Hûd suresi 121.-123. ayetlerdeki ifadeler, Müslümanların iman gücüne ve Allah’a olan güvenlerine işaret etmektedir. Ek olarak inananların kendi inançlarını savunmak için kararlı ve cesur olmaları, Allah’a güvenerek zorluklara göğüs germeleri ve inanmayanların yaptıklarının karşılığını mutlaka görecekleri mesajını içermektedir. Bu yazıda söz konusu ayetlerden hareketle şu soruların yanıtları aranacaktır: “Resulullah’tan (s) inkârcılara nasıl meydan okuması istenmiştir? Bir olan Allah’a kulluk ve tevekkülün Müslüman hayatındaki yeri nedir?” Bu soruların yanıtları tefsir, ilmi mihverinde ve elde edilen veriler değerlendirilirken “mesaj muhtevası”nın asıl özelliklerini ortaya koymayı hedefleyen içerik analizi yöntemi[1] kullanılarak sergilenecektir. Amaçlanan şey, Kur’an’dan hareketle günümüz Müslümanlarına bir perspektif çizmektir.
Kur’an Resulullah’a (s), inkârcılara dönük şu meydan okuyucu ifadeyi kullanmasını öğütler: “İman etmeyenlere, ‘Elinizden geleni yapın. Şüphesiz biz de yapanlarız.’ de.” (Hûd 11/121). Bu ifadenin Mekke’de yani Müslümanların zayıf olduğu bir ortamda kâfirlere yönelik kullanılması, bir medeni cesaret örneğidir. Yani müminler kendi yolunda devam edecektir. “Elinizden geleni yapın.” denilerek istedikleri kötülüğü yapmaya davet edilen muhaliflerin de inkârda ısrarları kendi bilecekleri iştir. Yaptıklarının sonucuna katlanırlar. O inkârcılara dönük bu emir, onları kötülük yapmaya davet anlamı taşımaz. Bu emir, şeytana “Haydi, onlardan gücünün yettiklerini sesinle (telkinde bulunarak) çağrınla ayart! Süvarilerinle yayalarınla onlara karşı ordu topla; mallarına, evlâtlarına ortak ol, kendilerine vaatte bulun.” (el-İsrâ 17/64) denilmesi gibidir. Yani onlardan beklenen şey, onların emredileni yapmaları değil, yaptıklarının yanlış olduğunu anlamalarıdır.
Peygamberler, inkârcı toplumları azapla uyarır ancak azabı getiremez: “Bekleyin; şüphesiz biz de bekleyenleriz.” (Hûd 11/122). İnkârcılar şeytanın, müminler ise yüce Allah’ın vaadini dikkate alır. Şeytan, kâfirlere Müslümanların başının dertten kurtulmayacağı yönünde vesvese verir. Onlar da bu kuruntunun peşinden giderler. Hâlbuki dünyevi anlamdaki sıkıntılar geçicidir. Önemli olan ahirette sıkıntıya düşmemektir. Şeytanın verdiği kuruntuların peşinden gidip batıl bir düşünce ve hayat tercihi yapanlar, ahirette cehenneme girmekten kurtulamayacaktır. Bu ayet, inkârcıları ilahi ceza ile tehdit etmektedir. Aslında inkârcı toplumların yapması gereken şey, onlardan önce inkârı seçmiş toplumların başına gelen ilahi cezalardan ibret almalarıdır. Bununla birlikte onlar, hakikate karşı tavırlı oldukları için tarihi ibret gözüyle okuyamazlar.
Yüce Allah’tan hiçbir şey gizli kalmaz: “Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. Bütün işler O’na döndürülür. Öyleyse O’na kulluk et. O’na güven. Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir.” (Hûd 11/123). Ayette “Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir.” denilmesi ancak yüce Allah’ın “görüleni” bilmesinden söz edilmemesi, ilkinin bilinmesinin doğal olarak ikincisini gerektirdiği içindir. Yine bu ifade yerine “Göklerdeki ve yerdeki gayb Allah’a aittir.” denilmemesi gaybın kapsamını genişletmek içindir. Her ikisinin sırları yüce Allah’a gizli kalmadığına göre ne müminlerin yaptıkları iyilikler ne de inkârcıların yaptıkları kötülükler gizli kalır. Ahirette kulların karşısına çıkarılmak üzere hepsinin kaydı tutulmaktadır. “O’na kulluk et. O’na güven.” şeklindeki sıralama, tevekkülün sonuç vermesinin Allah’a kulluk edilmesi ile fayda getireceğine dikkat çekmek içindir. “Bütün işler O’na döndürülür.” denilmesi, kimsenin yaptığının karşılıksız kalmayacağına başka bir deyişle ilahî adaletin gerçekleşeceğine vurgu anlamı taşır. Yine “Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir.” ifadesi, imanları doğrultusunda güzel şeyler yapanlara müjde, inkârcılara ise uyarı niteliğindedir. Ne yazık ki inkârcılar, uyarılara rağmen azabın hemen gelmemesini, azabın hiç gelmeyeceği şeklinde yorumlayarak ve vahye aykırı bir yaşam tarzını devam ettirerek hata işlerler. Bu yanlış, onları ateşe sürükleyecektir.
Görüldüğü gibi Hûd sûresi 121.-123. ayetler, Resulullah’ı (s) inkârcılara meydan okuma konusunda cesaretlendirmektedir. Bu ayetler, Müslümanlara, kendi inançlarını cesurca savunmalarını ve Allah’a olan güvenlerini artırmalarını öğütler. İnananlar, zorluklarla karşılaştıklarında tevekkül ile bu zorlukların üstesinden gelebilir. Günümüzde bu ayetlerden ilham alarak müminler, imanlarını güçlendirmeli ve Allah’a sarsılmaz bir güvenle yaklaşmaya çalışmalıdır. Herkes yaptıklarının karşılığını bulacaktır, bu nedenle doğru yolda ilerlemek ve tevekkül etmek hayati bir öneme sahiptir. Allah’ın bilgisi her şeyi kuşatır ve O’na olan kulluk ve güven, her Müslümanın hayatının merkezinde olmalıdır.
MURAT KAYACAN
YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ
[1] Kimberly A. Neuendorf, The Content Analysis Guide Book (California: Sage Publications, 2002), 52.