islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,6961
EURO
35,4347
ALTIN
2.477,42
BIST
10.864,08
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
32°C
İstanbul
32°C
Açık
Salı Parçalı Bulutlu
32°C
Çarşamba Açık
32°C
Perşembe Az Bulutlu
32°C
Cuma Az Bulutlu
33°C

İKİNCİ İSRAİL YERLEŞKESİ

İKİNCİ İSRAİL YERLEŞKESİ
27 Haziran 2024 10:11
A+
A-

Dünya’nın endişe ile gözlemlediği konulardan biri de İsrail-Suudi Arabistan yakınlaşmasıdır.

Tarafların resmi temastan şimdilik kaçınmasına rağmen aynı gayelere hizmet etmesi durumu daha da bir ilgi çekici kılıyor.

İki ülke yönetiminin A.B.D ile olan ilişkileri malum.

Ortak düşman İran olarak bilinirken, müttefikleri de arka planda Mısır.

İki ülke de, sözde cihatçı terör gruplarıyla mücadele halinde.

Dinleri ayrı olsa da pek çok alışkanlıkları ve kendilerinden öte duranlara karşı neredeyse aynı.

Aralarındaki gizli iş birliğinden her zaman kötü kokular çıkıyor.

Suudi rejimi, ülkenin servetini kendi dümen suyundaki Filistinli ve Suriyeli muhalif gruplara yönlendirmekte yıllardır fedakâr.

Prens Selman’a göre İran’ın kadim dostu Suriye’nin düşmesi Alevi-Şii cephesine karşı kazanılmış bir prestij olacak.

Uluslararası ölçekte, Suudi Arabistan her zaman ılımlı İslâm’dan yana.

Ülke bu anlayışa yatkın siyaset izlediği için partiler arasında tansiyonu düşürmekte ve anlaşmazlıkları çözmede uzmanlık kazandı.

Yöneticiler, cömert hediyelerle karşıt grupların arasını bulmaya yatkın bir yapıya sahip.

Nakit yüklü çantalar stratejisi ile pek çok kirli işleri çözmekte ustalaştılar.

Bu anlayışın en önemli sınavını 1989’da Lübnan’daki iç savaşı bitiren Taif Anlaşması ile verdiler.

Diğer girişimleri ise Araplarla Siyonistler arasındaki anlaşmazlıkları çözmeyi amaçlayan Suudi Barış İnisiyatifi olarak biliniyor.

Bu İnisiyatif İsrail’de Suudi yönetiminin itibarını epeyce arttırarak 2002 Arap Birliği Zirvesi’nde kabul gördü.

Cömert! Suudi Prensi Selman Siyonist sözde devlet yapılanmasındaki İsrail’e toprak bile hediye etti.

Neom Projesi olarak tanımlanan sözde harikalar diyarı alanı ve yakınındaki 16 bin km2’lik bölgeyi önce kendi özel mülkiyeti ilan etti. Sonra yandaş ülkeleri de projeye dahil ederek 10 bin km daha toprak kazandı-kazandırdı.

Yasak bölge kapsamına alınan alan da Şarma, Suğra, Muveylih, Duba ve Emlec gibi yerleşim birimleri var. Prens, yasak alan dahilinde kalan şehirleri boşaltma kararı aldığını da bizzat açıkladı.

Tebük bölgesi olarak bilinen yasak alanın önümüzdeki dönemlerde İsrail’le ortak gerçekleştirilecek Askeri Faaliyetlerin İcra Sahası olarak seçildiği kesinleşti.

Mısır tarafından Suudi Arabistan’a devredilen Sanafir ve Tiran adaları da Suudi yönetimce ilan edilen yasak bölgenin sınırlarında bulunuyor.

İsrail’in Akabe Körfezi’ne sınır illerinden Eylat da yasak bölgeye komşu yerleşim birimleri arasında.

İsrail’in en büyük deniz üssünün bulunduğu Eylat vilayeti; İkinci İsrail olarak planlanan Neom Projesi’nin de kesişme noktasında.

Öte yandan yasak bölge olarak açıklanan coğrafyanın zengin petrol ve altın madeni yataklarına sahip olması tesadüf olabilir mi?

Tebük bölgesinde ilan edilen yasak sahanın coğrafi konum itibariyle olağanüstü imkânlara sahip olduğu ve İsrail’in bu bölgedeki dik vadileri Kimyasal Silah Deposu olarak kullanmaya hazırlandığı iddiaları çok güçlü bir varsayım.

Prens Selman’ın İran korkusuyla tamamen İsrail ve A.B.D himayesine girdiği artık bariz ortada.

Bölgenin aynı zamanda İsrail’in Kara ve Hava tatbikatları için tahsis edileceği dış basında günlerce yazılıp çizildi.

Mısır, Ürdün ve B.A.E’de bu projenin diğer ortaklarından.

Prens Selman ülkesinin petrole olan bağımlılığını azaltmak için geçtiğimiz yıllarda  “Vizyon 2030” projesiyle İslam dinini eğip bükmeye başlamıştı.

Bu proje zaten bir tür reformlar dizini.

Projenin temelinde ise Siyonistlere açık hareket kabiliyeti kazandırmak var.

Sonuç olarak Tel Aviv ve Riyad yönetimleri ortak istihbarat faaliyeti yürütme kararı aldıklarını ve bu durumun askeri alanda atılacak yeni işbirliği adımlarıyla destekleneceğini kamuoyuna açıkladı.

Ancak bu yakınlaşmaların perde arkasında karanlık oyunlarda sahneleniyor.

Herkese mavi boncuk dağıtan Suudi yönetimi, Filistin barış sürecinin başlamasından iki yıl öncesine kadar Filistin eski devlet başkanı Yaser Arafat’ın Siyonist yönetimle bir araya gelip anlaşmaya varmasına da taş koymak gibi bir irade kullanmıştı.

Meslek icabı geçmişte Arap denizinde petrol tankerlerinde ve açık deniz petrol platformu operasyonlarında Kaptan ve Operasyonel sorumlu olarak görev almıştım. Oradan edindiğim iradeye göre konuşuyorum.

Suudi Arabistan gizemlidir.

Bölge Devletlerinin aksine işlerini daha gizli kapaklı yürütür. Böylece aşırı uçları desteklemekte de hiçbir çekince yaşamaz.

Suudi Arabistan ve İran arasındaki rekabet yalnızca Sünni-Şii çatışmasından ibaret değildir.

Bu durum petrol üzerinden yapılan bölgesel bir güç çekişmesinden ibarettir.

İslami olarak da “kendisinin doğru noktada” olduğunu iddia eden iki İslam devletinin mezhepçilik uğruna birbirini kırdığı ümmet çatışmasından öte bir şey değildir.

Allah bunları ıslah etsin diyelim.

Ne diyelim?

ATİLLA AKBAŞ 

MİRATHABER.COM -YOUTUBE-

 

 

 

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.