İçimdeki meczup sordu:
-Ey dışımdaki sen, şu sorularıma cevap arıyorum! İnsan, özellikle ahirete, hesap gününe inandığını iddia eden insan; sadece yaptıklarından ve söylediklerinden mi hesaba çekilecek? Bugün hiçbir kontrol olmaksızın sosyal medyada yazdıklarından, fotoğraflar ve videolarla yalan yanlış paylaştıklarından sorumlu olmayacak mı? Ya da söylemesi gerekeni söylemez, yazması gerekeni yazmazsa herhangi bir sorumluluğu olmayacak mı? Yani ey dışımdaki sen, insan; çevresinde ve dünyada olan bitene karşı kör, sağır ve dilsiz olduğunda sorumluluktan kurtulmuş mu olur?
Meczup durmuyor, sorularını ardı ardına sıralamaya devam ediyor.
-Hadi ben aklımı yitirdim, aklı olanlar niçin bir şeyler yapmıyor? Onlar niçin kalplerini görmezden geliyor? Kalp iyi olduğunda bütün vücut iyi olmayacak mıydı, bize bunun müjdesi verilmemiş miydi? Aklına mukayyet ol, deriz de niçin yüreğine iyi bak, demeyiz?
İçimdeki çok dolu anlaşılan, bir türlü susmak bilmiyor. Zar zor zapt ediyorum onu. Bir süre geri çekiliyor. Şimdilik bu kadar yeter, dercesine biraz daha içime çekiliyor. Ancak dayanamıyor, zorluyor, daha fazla mukavemet gösteremiyorum. Bir türlü susturamadığım meczubum devam ediyor.
Algı ( ne kadar çok kullanır olduk bu kelimeyi değil mi?) oluşturmak adına aslında bizde hiç olmayan hasletleri varmış gibi göstermiyor muyuz? Gitmediğimiz yerlerle ilgili fotoğraflar paylaşıyoruz, gitmişiz gibi; bu, yalan söylemekle eşdeğer değil mi? Başkasının adını dahi bilmedikleri yemeklerin, meyvelerin videolarını fotoğraflarını paylaşarak kul hakkına girmiş olmuyor muyuz bir şekilde?
En çok da konuyla alakalı bir okuması, araştırması olamayanlar bakıyorsunuz dini mevzularda ahkâm kesiyorlar, paylaşımlarda bulunuyorlar. Bir sosyal medya Müslümanlığı oluşmuş durumda âdeta. Riyakârlığın, had bilmezliğin her türlüsü almış başını gidiyor. Dinde hiç yeri olmayan pek çok olayı yaşarken kendinden fetvalar uydurmaktan geri durmayan bir tayfa var. Bu tayfaya dur diyecek/ diyen koca yürekli insanlar maalesef nerdeyse linç edilmiyorlar mı? Hemen onlarla ilgili yalan yanlış haberler çıkartılarak bir itibar suikastına maruz bırakılmıyorlar mı?
Susturmalıyım içimdeki meczubu. Bak; modern dünyanın, teknolojinin, gelişmenin, bilgiye bir tıkla ulaşmanın sonucudur bunlar demeliyim mesela. Niçin bu kadar uzatıyor ve zorluyorsun ki herkes olandan memnun, sana ne oluyor da bu kadar isyan yüklüsün, diye sorarak ona haddini bildirmeliyim. Dünyadaki çarpıklığı düzeltmek sana mı düştü a meczup!
Sakinleşiyorum sonra. Durup biraz daha düşünüyorum. Modern zamanlar, moda, herkes böyle diyerek pek çok değerleri yer ile yeksan etmedik mi? ‘’Yasayı bir kez delmekten bir şey olmaz.’’ diyenlerden ilham alarak ‘evrensel anayasamızı’ defalarca ihlal ve ihmal etmedik mi? Her geçen zaman bizden sonraki nesillerin aleyhine işliyor. Kaybettiklerimizi yeniden kazanmanın çareleri üzerine kafa yormak gerekiyor, hem de en acilinden. Yoksa vatandaşın zaman zaman dile getirdiği ‘’Binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete; ya geliriz, ya gelmeyiz.’’ İfadesinde geçtiği gibi her şeyi oluruna bırakmamak adına bir gayret sarf etmeliyiz.
Biliyorum aslında bu mevzular üzerine kafa yoran, çözüm yolları arayan ve hatta üretmeye de gayret eden çok sayıda gönül insanı var. Yukarıdaki sıkıntıları sıralarken onlara haksızlık etmeyelim. Ancak biz; sesimizin bize yetmediğini, sesimize yankı olacak, sesimize ortak olacak yeni nefesler olsun istiyoruz. Ya da var olan o güzel gönül insanlarının sesinin bir yankısı da biz olalım istiyoruz. Bu konuda Mustafa KUTLU üstadımızın kaybedilen değerlerin yeniden oluşturulması, yaşatılması hususuna hemen hemen bütün yazılarında, eserlerinde değindiğini ifade etmek isterim. Bunlardan biri de ‘’Yoksulluk İçimizde’’ adlı eseridir.
Bu eserle ilgili şöyle bir değerlendirme yapılmış:
‘’Bedenî ve maddî hazlara bağlı bir mutluluk düşüncesini besleyip büyütüyoruz. Dünya muhabbetini sayısız teferruat ile zenginleştiriyoruz. Nefsin ihtirasları bizi her an değişik parıltılar yayan eşyaya doğru koşturuyor. Bu vahşi koşu modern dünyanın simgesidir. Yoksulluk İçimizde, kalbî olanı, aşkı ve öteleri dile getirerek hayatın hakikatine işaret ediyor Evet, aslında yapılası gereken bu: Kalbî olanı, aşkı ve öteleri dile getirerek hayatın hakikatine ulaşmak. İçim(iz)deki meczup(lar) o zaman bize bir nebze rahat nefes aldırır belki.
EYYUP YUKSEL
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
Önceki yazımızda Yûsuf 12/76 ayetini kısmen ele almıştık. Bu yazımızda ise ayetin ele almadığımız yönleri…