Kehf Suresi 60-82 arası ayetlerde Hz. Musa ve salih kul kıssası işlenir… Kıssa kendini eğitmek isteyen ve eğitime önem veren herkese dersler verir…
İsrailoğulları gibi nankör bir toplumu eğitmek zor bir işti… Bunun için Hz. Musa bir eğitimden geçirilmeliydi… Hz. Musa yanında bir gençle yolculuğa çıktı, yol arkadaşı gence salih kul ile buluşma noktasına varıncaya kadar durmayacağını, gerekirse uzun bir zaman yol alacağını söyledi… Hz. Musa bu sözü ile; eğitimi ne kadar önemsediğini, eğitim için dur durak bilmeyeceğini, her zorluğa göğüs gereceğini göstermekteydi…
Hz. Musa’nın bu yolculuğu sıradan bir yolculuk, bir seyahat değildi… Bu yolculuk ilmin ayağına gitmekti, ilim için uzaklığın, uzun mesafelerin engel teşkil etmediğini göstermekti… Hz. Musa, bir peygamber dahi olsa ilmin ayağına gidiyor, ilmin son noktasına ulaştım demiyor, ilme doymak bilmiyordu… Hz. Musa’nın bu rıhlesi/yolculuğu ilim öğrenmek için yaşın, imkânın değil isteğin önemli olduğunu göstermektedir… Zira ilmi imkânı olanlar değil isteği olanlar tahsil eder…
Hz. Musa ile salih kulun buluşma noktası balığın denize dalıp gittiği yer, buluşma nişanesi ise balığın denize dalıp yol alması olacaktı… Hz. Musa ve yol arkadaşı bir kayanın dibinde dinlendiklerinde balık denize dalmış ve hızla yol almıştı yol arkadaşı genç ise Hz. Musa’ya durumu söylemeyi unutmuştu… Sonra daha da ilerlediler öyle ki yoruldular ve dinlenmeye çekildiler… Hz. Musa, yol arkadaşından yiyecek istediğinde gencin aklına önceki molada balığın denizde yol alması gelir ve durumu aktarır… Hz. Musa “işte orası buluşma noktamızdır” der ve geriye dönerler…
Balık hafızası meşhurdur… Çok unutan insana balık hafızalı derler… İşte buluşma noktasının balığın unutulduğu yer olması da manidardır… Zira insan bilgiyi unuttuğunda, önemsemediğinde, bilgiyi zamanında işlemediğinde yanlış yol alır… Balığın denizde yol alması insanın hayatta yol alması gibidir… Her canlı kendi ortamında hayat bulur… Hafızası olmadığı halde balığa denizde yüzmeyi belleten Allah, hafızası olan insana bilgi ile yaşamı nasıl yaşaması gerektiğini öğretendir… İnsanı balıktan ayıran en önemli unsur bilgidir zira bilgi insanlığın hafızasıdır… Hz. Musa ve salih kulun buluşma amacı da budur, hayatı doğru yaşama arzusudur… Tüm mesele “bu hayatı nasıl yaşayabiliriz, hayatta nasıl yol alabiliriz?” sorunudur… Zaten tüm bilgilerin amacı da bu değil midir?
Bilginin ayağına gitmek ile bilgiyi ayağa getirmek, bilgiyi kolay tahsil etmek ile zor tahsil etmek aynı değildir… Bilgi ayağa geldiğinde değil, ayağına gidildiğinde, kolay tahsil edildiğinde değil meşakkatle tahsil edildiğinde değere biner, talibe nüfuz eder… Hz. Musa bilginin ayağına gidiyor ve her türlü meşakkate katlanıyordu… Çünkü bilginin, bilmenin değerini biliyordu…
Hz. Musa, Allah’ın bilgi yüklediği salih kul ile buluşur ve salih kuldan Allah’ın öğrettiği bilgiyi öğretmesini ister… Talep salih kuldan değil Hz. Musa’dan gelir zira öğrenme isteği olmayana hoca hiçbir şey veremez…
Hz. Musa’nın salih kuldan doğru bilgi vermesi şartı ile öğrencisi olmayı istemesi bilginin amacının doğruyu öğrenmek olduğunu, doğruları öğretmeyenlere öğrencilik yapılmayacağını, doğrulara uyması koşuluyla üstadın taleplerine evet denileceğini, doğrulara uymadığı takdirde teslimiyet gösterilmeyeceğini, karşı çıkılacağını öğretmektedir… Kıssa aynı zamanda bizlere “her bilenin üstünde bir bilenin olduğunu” da anlatmaktadır…
Salih kul teklifi kabul eder ve bir yolculuğa çıkarlar… Salih kul, Hz. Musa’ya bilgiyi teorik olarak değil uygulamalı olarak öğretme yolunu tercih eder… Zira uygulamalı bilgiler daha kalıcıdır ve “bilgiyi masada öğrenmek ile sahada öğrenmek aynı şey değildir”… Ayrıca salih kul, Hz. Musa ile belli bir zaman geçirir ki üstad öğrencisini tanısın ve eksikliklerini tespit etsin… Zira öğrencisini tanımayan, eksiğini bilmeyen onu eğitemez… Salih kul, Hz. Musa ilişkisini öğretmen öğrenci ilişkisi olarak değerlendirdiğimizde kural koyan olarak salih kulu görmekteyiz… Eğitimde kuralları öğrenci değil öğretmen koyar, öğrenci uyar…
Salih kul bu uygulamalı eğitim yolculuğunda Hz. Musa’ya bir sınır çizer ve ona aceleci olmamasını, sabırlı durmasını, hemen karar vermemesini, hocaya güvenmesini, gereksiz ve yersiz sorulardan uzak durmasını öğütler… Zira eğitimde hocaya güven, sabır ve sınır şarttır… Öğrenci hocanın kontrolünde olmalıdır, öğrenci hocayı kontrol etmeye kalkmamalıdır…
Hz. Musa şartları kabul eder ve hocasını izler… Bir gemiye binerler, salih kul gemiyi deler… Hz. Musa şartları ihlal eder ve hocasına itirazvari sorular yöneltir… Salih kul Hz. Musa’yı anlar ve şartlarını hatırlatır… Sonra yola devam ederler… Salih kul masum bir çocuğun canını alır, Hz. Musa yine şartları unutur ve hocasını sorularla zorlar… Yine cevap aynıdır… “Bekle cevabını alacaksın, sana sabretmeni söylemiştim”… Ve salih kul son bir şans verir Hz. Musa’ya… Bir beldeye giderler ve salih kul kendilerini ağırlamayan, yemek dahi vermeyen köy halkının yıkık duvarını örmeye başlar ve yine Hz. Musa itiraz eder, soru yöneltir ve artık ders bitmiştir…
Salih kul üç soruya üç cevap verir ve bu işleri Allah’tan aldığı bilgi ile yaptığını, kendi iradesi ile davranmadığını söyler ve artık ders bitti, arkadaşlık sona erdi der… Salih kulun kim olduğu tartışmalıdır… Salih kul için alimlerin kimi veli, kimi melek, kimi de peygamber demektedir… Kanaatimce bu kişi bir melektir zira yaptığı işler bunu göstermektedir…
Bu üç dersten Hz. Musa’ya ve bizlere verilen ders şu olmalıdır: “Hiçbir şey göründüğü gibi değildir, başa gelen her kötülük felaket olarak değerlendirilmemelidir, kötülüklerin arkasındaki perdede nelerin olduğu sizce bilinmemektedir, Allah bazen kuluna iyilik etmek için önden kötülük verebilmektedir… Kula düşen ilahi takdire boyun eğmek, teslimiyet göstermektir…”
Kıssadan alınacak bir derste şu olmalıdır; “öğrencilerinizi hayata hazırlayın, zira hayat göründüğü gibi değildir, öğrencilerinizi bilgi deposu yapmak yerine tecrübelerinizi aktarın, onları hayatın içinde eğitin, onlara sadece hoca değil aynı zamanda arkadaş olun ama mesafeyi de koruyun, ilişkinin laçka hale gelmesine izin vermeyin…”
Bu kıssadan alacağımız bir diğer derste şu olmalıdır; “hoca öğrencisine en ufak bir yanlışında ceza yağdırmamalı, ona öğrenme imkânı tanımalıdır, söz dinlemeyen öğrenci ile de vakit kaybetmemeli, yola devam edilmemelidir…”
Salih kul Hz. Musa’nın her sorusuna cevap vermiyor, onda merak uyandırıyordu… Öğretmen, ilim talibi öğrencilerin merakını canlı tutmalıdır… Zira bilgi sırdır ve bu sırra ulaşmanın yolu ise ısrarcı olmaktır…
Kıssa bizlere; hayatın bilgi için bir okul olduğunu, insanın yaşamı boyunca doğru bilgi peşinde koşması gerektiğini, eğitim ve öğretimin bir süreç işi olduğunu, ilmin sabır istediğini, bilgi için ilginin şart olduğunu, bilginin ilgi toprağında saklı bulunduğunu, ilmin talep edene ve edep gösterene verileceğini, bilgi için zorluk çekilmesi gerektiğini, kolay elde edilen bilgilerin kolay unutulduğunu, öğrenciye yüklenemeyeceği, anlayamayacağı bilgileri vermemek gerektiğini ve eğitimde disiplinin esas olduğunu anlatır…
Kısacası kıssa; “bizlere hayat bir okul siz ise yaşam boyu öğrencisiniz… Bilgiyi doğru kaynaktan öğrenmezseniz hayat yolunuzu doğru çizemezsiniz” mesajını vermektedir…
Cahit Karaalp