Bir kadın, genellikle anlatılmayan alternatif İngiliz tarihi için nasıl alan oluşturuyor?
Sadiya Ahmed İngiltere’deki son koronavirüs karantinası zamanında meşguldü. Bir podcast hazırladı, miras fotoğrafçılığı yarışması düzenledi ve ulusal müfredatla beraber verilecek bir Müslüman Tarihi modülünün yapısını oluşturmak için çalışıyor. Bütün bunlar, İngiliz Müslüman tarihinin ana akım İngiliz tarihi içerisinde hak ettiği yeri bulmasını sağlamak için bu eski eğitmenin amacının bir parçasıdır.
“Müslümanlar İngiliz toplumunda yalnızca bir fazlalık değildirler, aynı zamanda İngiliz toplumunun bir parçasıdırlar.” diyor. O kendi hikayelerini arşiv, müze ve akademilerde çok önceden belgelenen “ana akım” İngiliz tarihine eklemlemek istiyor. “Bu topluluklarımıza kimliği doğrulanmış bir temsil veriyor ve İngiliz tarihinin bizim de açıkça parçası olduğumuz ‘tarihimiz’ olduğu düşüncesini oluşturuyor.” Bu, çoğu tarihçinin de işaret ettiği gibi gecikmiş bir görevdir.
“Britanya’daki Müslümanların varlığının yabancı ve yalnızca son zamanlarda buraya ulaşan kişilerden olduğu yaygın (yanlış) algılardan biridir. Başka bir deyişle, köklerden yoksunlar ve bu nedenle Müslümanların bu ülkeyle bağları ve duygusal bağlılıkları yok.” şeklinde açıklıyor tarihçi Hümayun Ensari. Ensari “kökü olmanın” bir “insan ihtiyacı” olduğunu söylüyor.
“Köklülük’ duygusu insan ve mekan arasında duygusal bağlar kurulmasını sağlar. Arşivsel suskunluğun moral bozucu bir etkisi var ve benlik saygısına zarar veriyor.” Eşitlik, çeşitlilik ve insan haklarına odaklanan bağımsız bir düşünce kuruluşu olan British Future’ın yöneticisi Sunder Katwala, iyimser. O yeni nesil tarihçilerin ve daha ulaşılabilir olan online kaynaklar ile sosyal medyanın herkesin hikayesinin anlatılması için bir zemin oluşturduğuna inanıyor. “Sanırım biz anlatılan ve duyulan hikayelerin derinleştiğini görüyoruz.” diyor.
“İngiliz tarihi, biz İngilizlerin nasıl biz olduğumuzun hikayesidir. Bu işi ancak daha kapsayıcı hale gelerek tam olarak yerine getirebilir.” Bir asırdan fazla bir süre önce, Birinci Dünya Savaşı’nda Britanya için savaşan Hint ordularındaki 400.000 Müslüman’a verilen tanınmadan söz ediyor.
Katwala, “Bu, büyük ölçüde bilinmeyen ve anlatılmamış bir hikayeydi” diyor, “fakat Birinci Dünya Savaşı’nın yüzüncü yılında öncekinden çok daha yüksek bir profile sahip olan Siyahilerin ve Asyalıların dünya savaşlarına katkısı konusunda kamuoyunda hızlı bir şekilde artan bir farkındalık oluştu.”
Kaynak: https://www.aljazeera.com/features/2021/5/3/a-muslim-history-of-the-uk
HABER ÇEVİRİSİ : ZEHRA KAYA
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…