Daha önceki bir yazımızda Kur’an’da “Semud kavmine de kardeşleri Salih’i (gönderdik)” ifadesinin geçtiği üç Mekki surenin üç ayeti, o surelerin iniş sırasına göre ele alınmış[1] ve Hz. Sâlih’in kavmini tevhide, bağışlanma dilemeye ve tövbe etmeye davet ettiğinden söz edilmişti. Öncekinden farklı olarak bu yazıda ise Hz. Sâlih’in Semûd toplumunu yüce Allah’a şirk koşmaksızın imana, itaate nasıl çağırdığı Hûd suresi 61.-62. ayetlerle sınırlı olarak ve tefsir literatürü ekseninde ele alınacaktır.
Hakkı seçme, hakka tabi olma ve bağışlanma dileme
Tebük ile Medine arasında bulunan Hicr bölgesinde yaşadığı ifade edilen Semûd toplumuna içlerinden biri yani Hz. Sâlih peygamber olarak gönderilmiştir: “Semud kavmine de kardeşleri Salih’i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim, Allah’a kulluk edin, O’ndan başka tanrınız yoktur! Sizi yerden inşâ eden ve orada yaşatan O’dur; O’ndan bağışlanma dileyin, sonra O’na tevbe edin; çünkü Rabbim yakındır, (duaları) kabul edendir.” (Hûd 11/61). Hz. Sâlih’in kavminin adı Semûd, “susuz yer” anlamındadır. Bu topluma “Sizi yerden inşâ eden.” denilmesi, topraktan yaratılmış olan Hz. Âdem’den dolayıdır. “ve orada yaşatan (vesta’merakum fîhâ).” ifadesinin “Uzun süre yaşattı.” ve “Sizi yeryüzünde yarattı.” manasında olduğu söylenmiştir. Hz. Âdem’in yeryüzünde yaratıldığı görüşü onun “yeryüzünde halife oluşu” (el-Bakara 2/30) ile birlikte düşünüldüğünde bulunduğu cennetin, dünyada bir bahçe olduğu görüşü güçlenmektedir. Verilen bir nimete (yaşatma) dikkat çeken bu cümle, “Şehir kurun.” şeklinde bir emir olarak da anlaşılabilir. Zaten pratikte de insanlar topluluklar hâlinde yaşamaktadır. Ayetteki, “O’na tövbe edin.” emri, “İman edin.” emrini doğal olarak içerir. Bir olan Allah’a inanmadan tövbenin bir değeri yoktur. Ayette tek Allah’a kulluğa çağrının ardından verilen nimetlerden söz edilmekte sonra da Allah’tan bağışlanma dileme ve günahlara tövbe etme daveti yapılmakta peşinden de bağışlanma isteğinin ve tövbenin Allah tarafından kabul edileceği belirtilmektedir.
Batılda ısrarın hakkı görmeye engel oluşu
Kavminin Hz. Sâlih’i övmesi, onların aslında ironi yaptıklarını akla getirmektedir; çünkü övgülerinde samimi olsalar iman ederlerdi: “Dediler ki: Ey Sâlih! Sen bundan önce içimizde ümit beslenen birisiydin. (Şimdi) babalarımızın taptıklarına tapmaktan bizi engelliyor musun? Doğrusu biz, bizi kendisine (kulluğa) çağırdığın şeyden ciddi bir şüphe içindeyiz.” (Hûd 11/62). Semûd toplumunun Hz. Sâlih’e övgüleri ironi değilse bu durumda risalet öncesi dönemi kastederek övmüş olurlar. Yani onlara göre Hz. Sâlih; vahye değil, atalar dinine uysaydı toplumda önemli bir konuma gelecek niteliklere sahipti. Atalarının izinden giden Semûd toplumu, yüce Allah’ın birliğinden şüphelenmektedir. Bir önceki ayet dikkate alındığında “şüphe içindeyiz” dedikleri şey, Allah’tan bağışlanma dileme ve tövbe olmuş olur. Yani onlara göre tövbe edecek bir şey yoktur, zaten her şey yolundadır! Ne yazı ki taklit, onları doğru düşünmekten alıkoymaktadır. Onlara göre Allah’ın birliğine davet şüpheli, Allah’ın ortakları olduğu iddiası ise kesindi. Bu durum çağımızda İslam karşıtlarının Müslümanlar için bir zamanlar yaygın olarak kullandıkları “örümcek kafalı” ifadesinin Müslümanlara değil, o söz sahiplerine daha uygun olduğunu göstermektedir.
Sonuç
Görüldüğü gibi Hz. Sâlih, insanları tek Allah’a kulluğa çağırmış ve O’nun verdiği nimetlere dikkat çekerek toplumunu Allah’a itaate davet etmiştir. Kavminin katı gelenekçi tutumu ise onları hakka yönelmekten alıkoymuş ve batıl konusunda “kesin inançlılığı” seçmişlerdir.
Kelimeler: Sâlih, Semûd, Allah, tövbe, atalar dini.
[1] https://www.muratkayacan.com/2017/01/kuranda-semud-kavmine-de-kardesleri-salihi-gonderdik-ifadesi.html 6.3.2023.