Bir ateist profesör: “Kâbe açılmak için, gavurun bulacağı aşıyı bekliyor. (Bu durum), her şeyi özetliyor bence.” Demiş.
Dr. Vehbi KARAKAŞ
Bir ateist profesör: “Kâbe açılmak için, gavurun bulacağı aşıyı bekliyor. (Bu durum), her şeyi özetliyor bence.” Demiş.
Bir insan inkâr gözlüğünü taktı mı ve Allah’ı yok gördü mü işte böyle hezeyanlar savurur. Her şeyi “yok” açısından değerlendirir, her şeyi inkârına delil ve dayanak yapar. Fakat bu insan, bilmez ki kendisi “var”ı “yok” görmekle “var” “yok” olmuyor. Eğer Allah’ı inkâr etmekle gerçekten Allah yok olsaydı ne bu alem olurdu ne de bu ateist profesör.
Yarısına kadar su dolu olan bardağa bakan mümin bardakta su var, der. Ama bir inkârcı her şeyi inkâra dayandırdığından dolayı, bardağın boş tarafına bakar. Bardakta su yok der. Bardakta su var diyen susuzluğunu giderir. Bardakta su yok diyen ise susuzluktan ölür. İşte size “var” diyen müminle, “yok” diyen ateistin arasındaki fark.
Galile, “dünya dönüyor” dediği için engizisyon mahkemesine yargılanmak üzere götürülürken dostları: “Dünya dönmüyor” de de kurtul. Yoksa durum çok vahim, ağır cezalar var, demişler. O da denileni yapmış, mahkemede “dünya dönmüyor”, demiş, beratını alıp evine giderken dayanamamış “yahu” demiş, “ben dönmüyor” desem de bir şey değişmiyor; o yine dönüyor.”
İşte durum bundan ibaret. Bütün dünya toplansa, ateist olsa, hep bir ağızdan “Allah yok” deseler, inkârlarını ve ebediyyen cehennemlik olduklarını ilan etmiş olurlar. Yoksa onlar “Allah yok” demekle Allah yok olmuyor ve olmayacak. Allah ezelî ve ebedî olarak hikmetli icraatıyla hep var olmaya devam edecektir. Bütün dünya bir araya gelse güneşe üfleseler güneşi söndürebilirler mi? Ona zarar verebilirler mi? Hayır. Kâfirlerin, ateistlerin Allah’ı ve Onun gönderdiği İslam’ı inkârları da bundan farksız. Ustanın eseri ortada iken usta inkâr edilebilir mi? Kâinat ve içindekiler gözler önünde iken Allah nasıl inkâr edilebilir? İnkârcılar hakkında yüzlerce ayetten bir tanesi şu:
قُل لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ إِلَى جَهَنَّمَ وَبِئْسَ الْمِهَادُ
“(Ey peygamber! Allah’tan gelen gerçekleri örtbas eden) kâfirlere de ki: “Siz kısa zamanda bu dünyada yenilgiye uğrayacaksınız, ahirette de cehenneme sürüleceksiniz. Ne kötü yataktır orası.”
Birtakım buluşları ortaya koyan ve aşıyı bulan akıl, gavurun babasının malı değil. O aklı da ona yine inkâr ettiği Allah vermiştir. Dolayısıyla Gavurun aklından süzülüp gelen aşı ve sair buluşlar da Allah’ın insanlığa bir lütfudur. Gavurları da Allah, diğer varlıklar gibi insanlığın hizmetinde kullanmaktadır. Müslümanlar, gavurlardan gelen ürünlere gavurun malıdır, diye kapıyı kapatamaz. Hikmet, müminin kaybolmuş malıdır. Nerde bulursa onu alacaktır, almalıdır. Sütü inekler yapıyor diye sütü içmeyecek miyiz? İneği, tavuğu, arıyı, eşeği, atı, ağacı, toprağı, bulutu, güneşi insanlığın emrine ve hizmetine veren Allah gavuru da elindeki maharet ve buluşlarıyla insanlığın emrine vermiştir. Aşının gavurun aklından çıkması gavura bir şeref kazandırmadığı gibi; Kâbe’ye yönelen Müslüman’ın aşıyı bulamaması da Müslümanın şerefinden bir şey eksiltmez. Allah katında önemli olan aşıyı bulmak değil, öncelikle Allah’ı bulmaktır. Diğer buluşlar ikinci, üçüncü, dördüncü derecede gelir. Çünkü insanı insan eden ve ona değer kazandıran imandır; mahareti, hüneri, buluşu değil. Bülbül ne kadar güzel öterse ötsün, yine hayvandır.
“İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür,
İmansız olan paslı yürek sinede yüktür.”
İnekten sütü, çamurdan narı, topraktan gülü aldığımız gibi, gavurdan da aşıyı ve sair faydalı araç ve gereçleri alırız. Aldığımız ele teşekkür ederiz, nimetin hakiki sahibi olan Allah’a da emirlerini yerine getirerek, yasaklarından uzak durarak şükranlarımızı sunarız.
Bu fani dünyada önemli olan aklın sanatkârı olan Allah’ı bulmaktır. Bunu bulursanız hastalık ilaç olur, ölüm ebedî hayata ve cennete geçiş olur. Aklın sanatkârını bulamazsanız neyi bulursanız bulun, bulduğunuz her şey, bu dünyada başınıza bela olur. Sağlık bela olur, servet bela olur, kuvvet bela olur, aşk bela olur, şehvet bela olur, şöhret bela olur, makam bela olur, güzellik bela olur, gençlik bela olur. Ahirette de bunların hepsi, bu nimetleri vereni tanımadığınızdan dolayı ebedî cehennem olur.
Her şeye rağmen bu ateist profesöre ve bütün ateistlere şöyle dua etmek istiyorum: Allah sizlere imandaki halavet ve huzuru tatmayı nasip eylesin, içinizde İslam’daki güzellikleri görme ve kabullenme arzusunu uyandırsın.
Al-i İmran, 3/12