Dr. Vehbi KARAKAŞ
Aşağıdaki maddeleri dikkate alanlar ve gereğini yapanlar kazanacak, almayanlar ve yapmayanlar da kaybedecektir. Nedir o maddeler? Şimdi gelin onları görelim:
1-Türkiyenin en güvenilir kurumlarından biri, hatta birincisi mahkemeler olmalı. Boğazı tıkanan birine su verirler. Su da boğazı tıkarsa o boğaz başka ne ile açılabilir? Haksızlığa maruz kalanlar mahkemeye gider. Mahkemeden de beklediği adaleti alamayanlar başka nereye gideceklerdir?
2-Yüzde yüz suçlu görülüp içeri tıkılan, yıllarca hapis yatırılan, bir kısmı da idam edilen insanların yıllar sonra yüzde yüz suçsuz oldukları anlaşılmış, itibarları iade edilmiş, naaşları devlet töreniyle anıt mezara taşınmış bir ülkede yaşıyoruz. Öyleyse karar mercileri daha sonra pişman olacakları ve vicdan azabı çekecekleri böyle haksız kararlara imza atmamalıdırlar. Çünkü herkesin hesaba çekileceği adil bir mahkeme kabrin öbür tarafında herkesi, özellikle de haksız kararlara imza atanları ve o kararların arkasındaki etkilileri ve yetkilileri beklemektedir. Öyle kararlar veriniz ki o kararlar bugün dünyada, yarın da ahirette sizi utandırmasın. Öyle kararlar veriniz ki insanlar, Türkiye mahkemelerinde bulamadıkları adaleti, başka ülkelerin Mahkemelerinde aramasın.
3-Bir kişiye veya bir topluma beslenen kin ve intikam duygusu adalete gölge düşürmemelidir. Kur’an’ın ayetlerinden biri de şudur:
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ لِلّٰهِ شُهَدَٓاءَ بِالْقِسْطِۘ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ عَلٰٓى اَلَّا تَعْدِلُواۜ اِعْدِلُوا۠ هُوَ اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰىۘ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
“Ey iman edenler! Adaletle hükmeden şahitler olarak hakkı tutup kaldıranlardan olun. Bir topluluğa karşı, içinizde beslediğiniz öfke ve nefret, sizi adaletsizlik yapmaya itmesin. Âdil davranın, çünkü takvâya en uygun davranış budur. Allah’tan korkun. Çünkü Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.”[1] Adil davrananı ödülsüz, haksızlık yapanı da cezasız bırakmaz.
4-Her konuda ve her kurumda emanet yani görevler, mutlaka ehil kişilere verilmelidir. Görevleri, ehil olmayanlara vermek zulümdür.
5-Her güçlü haklı değildir. Her güçsüz de haksız değildir. Öyleyse hak nerde ise onun taraftarı olun. Haksız güçlünün yandaşı olmak, zulme ortak olmaktır. Allah: “Zalimlere meyletmeyin (kuvvet ve cesaret) vermeyin. Sonra (Zalimleri yakacak olan) ateş, size de dokunur.”[2] Buyuruyor.
6- Taciz, tecavüz ve çocuk istismarı gibi cürümler… Zina, zinaya götüren yollar, müstehcenlik, nikâhsız birliktelikler ve sapık ilişkiler, asla hafife alınacak meseleler değildir. Çünkü bunlar yüzünden yuvalar yıkılıyor, çocuklar anasız-babasız büyümeye mecbur kalıyor. Kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin ardı arkası kesilmiyor. Erkekler uzaklaştırma cezasıyla ortalıkta sürünüyor. Toplumu bu derin ve öldürücü yaralardan kurtarmak isteyenlerin ve ona göre ciddi ve caydırıcı tedbir alanların sevabına yetişilmediği gibi, bunlara aldırmayanların da günahına yetişilmez. Çünkü işlenen her bir günahtan ve cinayetten bir pay, bu suç ve günahları teşvik edenlerin veya gücü varken engel olmayanların defterine yazılacaktır, yazılmaktadır.
7-Eğitime, iman, ahlak ve edep hâkim olmalı. İlkokul birden başlayarak üniversite son sınıfa kadar güzel ahlak, edep ve adab-ı muaşeret dersleri konulmalı, çocuklarımız şiddetle değil, şefkat, merhamet, hürmet ve muhabbetle eğitilmeli ve büyütülmelidir. Basın ve yayın, aynı zamanda sosyal medya da bu eğitime alet edilmeli ve kuvvet vermelidir.
8-Siyaset erkânı, çıkarlarını düşünen değil, doğruları söyleyecek danışmanlar edinmeli, her bölgede ve her beldede aklına, ilmine, irfanına, ihlasına ve takvasına güvenilen alimlerin görüşüne baş vurmalı, yanlışlara ve haksızlıklara geçit vermeyen böyle insanlardan istişare kurulu oluşturmalı, sık sık bu insanları dinlemelidir.
9-İşsizlik ve ekonomik sıkıntılar had safhada. Hangi yanlışlardan bu noktaya gelindiyse, o yanlışlardan uzak durulmalı. Yapılması gereken işler, en lüzumludan, en az lüzumluya göre sıralanmalıdır. Siyaset erkânı israftan azami derecede kaçınarak millete örnek olmalıdır. Birkaç yerden maaş alanların olduğu söylenmektedir. Eğer bunlar doğru ise, siyasette etkili ve yetkili olanlar da bunu biliyor ve gerekeni yapmıyorlarsa her şeyin altüst olması için başka bela aramaya gerek kalmaz. “Biri yer, biri bakar, ondan kıyamet kopar” sözünü boşuna söylememişler.
10-Siyaset erkânı, ülke çıkarlarını kendi çıkarlarının önüne almalı, dürüst ve adil olmalıdırlar. Şefkatleri, düşmanlarını dışlamamalı, adaletleri yakınlarını kayırmamalıdır.
11-KHK ve kurum kanaatinin zulüm aracı haline getirildiği, sıkça konuşulan haberler arasında yerini aldı. Bu yüzden, ehil olanlar, bir iftira sonucu işinden atılmış ve itibarından olmuş. Ehil olanların bir kısmı da emekli olmaya zorlanmış. Berat kararı ve takipsizlik kararıyla suçsuz oldukları kesinleşmiş olanlar da hala vazifelerine döndürülmemiş. Bu yanlışlar hiç zaman kaybetmeden düzeltilmeli, haksızlığa maruz kalmış olanlar görevlerine döndürülmeli, onların ve yakınlarının kırılan gönülleri onarılmalıdır. Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammed (sav), on bin kişilik ordusuyla Mekke’yi fethettikten sonra en güçlü olduğu bir demde en azılı düşmanlarını dahi affetmiş, affıyla da gönülleri fethetmiştir. Geçici zaferlerin değil, ebedî zaferlerin komutanı, kahramanı ve reisi olmuştur.
12-Seksen iki milyon arasında birlik ve beraberlik sağlanmalıdır. Bunun için de 82 milyon arasında önce barış ve kardeşlik tesis edilmelidir. Çünkü barış ve kardeşlik olmadan birlik ve beraberlik sağlanmaz. Öyleyse her şeyden önce bu ülke insanına insanlıkta ve İslamlıkta kardeş oldukları hatırlatılmalı, ayrıştıran, kamplaştıran, kutuplaştıran, gönül kıran ifadelerden uzak, kaynaştırıcı, kucaklaştırıcı ifadelerle bu ülke insanının gönülleri sevinç ve huzurla doldurulmalıdır.
13-İstiyorum ki bu ülkede ne bir grup diğer grubu dinsizlikle suçlasın ve ne de biri diğerini irtica ve din istismarcılığı ile suçlasın. Bugün maalesef bu ikisi de var. Halbuki din herkesin ve her kesimin ortak değeridir ve öyle olmalıdır. Her şeye rağmen inanmayan inanana saygı duymalı, inanan da inanmayana ümmet-i davet gözüyle bakmalı, şefkat ve adaletle muamele etmelidir. İnananlar, dinin güzelliklerini sadece dilleriyle değil, halleriyle de anlatmalı, dürüst ve güzel yaşama biçimleriyle de göstermelidirler.
14-Eleştirenlerden, yanlışları söyleyenlerden rahatsız olunmamalı, susturmaya, korkutmaya teşebbüs edilmemeli, hatta yanlışları söyleyenlere, eleştirenlere teşekkür edilmelidir. Tıpkı halife Hz. Ömer gibi. Bir gün Halife Ömer (ra):
-Yanılır ve yanlış işler yaparsam ne yaparsınız? demiş. Dinleyenlerden biri kalkmış:
-Seni kılıçlarımızla düzeltiriz, demiştir. Hz. Ömer (ra), bu sözü söyleyene kızmak yerine, ellerini kaldırmış ve:
-Allah’ım sana “şükürler olsun ki bu toplumun içinde Ömer’in yanlışlarını söyleyecek ve onu düzeltecek insanlar var, demiştir.
15-Her yere, her kuruma ve her kurumdakilere bu olgunluk hâkim olmalıdır. İçimizde yanlışlarımızı söyleyenlerin bulunması Allah’ın bir lütfu ve rahmetidir. Eğer onlar olmazsa kıyamet kopar, hepimiz yerle bir oluruz.
16-Bu maddelere riayet edenler çok yakın bir gelecekte kazanacak, riayet etmeyenler de kaybedecektir.
Allah, hepimizi milletimize zarar verecek davranışlardan korusun. Hepimize yanlışlarımızdan dönmeyi nasip eylesin. Muhaliflerimiz, bilerek veya bilmeyerek mağdur ettiklerimiz de dahil, 82 milyonu memnun edecek işlerde hepimize başarılar nasip eylesin. Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin. Allah, dostlarımızı aziz eylesin, düşmanlarımızı da dost eylesin. Vatanımız cennet olsun, cennet hepimize vatan olsun.
[1] Maide, 5/8
[2] Hud, 11/113
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…