İbrahim bin Ethem Hazretleri, Horasan’ın Belh şehrinde zengin ve itibarlı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Henüz daha genç yaşlarında iken bütün mal varlığından vazgeçip züht ve ilim yolunda vatanını terk edip diyar diyar dolaşmıştır. Bu şekilde tabiînin meşhur âlimlerinden olan Ethem Hazretleri, kendisinden nasihat isteyen bir kişiye şunları söyler:
“Altı şeyi kabul edip yaparsan, hiçbir işin sana zarar vermez. Dünyada ve ahirette rahat edersin. O altı şey, şunlardır:
İbrahim Bin Ethem’in Dünyasında Tevekkül, İhlas ve Rıza
Bazı ahlâkî kavramlar vardır ki, bunların tanımlamalarını kolayca yaparız. Ama bundan daha da önemlisi, bu ahlâkî meziyetleri ne derece içselleştirip yaşadığımızdır. Aşağıdaki anekdot, bizlere bu yönde bir ipucu vermektedir
Bir gün bir şahıs, İbrahim bin Ethem Hazretleri ile karşılaşır. Selamlaştıktan sonra o zat, Ethem Hazretlerine şunları söyler: “Biz okuduklarımızı yazıyoruz. Yaşadıklarımızı yazıyoruz. Ama sen yazmıyorsun. Sen de yazsan iyi olur.”
Bunun üzerine Ethem Hazretleri şöyle der: “Üç şeyle meşgulüm. Henüz bunları aşamadım. Bunları aştıktan sonra belki ben de sizin gibi yazarım.” O zat, merak eder ve yazmaya engel teşkil eden ilk unsuru sorar.
Ethem Hazretleri, tevekküle atıfta bulunarak, şöyle der: “Benim rızkımı Allah’ın verdiğine, O’nun rızkıma kefil olduğuna, O’nun bütün işlerime vekil olduğuna inanmam, rızık için ve hayat için O’na güvenmem hâli. Bu engeli aşmak üzereyim.”
Ethem Hazretleri, ikinci engelini dile getirirken, ihlâsa vurgu yapar ve şöyle der: “İkinci engelim, ihlâstır, yani yaptığım her şeyi O’nun için yapmam hâli. Bunu da aşabileceğime kanaatim geliyor.”
İlk iki engeli aşmada belirli bir aşamaya gelmiş olduğunu belirten Ethem Hazretleri, üçüncü engel konusunda “Belimi büken üçüncüsüdür. Onu henüz aşamadım ve aşabileceğimizi hiç zannetmiyorum. Tek korkum budur.” der. “Nedir o?” sorusuna Ethem Hazretleri, şöyle cevap verir: “Rızadır. O’nun takdirine ve taksimine razı olmam. O’nun kader ve kazasına teslim olmam. Rab olarak O’ndan razı olmam hâli. Ah ne zor şey bu! Ne zor mertebe bu! Kalbim teslim olsa, nefsim başkaldırıyor! Gönlüm razı olsa, aklım itiraz ediyor! Ben O’ndan henüz razı olamadım. Ben buna yanıyorum!”
Bunları duyan o kişi, şaşkınlığını gizleyemez ve şöyle der: “Biz senin bulunduğun makamdan ve hâlden o kadar uzağız ki, ne tevekkül, ne ihlâs, ne rıza! Biz bu kavramların hepsinden çok uzağındayız!”.
Ezcümle
Değerli okuyucularım; Siz de herhalde bu hikâyeden kendiniz için bir pay çıkartmış olmalısınız. Mesela tevekkül konusunda bizlerin durumu nedir? Hakka güvenme, sebeplere sarıldıktan ve işin olması için, gerekli enerjiyi sarf ettikten sonra, neticeyi ve başarıyı sabırla ve gönül rızasıyla gerçekten sadece Yaratan’dan bekliye biliyor muyuz? Hakikaten tam tevekkül sahibi olduğumuza kanaat getirebiliyor muyuz?
Kitaplar, ihlâstan bahsederken, genelde şöyle bir tanım getirir: “Dünya faydalarını düşünmeden, hiçbir maddî karşılık beklemeden bütün işlerini, ibadetlerini yalnız Allah için yapma hâli.” Peki, bu tanıma uygun bir hayat yaşayabiliyor ve ihlâsımızı koruya biliyor muyuz?
Bir diğer güzel haslet ise rıza hâlidir. Mukadderata boyun eğmek, Allah’ın her hükmüne ve her takdirine razı olmak ve bunları her halükarda güzel karşılamak anlamına gelen rıza hâlini günlük hayatımıza yansıta biliyor muyuz?
Gelin, hep birlikte bu üç güzel ahlâkî haslete sahip olma uğrunda azamî derecede gayret gösterelim. Gayret bizden başarı Allah’tandır.
Prof. Dr. Ali SEYYAR
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
View Comments
Hocam Allah razı olsun.Çok değerli kavramları hatırlatmışsınız.Rabbimizin merhameti,inâyeti,affu mağfireti,üzerimize olsun.Lütfundan başka bir dayanağımız yoktur.Bu
Mubarek zat,Allahın seçtiği ve ona yardım ettiği ender insanlardandır.Bu hal ehli olabilmek rabbimizin yardımından başka nasıl mümkün olabilir.Böyle insanların kıyamete kadar olacağını resulullah s.a.v efendimiz zaten bize hadisi şerifinde haber etmiş. El ulemai verasetül enbiya.
Bu zatlar efendimizden sonra efendimizin ümmetine yol gösteren rehberlerdir.Rabbim onlara tabii olmayı izlerinden gitmeyi bu ümmete nasip etsin inşallah Amin
Hocam bu nasıl bir tevekküldür ki biz bunların zerresini düşünemeden tevekkül ettiğimizi sanıyoruz. Müsaadenizle paylaşıyorum. Allah a emanetsiniz selamünaleyküm.