Bismillahirrahmanirrahim
Yüce Rabbimize hamd ve sena ederim. Aziz Peygamberimiz, biricik hayat önderimiz Hz. Muhammed’e gönüller dolusu salât ve selam ederim.
Sevgili kardeşlerim! Sizlere “Bilmemiz Gerekenler “genel başlığı altında sohbetler sunacağız. Bu ilk sohbetimizin konusu “İlkemiz Almak Değil Vermek Olmalıdır” şeklinde olacaktır.
Yüce Rabbimiz biz insanları en güzel biçimde yaratmıştır. Dağları, denizleri, bitkileri, ovaları, hayvanları, madenleri ve diğer bütün yeryüzü varlıklarını biz insanlar için yaratmıştır. Yüce kitabımız Kur’ân-ı Mübin’in açıklamasına göre bütün yeryüzü varlıkları biz insanlar için yaratıldığı gibi güneş, ay ve yıldızlar gibi semavî varlıklar da biz insanlara faydalı olmak, yarar sağlamak için yapılandırılmıştır. (Bakara 29; Casiye 13) Özetlersek, yeryüzü ve gökyüzü varlıklarını bizler için yaratan Rabbimiz bizleri de kendi zâtına ibadet etmemiz için yaratmıştır. (Zâriyat 56; Mülk 2)
Sevgili kardeşlerim! İbadet, Yüce Rabbimizin her bir emrine itâattir. Her bir yasağından sakınmadır. İbadet, bizim yaratılış sebebimiz, ana görevimiz, dünya hayatımızın istikrar nedeni ve âhiret saadetimizin de temel vesîlesidir. İbadetin yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’deki bir diğer anlamı da Rabbimizin emirleri ve yasakları çizgisinde güzel ameller yarışına çıkmaktır. Rabbimiz Mülk sûresininin 2. âyetinde bu gerçeği şöylece açıklamıştır:
“Allah ölümü ve hayatı hangilerinizin daha güzel ameller yapacağını denemek için halk etti.”
Sevgili, kardeşlerim; ana görevimiz Rabbimize ibadetli kul olarak ebedi hayatımızı mesut etmek, dünya hayatımıza da istikrar ve huzur kazandırmaktır. Bunun için hayatımızı ilahi emirler ve yasaklar içinde programlandırmak konumundayız.
İlkemiz Ben Ne Alabilirim Değil Ne Verebilirim Olmalı
Her bir mümin yaşadığı bu dünya hayatında ilişkiler içinde bulunduğu insanlarla münasebetlerini ben ne alabilirim değil, ne verebilirim esası üzerine oturtmalıdır. Sevgili kardeşlerim! Zengin-fakir, erkek – kadın, yöneten- yönetilen, âlim-cahil, ergenlik çağına erişen her Müslümanın temel amacı bu olmalıdır. Ben ne alabilirim değil, ben ne verebilirim.
Diğer bütün konular gibi bu konuyu da Dinimizin ana kaynakları olan Kur’an ve Sünnet ile temellendirmeye çalışalım.
Kur’an, Rabbimizin kitabıdır. Yüce dinimizin ana kaynağıdır. Bizim de hayat düzenimizdir. Yüce Mevla’mız Kuran’ı Kerim’de Hac sûresinde bizlere “Hayırlar yapınız” buyurur. (Hac 76) Hayır, iyi olan, güzel olan, doğru olan, ferde, aileye ve topluma yararlı olan her bir söz, davranış, iş ve ilişkidir.
Rabbimiz bize hayırlar yapınız emrini verdiği gibi hayır anlamını taşıyan Birr sözcüğünü kullanarak “Hayırda yarışınız” emrini de vermektedir. Mâide sûresinin 2. âyetinde şöyle buyrulur:
“…Yaradan’ınıza kulluk niteliğini taşıyacak, insanlara da fayda sağlayacak olan işlerde yardımlaşın…”
Yüce Rabbimiz bize hayır yapmak ve hayırda yardımlaşmak gibi hayırda yarışma emrini de vermektedir. Bu emir “Aman, hayırlarda yarışınız” (Mâide 48) şeklindedir ve “Rabbinizin mağfiretine ve Cennet’ine erişmek için yarışınız ” âyeti ile de örneklendirilmekte ve de pekiştirilmektedir. (Âl-i İmran 133; Hadid 21)
Verici Olma Emri Kimlere Verilmektedir
Sevgili kardeşlerim! “Hayır yapma; yardımlaşma ve yarışma” şeklindeki emirlerde dikkatlerimizi çekmek istediğim çok çok önemli nokta şudur: Yüce Rabbimiz bu emirlerini verirken kimlere vermektedir. Zenginlere mi, ilim adamlarına mı, yöneticilere mi, annelere mi, babalara mı, gençlere mi, âlimlere mi, cahillere mi?
Bu emirler ergenlik çağına ulaşan herkesedir. Muhatap herkestir. Her bir Müslüman, her bir ergen kişi ‘ben ne alabilirim değil ne verebilirim’ demekle fiilen bu çizgiyi sürdürmekle yükümlüdür.
Aziz Peygamberimiz bu konuyu daha bir açıklıkla bizlere şöylece ifade buyurmaktadır:
“Her gün ama her gün her biriniz bir Sadaka vermekle yükümlüdür.”
Kur’ân-ı Kerîm’de, sosyal yardımlar dâhil imanı kanıtlayan söz, davranış ve iş anlamına gelen “Sadaka” sözcüğünü yalnızca maddî yardım anlamına anlayan sahabiler ile Peygamberimiz arasında şu diyaloğ yaşanır:
Sevgili kardeşlerim; aziz Peygamberimiz efendimiz bu açıklamalarıyla yetinmediler. Medine İslam toplumunda henüz ergenlik çağına erişmiş 13- 15 yaş arasındaki gençlerin de, vasıfsız insanların da, bilginlerin de, yetişkin tecrübeli insanların da yapabilecekleri işlerden örnekler vererek her birimizin yükümlü olduğu sadakayı örneklendirmişlerdir. Müsaadenizle kişiyi verici kılan ama her birimizin de yapabileceği Peygamber buyrukları olan öğütlerden bazılarını arz edeyim. O, şöyle buyurur:
{Her iyi, güzel ve faydalı söz, iş, davranış bir sadakadır.
Sadakanın en faziletlisi dili yalan, gıybet, iftira ve kırıcılık gibi haramlardan korumaktır.
En üstün sadaka ihtilaflı, dargın kişilerin arasını bulmaktır.
İki kişi arasında adaletle hüküm vermek de bir sadakadır.
En makbul sadaka müminin bir bilgiyi öğrenmesi, onu bir başka kişiye öğretmesidir.
En faziletli sadaka aç bir canlıyı doyurmaktır.
Sadakanın en faziletlisi içinde düşmanlık besleyen akrabaya verilen sadakadır.
Allah katında sadakaların en değerlisi fakirin gücü nispetinde verebildiği sadakadır. }
Devam edecek