17 Ekim 1951’de, uzun aradan sonra yedi vilayette (İstanbul, Ankara, Konya, Adana, Isparta, Kayseri, Kahramanmaraş) yedi yıllık İmam Hatip Okullarının açılışı vesilesiyle “İmam Hatipliler Haftası” ilan edildi ve kutlanıyor. İlk olarak Osmanlı Devleti’nin son döneminde 1913’te kurulan “Medresetü’l-Eimme ve’l-Hutebâ” (İmamlar ve Hatipler Medresesi), daha önce 1912’de kurulmuş bulunan Medresetü’l-Vâizîn’le birleştirilerek 1919’da Medresetü’l-İrşad adını almıştı. Nisan 1920’de kurulan Büyük Millet Meclisi’nin ilk günlerinde din eğitimi de müzakere edilmiş, “çocuklarımızın dinî terbiye almasının bir hak olduğu” kabul edilmişti. Mayıs 1921’de çıkarılan Medâris-i İlmiye Nizamnamesi de din ilimleri ile fen ilimlerini bir arada vererek dini ve milli eğitim almış nesiller yetiştirmeyi amaçlamıştı. Ancak bu amaçla açılan ilk Cumhuriyet okulları, 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabulü ile kapatıldı. Kanun “din adamı yetiştirmek üzere İmam Hatip Mekteplerinin küşad edilmesini (açılmasını)” öngörmüş ve 29 yerde İmam Hatip Mektebi açılmış ise de bunlar her sene azaltılarak 1932’de tamamen kapatıldı; Din Dersleri de bütün ortaöğretim kurumlarının programından çıkarıldı. Bu durum 17 Ekim 1951’de yedi yıllık İmam Hatip Okulları açılıncaya kadar sürdü. Ortaokul ve lise düzeyindeki fen ve din ilimlerini tevhid eden bu okullar “çift kanatlı” eğitim anlayışı ile insanımızın gönlünde taht kurdu. Milletimiz, manevi değerlerine uygun eğitim veren bu okullara sahip çıktı. İmam Hatip Okulları her askeri darbe döneminde darbe yese de duyarlı halk çoğunluğunun desteğiyle büyüdükçe büyüdü ve ülkenin, hatta dünyanın geleceğine yön verecek, din ve fen ilimleri ile mücehhez öncü ve lider nesilleri yetiştirmeye devam etti ve ediyor.
Tanzimat-Meşrutiyet-Cumhuriyet sürecinde tepeden aşağı dayatılan “seküler” eğitimin yeni kuşakları kadim İslâmî değerlerinden koparmasıyla “insan insanın kurdudur” diyen materyalist batıl(ı) anlayışa sahip “yaban” nesiller çoğalmaya ve ülkenin geleceğini tehdit etmeye başlamıştı ki, İmam Hatip Okulları imdada yetiştiler hamdolsun. Gönülleri bu topraklarla ve bu toprakların kadim değerleriyle meşbu olmayan “dünya vatandaşı” türünden insanlar bu ülkeye, millete ve insanlığa hiçbir katkı sunamazlar. Bir buçuk milyona ulaşan mevcutları ve bir o kadardan fazla mezunlarıyla oldukça farklı meslek dallarında kendilerini çok iyi yetiştiren, varlıklarını, enerjilerini, imkân ve potansiyellerini İslâm davasına, bu millete, ümmete ve tüm insanlığa adayan İmam Hatipliler ise, çalışkanlıkları, güzel ahlakları, hayırlı işleri, adalet, doğruluk ve dürüstlükleriyle her alanda temayüz ediyorlar. Bilim ve teknolojiden siyaset ve bürokrasiye kadar birçok alanda kazandıkları başarılarıyla göz kamaştırıyorlar elhamdülillah.
Milletin ve ümmetin özlediği ve yolunu gözlediği kutlu nesil İmam Hatip nesli olacaktır inşallah: Hem milletimizin hem de tüm insanlığın felahına vesile olacak salih çabalar ortaya koyan, Mevlana Celaleddin Rumî’nin “Bir ayağım Kur’ân’da, diğer ayağım cihanı dolaşır” şiarıyla hareket edip vahyî gerçeklikten kopmadan çağın ve çağların birikimlerinden yararlanabilen, “Bütün kitaplar bir tek Kitabı anlamak için okunur” fehvasınca bütün eğitim ve öğretim süreçlerinin, daha doğrusu talim ve terbiye faaliyetleri ile davet, tebliğ ve irşat hizmetlerinin merkezine Kur’ân-ı Kerim’i yerleştirerek “yaşayan Kur’ân” olan Peygamberimizin (s.a) Sünnet-i Seniyyesine göre hayatını ve çevresini şekillendirme mücadelesi veren, Mehmet Akif’in “Doğrudan Kur’ân’dan alıp ilhamı / Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm’ı” ilkesiyle ve sadece Allah’ın rızasını gözeterek hedefine doğru emin adımlarla ilerleyen bir nesil.
İşte İmam Hatip Okulubu neslin yetiştiğiana kucağı, baba ocağı, bilinç yatağı, ilim durağı ve irfan otağıdır. İmam Hatipliise, ‘imam’ kelimesinin içerdiği manada ana şefkati ve merhametini kuşanarak insanlığın Dosdoğru Yol’a ulaşması için onlara önderlik, liderlik ve rehberlik eden bir şahsiyet abidesidir; özgün ve özgür duruşuyla iyilikte, güzellikte ve hayırda önde giden özne, öncü ve örnek şahsiyet. “Ve-c‘alnâ li’l-muttaqîne imâmâ: Bizi takva sahiplerine imam (önder, lider) eyle (ey Rabbimiz)!” (Furkan, 74) duasını vird edinen, hem “muttaki” hem de “muttakilere imam” olmaya aday “rol model” kişilik…
Rabbim, bu kutlu nesli kendi yolunda daim ve muzaffer kılsın. Âmin.
Abdullah YILDIZ