Son zamanlarda ateizm, deizm ve agnostisizm gibi akımlara savruldukları söylenen insanlarımızın içine yuvarlandıkları felaketler, Hac suresinin 30-31. ayetlerindeki uyarı ve temsilleri hatırlattı. Önce Hac 30:
“…Öyleyse artık [Allah’ın yasaklamış bulunduğu her şeyden ve en çok da] inanç ve uygulama olarak putataparlığın her türlü bayağılığından (evsân’dan) uzak durun; asılsız her türlü sözden kaçının.”
Ayetteki “evsân” (lafzen ‘putlar’) terimi sadece düzmece tanrıları simgeleyen nesnel ve somut imajlara değil, en geniş anlamıyla, asılsız inanç ve uygulamalara ya da sahte değerlere “bağlanma” eğilimiyle bir arada düşünülebilen her şeye işaret eder; bunun içindir ki, hemen ardından yalandan yani “her türlü asılsız sözden” kaçınma buyruğu gelir (Kur’ân Mesajı). Hac 31’de ise müthiş bir temsil yer alır:
“Ve bütün bunları, O’ndan başka şeylere tanrısal nitelikler yakıştırmaksızın ve sahte, düzmece olan her şeyden yüz çevirip yalnızca Allah’a yönelerek yapın. Bilin ki, Allah’tan başkasına ilahlık yakıştıran kimse, gökten aşağılara savrulup düşen, kuşların didikleyip kapıştığı yahut şiddetli bir rüzgârın uzak ıssız bir yere/derin uçurumlara savurduğu zavallı bir kimse gibi, kendini boşlukta hisseder.”
Diyanet Vakfı Mealinde 31. ayete dair şu açıklamayı görüyoruz: ‘Şu halde, bu ayete göre Allah’a ortak koşmak, mânen bir düşüştür. Müşrik (asılsız inanç ve değerlere bağlı) olmak öyle tehlikelidir ki, insanın manevî varlığını paramparça eder; bir kasırga gibi onu uçurumlara sürükler.’
Seyyid Kutub’un ifadesiyle, böylesi insanlar, ‘imanın yüce ufuklarından yokluğa, uçsuz bucaksız bir boşluğa doğru yuvarlanırlar. Çünkü insanın kendine güven duymasını sağlayan sağlam temeli –tevhid temelini- kaybederler. Sığınabilecekleri güvenlik yurdunu yitirirler. Dolayısıyla sınırsız arzular, bitmez tükenmez ihtiraslar kapıp götürür onları. Rüzgârın sürüklemesi gibi asılsız kuruntular, karanlık bir boşluğa doğru sürükler onları. Çünkü sağlam bir kulpa bağlanmamışlar, sarsılmaz bir temele; kendilerini içinde yaşadıkları varlıklar alemine bağlayacak bir temele dayanmamışlardır.’ (Fî Zılâli’l-Kur’ân)
Allah’a, dine ve hatta hiçbir değere inanmadığını söyleyenler, aslında bir “inanç boşluğu” ve “güven bunalımı” yaşayan, giderek kendi tabiî çizgisine yabancılaşarak fıtrî değerlerinden uzaklaşan ve farkında olarak-olmayarak nefsine, şehvetine, midesine, paraya-pula ve kula kul olan insanlardır.
Tam da burada insanları Allah’tan ve O’nun yolu olan İslâm’dan uzaklaştırma misyonunu üstlenen “şeytan”ın kelime olarak ‘uzaklaştı, yabancılaştı’ anlamındaki “şe-ta-ne” fiilinden türetildiğini ve “ins ve cin şeytanları”nın kıyamete kadar Âdemoğullarını vesvese ve iğvalarla yabanlaştıracağını hatırlatmalıyız.
İlah ve rab olarak sadece Allah’a inanan mümin insan, gerçek anlamda “özgür” yani hayatını Allah’tan başkasının düzenlemesini onaylamayan, kendini güvende hisseden emin ve korkusuz bir şahsiyettir. Zira “îmân” kelimesi, güven içinde bulunmak ve korkusuz olmak anlamını içerir. Her şeye kuşku, korku ve kaygı ile bakan, kendinden emin olmayan insan ise, iç dünyasında fırtınalar koparan parçalanmış benlikleri arasındaki çatışmalarla hiddete, şiddete ve nihayet yok oluşa sürüklenir. Ontolojik güven bunalımı, boşluk hissi, yalnızlaşma, yabancılaşma, “anlamsız hayat” ve intihar…
İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre geçen yıl Türkiye’de 3406 kişi intihar etmiş. Bunların 1.300’ü madde bağımlısı; yaklaşık yarısı ise intihar ederlerken alkollü durumdalarmış… İslâm’ın haram kıldığı alkol ve uyuşturucuya ilaveten zina vb. haram ilişkiler de nice canları alıp götürüyor.
İslâm’ın haram kıldıklarını helal, helal/farz kıldıklarını da haram kılma derdindeki “şer odaklar” ile onların borazanlığını yapan “şeytani medya” ise, bütün kötülüklerin müsebbibi olan inkârcı sapkınlıkların üstünü ustaca örterken, Aziz İslâm’ı “baskıcı-karanlık zihniyet” diye karalıyor.
‘Üç yıldır Müslüman olmadığını, gelecekten ümidini kestiğini, bunalımda olduğunu’ belirtip hayatına son veren bir fidanımız üzerinden İslâm düşmanlığı yapanlara şunu hatırlatalım ki; dünyada intihar oranı en yüksek ülkeler sıralamasının ilk 50’sinde -bütün aşınmalara ve sıkıntılara rağmen- hiçbir Müslüman ülke yok; aksine “bâtıl” hayat tarzına sahip “batılı” ülkeler var. Zira İslam’da intihar haramdır.
Son söz: “Allah iman edenlerin velisidir; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin velileri ise tâğûttur (sahte tanrılardır); onları aydınlıktan çıkarıp karanlıklara sokarlar…” (Bakara 257)
ABDULLAH YILDIZ