Prof. Dr. Mete Gündoğan’ın kaleme aldığı “İklim krizi sebep, uygarlık krizi sonuç” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz..
Çok uzun süren yerel kuraklık neticesinde Mayalarda toplumsal huzursuzluk baş göstermişti.
Bunu sivil itaatsizlik, siyasi rekabetler, nüfusun düşüşü ve neticede devletin dağılması takip etti. Bu, Maya medeniyetinin sonuydu.
Douglas J. Kenneth ve ekibi, Mayaların antik başkenti Mayapan’da yapmış olduğu arkeolojik ve çok disiplinli çalışmaların neticesini 19 Temmuz 2022 tarihli Nature Communications dergisinde 3911 sayılı makale olarak yayımladı.
Bu makale, tarihte yaşanan toplumsal ve siyasi krizlerle iklim değişimini birleştirerek yorumlamaya çalışan güzel bir eser olarak araştırmacıların ilgisine sunulmuş.
Buradan hareketle bizim dikkatimizi çeken şudur: Uzun süren toplumsal ve siyasi kargaşalar genellikle devletin çöküşü ile sonlanır.
Ancak bu kargaşaların uzun sürmesini tetikleyecek başka bir sebep de olması gerekir.
İşte Profesör Kenneth’in bu çalışması bize makul bir sebep olarak iklim değişimini işaret ediyor.
Kırk, elli yıl süren bir iklim değişimi, kurulu bütün düzenleri yok ediyor.
Buna Anadolu’muzdan da Hititleri örnek verebiliriz.
Hititler, Firavunlar dönemi Mısır devletinden sonra dünyanın ikinci güçlü devleti idi. II. Ramses’i bile karşısına alabilecek kadar büyük bir güce sahipti.
Anadolu ve Suriye’nin önemli bir bölümünü içine alarak Fırat ırmağından Ege kıyılarına kadar uzanan büyük bir uygarlık oluşturmuşlardı.
Ancak bir süre sonra tarihten silinip gittiler. Hatta unutuldular.
Peki, Hititler neden yok oldu?
Anadolu merkezli bu büyük uygarlığa ilişkin oldukça çok yazılı tabletler var. Bu tabletler yok oluşla ilgili epey bir fikir vermektedir.
Bu bilgiler içerisinde iki konu, bu makale bağlamında dikkat çekicidir. Biri göçler ve diğeri uzun süren kuraklıktır. Uzun süren kuraklığı iklim krizi olarak tanımlayabiliriz.
Göçlerin ana sebeplerinin birinin de iklim krizi olduğunu düşünebiliriz.
Neticede iklim krizi ve bu göçler sonucunda Batı ve Kuzeybatı Anadolu’da ortaya çıkan karmaşa-belirsizlik ortamı Hitit devletinin ekonomisini olumsuz yönde etkilemişti.
Eş zamanlı olarak oluşan toplumsal huzursuzluk, sivil itaatsizlik, siyasi rekabetler, heterojen nüfus yapısı sonuçta devletin dağılmasını mukadder kıldı. Dünyanın süper gücü ortadan kaybolup gitti.
Bu ve benzeri gelişmeler bize içinde bulunduğumuz küresel iklim krizine farklı bir gözle bakmamız gerektiğini söylüyor.
Bu değişimi iyi takip etmemiz ve sonuçlarını iyi analiz etmemiz gerektiğini söylüyor.
İster “küresel ısınma” deyin isterse de Profesör Zharkova’nın iddia ettiği gibi, 2030’a doğru mini bir buzul çağının başlayacağını söyleyin sonuç değişmiyor!
İşaret edilen şey aynı. Küresel bir iklim değişimi ile karşı karşıyayız.
Bu iklim değişiminin küresel elitler başta olmak üzere gelişmiş ülkeleri daha çok paniğe sevk etmesinin de makul bir açıklaması var.
Çünkü bugün dünyada hâkim olan mevcut ekonomi politik sistem bunların sistemidir. Onun için de bu değişimi kriz olarak tarif etmektedirler.
İklim krizi, mevcut sistemi komple değiştirecektir. Küresel hâkimiyet tesis etmiş olanlar başlangıçta bir müddet bu değişimi yönetmeye çalışacaklardır.
Ancak kısa bir süre sonunda iklim krizini yönetemeyeceklerini kendileri de anlayacaklardır. Hatta kendi ülkelerini bile yönetmekte acze düşebileceklerdir.
Düşünsenize, dünya üretim merkezi değişiyor. Batı’dan Doğu’ya kayıyor. Buna bağlı olarak finansal sistem değişmek zorunda.
Dünya üretiminin yüzde 85’ini yapan Doğu, Batı’nın tesis ettiği finansal sistemi kullanmaya devam etmeyecektir. Bu konularda dikkatinize birkaç yazıyı sunmuştum.
Bununla birlikte coğrafyalar da değişiyor. Kuzey ve Güney Kutbundaki buzullar hesaplanamayan bir hızda eriyor.
Kuzey Kutbunda buzulların erimesi ile yeni ticari hatlar oluşmaya başladı. Yeni yerleşim alanları ve yeni tarım alanları açılıyor.
Yeni hastalıklar görüyoruz. Sadece insanlarda değil canlılarda da kütlesel göçler oluyor.
Büyük göç dalgaları yaşıyoruz. Türkiye’de olduğu gibi anlaşmalarla oluşturulan göçmen barajlarının daha fazla göçmen tutabilmesi mümkün gözükmüyor.
Bu barajlar elbette yıkılacaktır. Hem transit ülkelere hem de hedef ülkelere büyük zararları olacaktır.
Sonuçta büyük huzursuzluklar büyük değişimlere gerekçe oluşturacaktır.
Kısacası küresel iklim değişimi her toplumu etkileyecektir. Dünya yok olmayacak ancak dünyada yeni bir düzen oluşacaktır.
Yeni bir ekonomi politik sistem kurulacaktır. Bugün var olan hâkimlerin hiç birinin varlıklarını aynı şekilde devam ettireceğini söyleyemeyiz.
Bazı devletlerin bile yakın bir zamanda varlığını yitirdiğine şahit olacağız. Bazılarının ise verimsiz topraklarını korumayı veya barındırmayı terk edeceğini göreceğiz.
Peki, küresel iklim değişimi stabil hale geldiğinde kimlerin ayakta kalmasını bekleyebiliriz?
Elbette bu değişimi iyi okuyup doğru pozisyon alanların.
Onun için buradan, devletin büyümesi veya küçülmesi ile ilgili bir yazı yayınladım. Kritik nüfus büyüklükleri ve üretim merkezlerinin kayması ile ilgili bazı çalışmalara dikkatinizi çektim.
Elbette mevcut ortodoks ekonomik yapılanmada ayakta durmaya çalışacaksınız. Ancak iklim değişimi her şeyi değiştirecektir. Mevcut ekonomi hâkimlerinin hâkimiyetleri bitecektir.
Yeni bir ekonomi politik yapılanma olacaktır. Bu bir kriz olduğu kadar aynı zamanda bir fırsattır. Bu fırsatı değerlendirmek için birçok yoğun fikri ve altyapı çalışmalarının şimdiden yapılması gerekiyor.
Şimdi tam bu noktada bir teopolitik okuma eki de yapalım. Kuranı Kerim’de Ali İmran suresi 140. ayette Allah, günleri insanlar arasında döndürüp durduğunu söyler.
Bunun için kullanılan kelime “nüdavilü” kelimesidir. Kökü devele kelimesine dayanır. Bir zamanın, bir durumun veya bir halin diğer bir zamana, duruma veya hale dönüşmesi anlamına gelir.
Türkçemizde de kullandığımız “devlet” kavramı da bu kelimeden türetilmiştir. Yani bölgesel veya küresel hâkimiyeti, saltanatı da Allah bir halde diğerine değiştirir.
Nasıl mı?
İklimi değiştirerek olabilir mi?
Çünkü iklim değişince hâkimiyet sistemleri de değişiyor!
Neticede, hangi açıdan yorumlarsak yorumlayalım bir değişimin başlangıcında olduğumuzu görüyoruz.
Hani derler ya “Bir fırtına yaklaşırken mevcudu korumaya çalışanlar tedbir alırken akıllı olanlar yel değirmeni yaparlar.”
İşte bu zamanlar, böyle çalışmaların fikri ve mevzuat alt yapısını oluşturma zamanlarıdır.
İklim değişimini durduramazsınız. Yönünü tayin edemezsiniz.
Çünkü rüzgârlar ve yağmurlar sizin emrinizde değil.
İklim değişiminin tedricen yıkamayacağı devlet yoktur.
Ancak bu değişime hazır olmak, sizin elinizde.
Peki, hazır mısınız?
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
Önceki yazımızda Yûsuf 12/76 ayetini kısmen ele almıştık. Bu yazımızda ise ayetin ele almadığımız yönleri…
Eksikleri Varsa da Doğruya Yakın Bir Görüş Mirat Haber olarak, İslam'a aykırı olmadığı müddetçe, her…