(Makalenin ikinci bölümü)
….
Kadınalar kocalarına itaatsizlik, saygısızlık/ nüşuz ettiklerinde kocaları onlara ceza verebilir: Uyarı, yatağı/odayı ayırma, dövme. (Bu cezalardaki tedricilik veya herhangi birini tercih de erkeğin tercihine bırakılmıştır.)
Eğer erkek evlilik hukukunu çiğnerse (karılarına karşı itaatsizlik, saygısızlık/ nüşuzettiklerinde), kadının ne yapabileceği aynı surenin 128. ayetinde (Nisa:4/128) ifade edilmiştir. Aralarındaki hegemonik ilişki sebebiyle, kadının erkeğe herhangi bir yaptırım uygulama gücü yoktur (yani kadın, kocasını uyarıp azarlayamaz, yatağını/odasını terk edemez ve elbette onu dövemez), bu yüzden (boşanmayı göze alamıyorsa) daha barışçıl yollarla ilişkiyi yine kendisinin tamir etmek için didinmesi, kocasını ikna ederek yola getirmeye çalışması yapabileceği tek seçenektir.
(“Ve eğer bir kadın kocasının serkeşliğinden veya yüz çevirmesinden endişe ediyorsa bir sulh ile aralarını düzeltmelerinde kendilerine bir günah yoktur, sulh hep hayırdır, nefislerse kıskançlığa hazırlanagelmiştir, eğer arayı düzeltir ve geçimsizlikten sakınırsanız şüphe yok ki Allah her ne yaparsanız habîr bulunuyor” (Nisa:4/128). (Elmalılı Meali)
İlgili ayetler, İlahi Vahyin nüzul döneminin gerçekliğini, erkek egemenliğine dayalı toplumsal vasatını bütün çıplaklığı ile gözler önüne sermektedir. Bu vasatta etkin ve egemen (besleyen ve yöneten) olanın erkek olduğunu, kadının ise edilgen bir konumda ve erkeğe yaşamsal ihtiyaçları açısından bağımlı ve bu yüzden onun yönetimi ve koruması altında yaşamak durumunda olduğunu anlıyoruz. Demek ki o dönemin yaşam biçimi, ekonomik, siyasal, sosyal, kültürel, dini hatta coğrafi şartları, böyle bir ilişki ağını ve gerçekliğini ortaya çıkarıyor.
Bu bakımdan şunu da rahatlıkla söyleyebiliriz: Kur’an’ın erkek egemen dili, Arap dilinin karakterini göstermesinin yanında, nazil olduğu dönemin dilini ve kültürünü de yansıtıyor. Arap dilinin doğasının erkek egemen yapısı, dilin gramer yapısında ve kelime dünyasında açıkça görülüyor. Örneğin, herhangi bir toplulukta sadece bir erkek olması durumunda hitabın eril dille/ müzekker siga ile yapılacağı Arap dilinin bir kuralıdır.
Kadının ikincil ve edilgen konumu sadece dil kuralları ile sınırlı değil elbette. Komşu kültürleri oluşturan Yahudi ve Hristiyan kültüründe daha yoğun bir şekilde yer aldığı gibi Müşrik toplum yapısında da kadın genellikle, erkeği ayartan, zayıf karakterli, güvenilmez bir yapıya sahip bir varlık olarak resmedilir. Bunun izlerine Kur’an vahyinde bile şahit olmaktayız. Örneğin Mumtehine Suresi 10-12 ayetlerinde sadece kadınlara özgü olarak, Mü’min kadınların Medine’ye hicret ettiklerinde güvenilirliklerinin test edilmesinin ve sorguya çekilmelerinin istenmesi ve tüm Mü’min kadınlardan biat almanın şarta bağlanması da mevcut dönemin kadın algısı hakkında fikir vermektedir. Demek ki mevcut toplum yapısı böyle bir kadın algısı/portresi ortaya çıkarıyor. Demek ki o dönem Arap toplumunun baskın erkek egemen yapısı, bazı kadınların karakterini olumsuz şekilde etkiliyor ve onları edilgen ve iradesini kullanmakta zorlanan reşit olamayan varlıklara dönüştürüyor. İlgili ayetlerde şöyle deniyor:
Elmalılı Meali: “Ey o bütün iyman edenler! Size mü’mine kadınlar muhacir olarak geldikleri zaman kendilerini imtihan edin, iymanlarını Allah bilir. … Ve eğer zevcelerinizden bir şey sizden küffara kaçar, siz de acısını alırsanız zevceleri gitmiş olanlara sarfettiklerinin mislini veriniz ve Allahdan korkunuz, eğer siz ona iyman etmiş mü’minlerseniz. Ey Peygamber! Mü’min kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, hiçbir iyi işte sana karşı gelmemek konusunda sana biat etmek üzere geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir”(Mümtehine:60/10-12).
Ancak erkeğin Medine’ye hicreti/ kabulü ve Resul’e biatı için benzer şartlar ileri sürülmüyor (48/10,18, 5/7) veya kocası kâfirlere kaçan kadınlardan veyahut kâfirlere sığınan, irtidat eden /dinden dönen erkeklerden söz edilmiyor. İrtidat etmenin dünyevi ve uhrevi boyutları üzerinde duran pek çok ayet (Bakara:2/108, 217, 227, Ali-İmran:3/86,87,90, 106, Nahl:16/106, Muhammed:47/25) olmasına rağmen, Mumtehine:60/11 örneğinde olduğu gibi bir örnekten söz edilmiyor. Tüm bu ifadeler dönemin kadın algısı/statüsü hakkında bir fikir veriyor ve Kur’an da ahkâmını bu gerçekliği hesaba katarak vaz ediyor.
Bu toplumsal gerçekliğe biraz daha nüfuz etmeye çalışalım. Kadın erkek ilişkisinin merkezini oluşturan evlilik ve boşanma konularına yoğunlaşalım.
Kur’an’da Evlenme-Boşanma
Kur’an’da evlilik ve boşanma konuları Bakara, Nisa, Nur, Tahrim, Ahzab, Talak, Mumtehine surelerinde çok farklı boyutları ile yer almaktadır. Ayetlerdeki ifadeler kadının ve erkeğin nüzul dönemi gerçekliğindeki yerini, statüsünü detaylı bir şekilde ortaya koyar. Önce evlenme konusunun yer aldığı ayetlerde /pasajlardaki ifadeleri, tespitle ve yargı ifadeleri şeklinde iki kategoride ele alalım.
Evlenme ile ilgili tespitler:
1- ) Allah’a ortak koşan kadın hoşa gitse de, Mü’min bir cariyenin Allah’a ortak koşan bir kadından daha hayırlı olduğu (Bakara:2/221),
2- ) Allah’a ortak koşan hür erkek hoşa gitse de iman eden bir kölenin Allah’a ortak koşan bir erkekten daha hayırlı olduğu (Bakara:2/221),
3- ) Mü’min kadınlardan iffetli olanlar (muhsenat) (Maide:5/5) ifadesinin, iffetli olmayan (muhsenat) Mümin kadınların da olabileceğini akla getireceği,
4- ) Evliliğin ancak mihrle (ucurahunna) gerçekleşebileceği (Maide:5/5),
5- ) Cariye ile evliliğin de ancak o cariyeye mihrinin ödenmesi ile gerçekleşeceği (Maide:5/5, Nisa:4/25),
7- ) Arapların, babalarının eşleri ile evlenebildikleri (Nisa:4/22),
😎 Eşler arasında adaleti sağlamanın zorluğu (Nisa:4/129),
9-) Hz. Peygamberin evliliğinin diğer Müslümanların evliliğinden farklı boyutlarının olduğu ve daha başka evlilik yapamayacağı (Ahzap:33/50-51),
10-) Müslümanların sahip oldukları cariyeler dışında, evli kadınlarla evlenemeyecekleri emrinin, bu dönemde benzer evliliklerin yapılabildiği gerçeği (Nisa:4/24),
11-) Müslümanların sahip oldukları esir kadınlarla (esaret öncesinde) evli de olsalar onlarla evlenilebileceği (Nisa:4/24),
12-) Zina eden köle kadının cezasının, zina eden hür kadınınkinin yarısı olduğu ancak zina eden köle erkeklerden söz edilmemesi ve aynı şekilde günaha düşmekten korkan kadınlar için bir çözüm önerisinin sunulmaması (Nisa: 4/25),
13-) Kadın ve erkek kölelerin iman etseler de köleliklerinin devam ediyor olması (Bakara:2/221, Nisa:4/25),
14-) Kadınların ay hali döneminde erkeklerin kadınlara yaklaşmaması gerektiği (Bakara:2/222),
15-) Kadınların erkeğin ekinliği/tarlası olduğu, erkeğin bu tarlayı dilediği gibi sürebileceği (Bakara:2/223),
16-) Ahirette erkekler için huriler verileceği ifade edilirken kadınlar için benzer bir şeyden söz edilmemesi (Tur:52/19-20),
17-) Evlatlıkların boşadıkları eşleri ile evlenilebileceği (Ahzap:33/37),
18-) Erkeklere, kendilerinden/ nefislerinden (enfusekum) zevceler/hanımlar var edildiği (yani erkeklerle hanımları aynı cinsten var kılındığı) ve onlardan da oğullar ve torunlar var edildiği (Nahl:16/72),
19-) Nüzul döneminde çok evliliğin yaygın olduğu, bazı erkeklerin kadınlarından bazılarına gereği gibi ilgi göstermedikleri (Nisa:4/3, 129),
20-) O dönemde kadınlara zorla mirasçı olunabildiği (Nisa: 4/19)
21-) Eşlere verilen mihrin bir kısmını geri almak için kadınlara baskı yapıldığı (Nisa:4/19),
22-) Kadınlarıın “muhsenat” (hür veya iffetli) olma krıterinin erkeklerde aranmadığı (Nisa:4/24,25, Maide:5/5),
görülüyor.
Evlenme ile ilgili yargı ifadeleri:
Kur’an’ın, fotoğrafını çektiği bu toplumsal vasattan hareketle bir süreç içerisinde, başıbozukluğu, gelişigüzelliği ve göreceliliği ortadan kaldırmak üzere uygulanabilir, kabul edilebilir bir hukuk düzeni oluşturmaya çalıştığı görülmektedir. Evlilik ve boşanma ile ilgili düzenlemelerini şu şekilde sıralayabiliriz.
1- ) Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenilmez (Bakara:2/221).
2- ) İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. (Bakara:2/221).
3- ) Mü’min kadınlardan iffetli olanlarla (muhsenat) ve kitap verilenlerin kadınlarından iffetli olanlarla (muhsenat) zina etmemeleri, gizli dost tutmamaları şartıyla mihrlerini (ucurahunna) vererek evlenmeniz helâldir (Maide:5/5).
4- ) Evlilik ancak kadınlara mihrleri verilerek gerçekleşebilir (Maide:5/5, Nisa:4/24, 25).
5- ) Babaların eşleri ile evlenilmez (Nisa:4/22).
6- ) Evlatlıkların boşadıkları eşleri ile evlenebilirsiniz (Ahzab:33/37).
7- ) Peygamberin eşleri ile evlenilmez (Ahzab:33/53).
8- ) Kadınlardan birine/birilerine düşkünlük gösterip ötekini ihmal etmeyin (Nisa: 4/129).
9- ) Kötü kadınlar, kötü erkekler; kötü erkekler de kötü kadınlar içindir. İyi kadınlar iyi erkekler, iyi erkekler de iyi kadınlar içindir (Nur:24/26).
10-) Kadınlara zorla mirasçı olmak haramdır (Nisa: 4/19).
11-) Kadınlar erkeğin ekinliğidir/tarlasıdır, erkek bu tarlayı dilediği gibi sürebilir (Bakara:2/223).
12-) Ay hali döneminde kadınlara yaklaşmayın (Bakara:2/222).
13-) Açık bir hayâsızlık dışında, kadınlara verilen mirası geri almak için onları sıkıştırmayın (Nisa:4/19).
14-) Evli kadınlarla evlenilmez (Nisa:4/24).
15-) Müslümanlar, sahip oldukları cariyelerle de ancak mihr ödemek şartıyla evlenebilirler (Nisa:4/25).
16-) Evlendikten sonra zina yaparlarsa, köle kadınlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır (Nisa:4/25).
Yukarıda tespitler ve yargı ifadeleri başlığı altında listelediğimiz Kur’an’daki evlilikle ilgili ifadeler indiği dönemin kadın erkek ilişkilerini hem bireyler bazında hem de toplumsal hayattaki yansımaları bağlamında tüm gerçekliği ile ortaya koymaktadır. Erkeklere yönelik ifadelerle kadınlara yönelik ifadeleri kıyasladığımızda, kadına, dönemin toplumsal gerçekliğinin bir tezahürü olarak erkek üzerinden hitap edilmektedir. Erkek belirleyici bir role, kadın belirlenen, edilgen bir role sahiptir. Erkek, kadını seçen, onun için gerekli olanı tayin eden bir otorite konumundadır. Evlenmenin olmazsa olmazı olarak vaz edilen ve kadının hakkı olarak ifade edilen mihr konusunda da kadına her hangi bir söz hakkı tanınmamaktadır. Mihr miktarını “örf” ve erkeğin kendisi belirlemektedir. Hem ilgili ayetlerin ifade biçimi hem de ayetlerin içeriğinde, kadın, kocasının veya ailesinin/ babasının veya erkek kardeşinin vesayetinde reşit olma aşamasını henüz tamamlamamış bir şekilde tasvir edilmektedir. Yani erkek “reşit” bir birey, kadın ise başkasının kendi adına karar verdiği vesayet altındaki bir kişilik olarak (erkeği tamamlayan, onun yardımcı bir unsuru gibi) görünmektedir. Kadın çok istisnai olarak sadece birkaç ayette doğrudan muhatap alınmakta ve ona dolaysız olarak hitap edilmektedir. Bunlar da onun toplum içindeki konumundan çok Allah karşısındaki kulluk durumu ile ilgilidir. Bir de günümüzde karşılığı olmayan, uygulama alanı bulunmayan “Evlendikten sonra zina yaparlarsa, köle kadınlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır (Nisa:4/25)” gibi hükümlerin varlığı, bizi bu ahkâmın yerel ihtiyaca binaen nazil olduğu kanaatine sevkediyor.
Şimdi de boşanma ile ilgili ayetleri aynı yöntemle okuyup tasnif edelim. Bu ayetlerde boşanma bağlamında kadın erkek ilişkisinin nasıl tasvir edildiğine ve evlilikte Allah’ın hadlerine/sınırlarına riayet edilememesi durumunda boşanmanın bir seçenek olarak sunulduğu ayetlere bir göz atalım.
Devam edecek inşallah…
(Not: Bu makale Yetkin Düşünce Dergisinin 3. sayısında (Temmuz 2018) yayınlanmıştır.)
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi