İlkemiz almak değil vermek olmalıdır III

Verici Olmak Tamam da Hiç mi Alıcı Olunamaz?

Güzel kardeşlerim; verici olmak üzerinde durduk da bir de alma üzerinde duralım. İlkemiz almamak olmalıdır. Babandan da oğlundan da istemeyeceksin. Kardeşine de yük olmayacaksın. İşini kendin yapacaksın. İhtiyacını kendin karşılayacaksın.

Aziz Peygamberimizin Medine pazarında dolaştığı olurdu. Bir mal olsa sahâbiler taşımak isterdi. Aziz Peygamberimiz ise taşıtmazdı. “Kişi yapabildiği işini kendisi yapmalıdır, insanlara yük olmayınız ” buyururlardı.

Alıcı olmamak bizi daha özgür , daha onurlu ve daha sevilir kılabileceği gibi âhiret mutluluğumuza da daha bir yol açabilir.

Peygamberimizin bir gün sahabilerine yönelik hitaplarında; “Kim bana insanlardan bir şey istemeyeceğine söz verir ki ben de ona cennete gireceğinin garantisini vereyim,” buyurur. Sevban isimli sahâbi de “Ben söz veriyorum, ya Rasulalah!” der. Rivayet olunur ki Sevban devesinin üzerindeyken kamçısı düşse Peygamberimize verdiği sözden ötürü istemez, devesinden inerek bizzat kendisi alırmış.

Sevgili kardeşlerim; fakirlik, engellilik ve yetimlik gibi almayı caiz kılan durumlar da alınabilir. İstenmeden verilmesi halinde de alınabilir.

Peygamberimiz efendimiz Hz. Ömer’e bir yardımda bulunur. Hz. Ömer, “Ya Rasûlallah! benden daha ihtiyaçlı olan fakirler var, onlara verseniz,” der. Peygamberimiz ise şöylece uyarıda bulunur:

 –Ya Ömer böyle yapma. İstenmeden verildiğinde al. İhtiyacın varsa kullan, ihtiyacın yoksa ihtiyacı olan birine ver.

Verici Varsa Alıcı da Olacaktır

Sevgili kardeşlerim; biliyorsunuz Allah u Zülcelal biz müminlere mali görevler yüklemiştir. Bunların başında zekât var, bunların başında akrabadan aciz olanlara nafaka vermek var. Hele hele sosyal çöküntülerin, iktisadi krizlerin olduğu dönemlerde bu görevlerin dışında bize yüklenen görevler de var.

Rabbimiz bize verici olmayı görev kıldığına göre, biz verdiğimizde elbette alıcı olanlar da olacaktır. Kur’an ideal ilkeyi almamak olarak belirliyor. Fakir, “Cahillerin zengin zannedeceği şekilde” ihtiyaç arz etmez olmalı, ama zenginler de feraset göstermelidir. İhtiyaçlılar keşfedilmelidir. Nasıl mı? Bugün yan geliri olmayan ve rüşvet de almayan çocuklu bir memur yardım alabilir bireydir. Hayat şartları belli. Nasıl geçinilebileceği belli. Hulâsa insanlar almamayı ilke edinmeli ama biz de araştırıcı olmayı, verici olmayı bilmeliyiz.

Verici Olmada Yöntem

Sevgili kardeşlerim! Vermeli dedik de nasıl? Yüce Rabbimiz onun da bir ölçüsünü koymuş. Bu ölçüyü “Gücümüz ölçüsünde ve her verilebilir olandan vermek…” şeklinde belirleyebiliriz.

Teğabun sûresinde bize “Allah’ın emirleri ve yasaklarına gücünüz ölçüsünde uyun,” şeklinde müthiş bir ölçü veriliyor. Aziz Peygamberimiz ilk İslam toplumu oluştururlarken sahâbilerinden bazı görevleri yapacaklarına dair biat, bir diğer anlatımla söz alırken bu ölçüyü hatırlatır ve “Gücümüz ölçüsünde yapacağım” deyin, buyururdu.

Evet, gücümüz ölçüsünde ve verilebilir olandan vermeliyiz.

 “Hocam! verici olmalı diyorsun da ben zengin değilim, ben ilim adamıyım …” diyebilirsiniz. Kardeşim ilim adamıysan, konferans verir, makale veya kitap yazarsın. İlim adamı değilsen verilen konferansları dinleyebilir, yazılan kitapları okuyabilir, yazılan kitapları bir başkasına hediye edebilirsin.

 Zengin olmadığın için hastane yapamayabilir, bir sağlık ocağı açamayabilirsin ama bir hastayı ziyaret edebilirsin. Yönetici olmadığın için mahalleni temizleyemeyebilirsin ama evinin ve işyerinin önünü ve de yakın çevreni temizleyebilirsin; suni çiçeklerle olsun güzelleştirebilirsin. Böylece toplumun estetik yapısına bir katkı verebilirsin.

Ertelemeden Vermek

Bir de sevgili kardeşlerim; gücümüz ölçüsünde fakat ertelemeden vermek de çok önemlidir. Çünkü Peygamberimiz “Erteleyenler helak oldu,” buyuruyor. Ali Rıza Demircan hoca olarak inanın kendimi o kadar eksik buluyorum ki anlatamam. Hep erteliyoruz. İyilikleri, güzellikleri, yapabileceklerimizi hep yarınlara erteliyoruz. Kendimize sormalıyız: “Bu gün dün göre bir yarındır. Bu gün ne yaptın ki yarın ne yapacaksın? “Bakınız Peygamberimiz ne buyuruyor:

“Güzel işlere süratle yapışın. Ertelemeksizin yapışın. Çünkü önünüzde karanlık geceler gibi fitneler olacak. Öyle değişimler olacak ki kişi evinden Müslüman olarak çıkacak, akşam kâfir olarak dönecek. Ve bunun zıddı da olacak.”

Beni çokça etkileyen bir diğer hadislerinde Peygamberimiz sorular yönelterek bizleri şöylece uyarıyor:

“Siz hayırlar yapmak /verici olmak için ne bekliyorsunuz? Her şeyi unutturan fakirliği mi? Yoksa sizi kendi derdinize düşürecek hastalığı mı? Yoksa size süratle yaklaşan ölümü mü, ne bekliyorsunuz?”

Cennetler Vericileri Bekliyor

Görevimiz verici olmaktır.Yarınlara ertelemeksizin verici olmaya çalışalım. Verici olalım ki çevremizde bir sevgi halkası oluşturabilelim, tatlı bir ölüm yüzü görebilelim ve ebedi hayatımızın ebedi cennetlerine erebilelim.

Hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği, hiçbir kalbin tasavvur edemeyeceği ebedi nimetler ve güzellikler ölüm ötesinde, Cennetler’de bizi bekliyor.

Aziz kardeşlerim; özetleme gereği duymuyorum. Bu sohbetin hakkımızda hayırlara vesile olmasını diliyor; dünya ve âhiret hayatımızda güzelliklere vesîle olmasını niyaz ediyorum. Allah’a emanet olunuz.

Ali Rıza Demircan