İktisadı, mal ve hizmet üretimi olarak açıklayan düşünce eksiktir. Çünkü iktisadi faaliyet, sadece üretim boyutlu bir olay değildir. Aynı zamanda sosyal ve ahlaki özellik ve niteliklere de sahiptir
Çünkü, bütün iktisadi faaliyetler, insanın istek, arayış, tatmin, kendini başarılı görme, güzel işler ortaya koyma ve yaptığı işten memnun olma gibi psikolojik ve sosyal beklenti ve arayışların sonucu meydana gelmektedir.
İktisadi faaliyetin sosyal dünya ile bağlantısı:
Bu istek ve beklentiler, aslında insanın ruhunun ihtiyacı olarak ortaya çıkarlar. Bunlar; huzur, rahatlık, estetik ve heyecan gibi duyguların sonucu olarak, hayatı renklendirme ve güzelleştirme düşüncesinin sonucudur.
Bir eşyaya güzel bir şekil ve görünüm vermek, salt iktisadi bir ihtiyacın sonucu mudur? Elbetteki hayır.
Çünkü; İnsan olarak iç dünyamızın, bir iş’ten dolayı duygulanmak ve mutluluk hissetmek gibi özellikler vardır.
Binaların mimari çeşitlikleri, halı ve kilimlerin desenlerinin hazırlanması, mobilyaların farklı dekorasyonu; insanın güzellik, desen, renk ve sanat ihtiyaçlarına cevap vermektedir.
Kanaat, eşya ve maddenin kullanımında bir ölçü ve anlayışa uymak olarak açıklanabilir. Bu ölçü, maddenin kendi varlığından çok; bizim ona verdiğimiz kıymet ve rol ile ilgilidir.
O eşya veya ürünün, kullanım yeri ve miktarının, kültür ve ahlaki ölçüler içinde olması, yaşayış anlayış ve prensiplerimizin belli “bir düzen”e bağlı olmasıyla ilgilidir.
Hayatın düzeni, değerler ile gerçekleşir:
Yaşayışa ait düzeni sağlayan sistem, değerler dünyamızdır.
Değer; hayatı niçin veye göre yaşayacağızı belirleyen kurallar ve normlardır. Zaten norm demek, düzenleyici bir sisteme sahip olmak demektir.
Böylece iktisadi hayat, değer ve inançlara dayalı yaşayış sisteminin bir parçası ve destekleyicisidir. Bu yüzden, Batı’nın bütün iktisadi sistemleri, ahlak ve kültürden uzak olmaları sebebiyle problemlidir.
Batı ve Sosyalist iktisadi sistemlerinin her ikisi de, eşya ve üretim dinamikleri üzerinde odaklaştığından, insanı anlamak ve onun temel meselelerine çözüm getirmekten uzaktırlar. Hatta, insanı eşya ile ölçüp değerlendirdiklerinde sosyal hayatta yeni problemlere sebep olmaktadırlar.
Günümüzde, iktisadi, siyasi ve hukuki hayatın bir türlü düzene girememesi ve bu alanlardaki problem ve sıkıntıların kaynağı; bu sistemlerin insani değer ve özellikler dikkate alınmadan kurgulanmış olmasıdır. İnsanı, eşyaya tabi ve onun bir parçası kabul etmek; insanı, çözümsüz problemlerin içine atmaktan başka bir mana taşımamaktadır.
İrade ve ahlak sahibi bir varlığın; duygusuz ve iradesiz bir eşyaya uygulanan kurallar ile açıklanmaya çalışılması, sosyal sistemin inkarı manasına gelmektedir. Ayrıca; iktisadi hayata yön veren duygu, düşünce ve ahlakın, düzenleyici ve manevi bakımdan sorumluluk yükleyici özelliği; iktisadi hayatın psikolojik yönüne cevap verebilen tek alternatif olmaktadır. Ama, maalesef; fayda ve ihtiras duygularıyla, sosyal hayatı mekanik bir seviyeye getiren seküler anlayış; kendi kazdığı kuyuya kendi düşerek; iktisadi politikaların bir baskı ve zulüm araca haline gelmesine engel olamıyor.
Prof. Dr. Sami Şener
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…