakışla bakıyordu Sefa ile Merve tepelerine. O bakışta bir hasret, bir özlem vardı. Beytullah’da bekliyordu efendisini. “Hak geldi batıl zail oldu, batıl yok olmaya mahkumdur” ayetini okuyarak, elinde ki asasıyla içinde ki putları ve ‘put anlayışını’ yıkacak, sevgililer sevgilisini bekliyordu.
Köle pazarında satılan insanlar hürriyetine kavuşmayı beklerken, aslında Hz.Muhammed (sav)’i bekliyorlardı. O “İki Cihan Güneşi” gelsin de özgürlüklerin üzerinde ki prangaları kırsın diye bekleşmedelerdi. Ya gönüllere vurulan zincirler… Ya gönüllere vurulan kölelik… Gönüllerde ki özgürlükleri savunan, hayata geçirecek olan sevgililer Sevgilisi nerede kalmıştı? Tevrat ve İncil’de geleceği bildirilen ve ismi Ahmet olan, Peygamberi Zişan efendimiz nerede kalmıştı? Dünya, Ebu Cehil ve Ebu Cahillerin zihniyetini yıkacak rehberini bekliyordu. Vaat edilen peygamber gelecek, insanlığı yüzdüğü cehalet denizinden kurtaracak, medeniyet gemisinde yol aldıracaktı.
Fuhşiyata zorlanan kadınlar, borç batağına batmış faiz belası altında inim inim inleyen fakir fukara, herkes ama herkes bekliyordu kurtarıcısını. Ebu Cehiller, Ebu Lehebleri As b. Vail’ler istemese de kurtarılmayı, yine de gelecekti iki cihan güneşi Peygamberimiz (sav). Mekke’ye bir güneş gibi doğacak, Medine Semalarını “Allahü Ekber” nidalarıyla süsleyecek, bütün dünyayı cehaletin pisliğinden kurtaracak, medeniyet ilkelerini hayata geçirecek olan Hz. Muhammed (sav) elbette gelecekti.
Takvimler Miladi 571 yılının 20 Nisan’ını gösterirken, güzel bir İlkbahar sabahında dünya, kutlu doğumla onurlanacaktı. Annemiz Amine Hatun hiç acı çekmeyecektir Nur çocuğu dünyaya getirirken. Çünkü melekler kanatlarıyla annemizin arkasını sıvazlayacak, bütün acıları dinecektir bir anda. Amine Hatun anne şefkatiyle kucaklayacaktır yavrusunu. Öpecek, koklayacak ve okşayacaktır yavrusunu anne şefkatiyle… Amine annemizin tek bir isteği ve arzusu vardır artık… Yavrusuna babasızlığını hissettirmemek…
Peygamberimiz (sav)’in doğduğu gece olağanüstü olaylar vuku bulacaktır. Bu geceyi şeytan çığlıklar ile karşılayacak, İran baş kadısı Mübezan, rüyasında İran topraklarının ellerinden çıktığını görecektir. Seva Gölü’nün suyu çekilecek, Semava gölü’nün suları taşacaktır. Kisra’nın sarayında ki 14 sütun yıkılacak, Mecusilerin bin yıldan beri yanmakta olan ateşi sönecektir. Aslında sönen Mecusulerin bin yıllık ateşi değil, küfrün ateşi olacaktır. Aslında yıkılan Kisra’nın sarayında ki sütunlar değil, Bizans’ın saltanatı olacaktır.
Tevrat Ve İncil’de geleceği müjdelenen Peygamber, dünyayı onurlandırmıştı. Onun (sav) dünyayı onurlandırması demek, ayaklar altında ezilen insan onurunun kurtulması demekti. İnsan şeref ve haysiyetinin yüceltilmesi demekti.
Nur çocuğun doğumuyla müjdeciler koşacaktır, Kabe’nin yanında oturan Abdülmuttalib’e. Müjdeyi vereceklerdir, Peygamberimiz (sav)’in dedesine. Bir erkek torunu olduğunu öğrenen Abdülmuttalib, gidecektir gelininin yanına. Kundakta ki torununa biraz da nemli gözlerle bakacaktır yaşlı dede. Çünkü torununa bakarken, genç yaşta kaybettiği oğlu Abdullah’ı hatırlayacaktır.
Kucağına aldığı torunuyla, koşacak Kabe’de dua edecektir. Torununun doğumuyla neşelenen ve mutlu olan dede ziyafet düzenleyecek, torununa Muhammed ismini verdiğini duyuracaktır. Bu ismi torununa neden koyduğunu soranlara da; “Umarım ki onu gökte hak, yerde halk övsün” diyecektir.
Son Peygamberin gelişiyle onurlanan dünya ve insanlık, o gün cahiliye dönemini yaşıyordu, maalesef bugün de öyle…
Hz. Muhammed (sav) gelmeden önce dünyanın içine düştüğü buhranlardan daha büyük keşmekeşlikler yaşanıyor günümüzde… Yaşanan savaşlar, tüm dünyanın gözleri önünde cereyan eden zulümler, Hz. Muhammed (sav)’in model kişiliğine olan ihtiyacı, her geçen gün biraz daha arttırmıyor mu sizce de?
Bugün, Mevlidi nebi haftasında Peygamberimizin (sav) doğumunu kutlarken, başta biz Müslümanların kendine sorması gereken şu önemli soru ile bitirelim yazımızı…
“Peygamberimizi (sav), ne kadar tanıyor, ne kadar anlıyor, onun vahiy yoluyla bizlere bildirdiği İslam ilkelerine ne kadar sahip çıkıyoruz? Yoksa biz, modern cahiliye dönemini mi yaşıyoruz?”
Mevlid gecemizin, Kur’an ve Sünnet ışığında bir hayat geçirmemize milat olması dileğiyle….
ŞABAN DOĞAN
Rio’da uzlaşma için görüş birliği sağlanamadı. Toplantı sonrası Rio’da başarısız bir darbe girişimi oldu. Dünyayı…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…