-Rabbime hamd ederim,- 1970 yılının ilk ayında çok katılımlı bir imtihan sonucu Süleymaniye Camii’ne önce HATİP, iki yıl sonra hatipliğin kaldırılmasıyla da, İmam- Hatip oldum.
Üniversite gençliği başta olmak üzere aydın kesime hitabı önceleyen ve İslam’ı bir hayat düzeni olarak takdim etmeye çalışan hutbelerimizle temayüz edince, 1973 sonrasında Anadolu konferanslarımız başladı.
Çok çalışıyor güncel konuları hazırlayıp sunuyordum. Mekkî ayetlerin ışığında ilk dava şuurunu şehidimiz merhum Seyyid Kutup’tan ve ilk siyasi bilincimi de Merhum Mevdudi’en aldım. Allah onlardan razı olsun.
Burada bir not düşeyim: ana hatları ile Kur’ân ve Sünnet bilen, birbirini tamamlayan bu iki kaynağın İslami bir düzen tesisi amacını kavrayan hiçbir ilim yolcusu, mezhep müessisi kabul edilmiş geçmiş büyüklerimiz dahil her hangi ilim adamı müçtehidin görüşlerini bütünüyle benimseyemez. Bazı nakısların sandığı gibi bu durum haddini aşmak da değildir.
İslam’ı Bir Hayat Düzeni olarak göremeyen ve ona laikliğin alternatifi evrensel bir dünya nizamı olarak iman etmeyen meri düzenin bağlısı ve uşağı olan cehele, her dönemde Seyyit Kutup ve Mevdudi’yi teçhil ve tekfir etmişlerdir.
Bu arada ifade edeyim dönemimiz Türkiye’si gibi inanılan dinin ölçülerine göre evlenilip boşanılamayan, varis ve muris bile olunamayan jakoben laik düzenlerde öncelikli olarak ihtiyaç duyulan İslam ile bilgili ve bilinçli dava adamlarıdır; demokratik baş kaldırıyı örgütleyecek İslam alimleridir.
(Örneğin “Ajan olmak, televizyon ile ifsad etmek ve faizden kaçan ! muhteris vatandaşları finans kurumu ile dolandırmak” için içtihada zaten ihtiyaç yoktur.)
İstanbul dışında ilk konferansımı 1973 yılında Samsun’da verdim. Yılını unutmuştum. O tarihlerde Samsun İmam-Hatip’te talebe olan İstanbul Emirgan Camii İmam Hatipliğinden emekli dostumuz Şemsettin Ergin hoca canlı tanığımız olarak hatırlattı.
Meğer bizim İhsan Şenocak hocamız Samsun’da ilk konferansımızı verişimizden bir yıl sonra Samsun’da doğmuş.
Kıyamet penceresinden bakıldığında bir akşam ve kuşluk vakti olarak değerlendirilecek dünya hayatı çabuk geçiyor. (Naziat 46)
İhsan Şenocak kardeşimizi yer yer okuyup dinleyince onu, bana kendi gençliğimi hatırlatan bir kardeşimiz olarak gördüm. Çok yakından tanımadığım halde kendisine sıcak bakardım.
İhsan Şenocak kardeşimizi Cübbeli ile doğrudan ve Ahmet Şimşirgil ile muhtemelen dolaylı ilişkisini görüp işitince bir türlü anlam veremezdim.
İhsan kardeşimizin merkezi medyanın rağbet ettiği ve Fatih Altaylı gibi İslam karşıtı ve düzen bağlısı bir adamın emirle aylarca ve saatlerce programa aldığı Cübbeli’nin iç yüzünü nasıl göremezdi? Onun, din sömürücüsü ve de laiklik yanlısı, ordu kökenli maruf Işıkçılarla irtibatlı Ahmet Şimşirgil hoca ile ne işi olabilirdi?
İhsan Şenocak kardeş ile ilk olarak İslam adına kölelikle ilgili olumlayıcı konuşması sonrasında ret bağlamında yaptığım telefonla temas etmek istemiştim. Not bıraktım ama dönüş olmadı. Cübbeli ile ilgili tanık olduğum çok çok önemli bir olayı da kendisine mail yoluyla duyurmuştum. Ama bir ses çıkmadı. Kamu oyunda aleyhine kıyam edilen durumlarda kendisini savunan yazılar da yazdım.
Dedim ya bana gençliğimi hatırlatıyordu. Bu arada içimde ukde olan bir olayı da anlatmadan geçmeyeyim.
Samsun’da kızım ve damadım var. Baba ocağı Rize’ye gidişimde uğrar onlarda kalırım. Birkaç yıl önce Samsun’da iken İhsan kardeşi ve çalışmalarını yakından görmek için yerinde ziyaret etmek istedim. Kendisine de bildirdim ve davet bekledim. Ama yakın bazı Samsun’lu dostlarımın değmez deyu karşı çıkmasına rağmen arzuladığım bu ziyaret gerçekleşemedi. Üzülmedim değil, suizan olur diye de üzerinde durmadım.
Şu son dönemde Nurettin Yıldız kardeşimizin ziyareti ile ilgili adı geçen kişilerce fitne oluşturulunca kuşkularımın yersiz olmadığını daha iyi anladım.
Hulâsa İhsan hoca, uyanışına vesile olduğu için Nurettin Yıldız hocaya dua etsin.
Rabbim makalemizde adı geçeni herkesi bağışlasın ve cümlemize hak çizgide güzel kulluklar nasıp etsin.
Ali Rıza Demircan
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-