Tarihsel gelişim süreci içinde liberal ekonomik model, endüstri devriminden sonra sistem içinde periyodik zamanlarda “büyüme ve küçülme periyodu” süreçleri ile değişkenlik göstermiştir. Bu ekonomik iniş çıkış zamanları bir zamansal kurguya dönüşmüş olup kapitalizmin merdiven çıkarken ve inerken, merdiven sahanlığındaki duraklama yeri gibidir.
Bu tarihsel kapitalizm krizlerine baktığımızda sermaye oluşumu, birikimi ve bunun yatırıma dönüşüm süreci ile ilgili yanıltıcı yapısal sorunlar olduğunu görüyoruz. Sermayenin üretkenliği en maliyetli olarak ‘’kapan süreç’’ dediğimiz tasarruf yatırım eşitliği sürecidir.
Finansal krizlerin kaynağı reel sektör gösterilmek istense de, bu işin kaynağı para üreten ve para satan mekanizmadır. Biz bu para kredi sisteminin uygulanış biçimine Borca Dayalı Para Sistemi diyoruz. isminden de anlaşılacağı gibi; büyümenizi sağlayan bütün güç kaynaklarınız borçlanma modeline göre kurgulanmış ve bu borcun sürdürülebilirliğine göre tasarlanmıştır.
Bu düzenek aslında iktisadi bir savaş biçimidir. Düşman sizin değerlerinizi kuşatıcı bir finansman modeli kurmuş ve sizde bunu onların arzuladığı biçimde tatbik ediyorsunuz.Arada sıkıştığınızda borç modelinden bağımsız olmamak kaydı ile nefes aldıracak kısa vadelerde size alan da açıyorlar. Tabi siyasal kazançlar için de yüksek bir baskı aracı olarak kullanılıyor.
Modern kapitülasyon diyebileceğimiz ayrıcalıkları oluşturan bu para kredi sistemi, milli yerli politikaları isimsel olarak oluştururken, amaçsal olarak dışa bağımlı bir sömürü sistemi haline getirmektedir.
Finansal kriz, bankalardan alınan kredilerin geri dönüşümünün gerçekleşmemesinden kaynaklanan ve firmaların batmalarının bankalara direk yansımalarının oluşturduğu sonuçtur.
Finansal krizler baş göstermeye başladığında, hükümetler IMF kapısına yönlendirilmeye çalışılır. Çünkü küresel finansın ülke içine uzantılı etkileri, ülkenin ödemeler dengesini bozucu ve ekopolitik kararları bağımlı hale getirmeye hedefler. Uluslararası kredilendirme kuruluşlarından tutun derecelendirme kuruluşlarına kadar bu baskı ve yönlendirme artarak sürdürülür. Eğer IMF programı kabul edilirse dayatılan program gereği Türkiye’deki büyük yatırımların durdurulması kaçınılmaz olacaktır.
Ekonomiye 100 günlük programlar, Orta vadeli programlar ve benzeri alt başlıklı talep kısıcı mali politikalarla asla temel yapısal çözüm gelmeyecektir. Borcun batıdan değil de doğudan gelmesi de çözüm değildir. Gelinen ödemeler dengesindeki sıkışıklık nedeni borç modelinin tatbikatı yatıyor.
Siz ekonomiyi savaş ensturmanı gibi görmediğiniz zaman, o size her yerden savaş açıyorlar. Evini hırsıza açmışsın, dolarla soyuyor, dilediği gibi sistemini işletiyor. Onun sonuçları üzerinden ekopolitik kararlar alınmaya çalışıyoruz. Bu anlayış asla başarıya ulaşmayacaktır.
Cumhurbaşkanının çevresindeki mevcut Ortodoks ekonomi kuramlarının çıkış yollarını çözüm olarak gösteren ekonomistlerin lağvedilmesi ile, ekonomide yeni milli model(Taban Ekonomisi) kurumuna geçilmesi şarttır. Aksi halde asla ekonominin iyileşmesi başarılanamayacaktır.
Türkiye kendi iç dinamitlerini harekete geçirmelidir. Bu iç dinamitler, batıda kurgulanmış iktisadi modeli uygulayan içeriden hamle yapan kripto bürokrasi olamaz.
Biz doların bugünleri göreceğini söylediğimizde, yalaka bazı köşe yazarlarının felaket tellallığı yapılıyor diyerek gerçeklerin üzerini cahilce bilmeden örtmelerini gördük. Ayrıca bu işin olumsuzluğuna su taşıyan kesim olduğunu da biliyoruz.
Krizden çıkmak için, kurgulanmış aktif iktisadi modelden vaz geçilerek; krizin ürettiği sonuçları kökünden olumlu yönde değiştirebiliriz. Bu model değişimi, arka bahçede çalışılır, ekilir büyütülerek çok kısa zamanda ön bahçeye uygulanabilir. Çözüm her zaman vardır.
Selam ve dua ile….
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi