14 Mayıs 2023 seçimlerinde, deprem bölgesinde oyların ezici çoğunluğunun Tayyip Beye verilmiş olmasından dolayı chp yanlısı, insanlıktan nasipsiz bazı kişiler sosyal medyada paylaştıkları video ve twitlerde “Size yaptığımız yardımları helal etmiyoruz. Zehri zıkkım olsun, keşke daha çok ölseydiniz” dediler.
İnsanlıktan ve imandan nasibi olmayan bu zavallılarda maalesef vicdandan eser de yok. Bunların insanlara yaklaşımları menfaate dayalı olmaktadır. İnsanlık ve iman fukarası olan bu güruh, hesabî hareket ederek yardım ve diğer iyilikleri, hayal ettikleri menfaatlerine hizmet edeceğini hedefleyerek yaparlar. Menfaatlerine katkı sağlamadığını görünce de pişmanlık duyarak yaptıkları iyilikleri başa kakarak karşı tarafa eziyet ve hakaret yağdırırlar. İnsan görünümlü bu öküzlerin, seçim sonrası umduklarını bulamadıklarından dolayı paylaştıkları bu video ve mesajlar, bunun eseridir.
Efendiler! Bizler, her şeyden önce “İnsanız” ve insanlığımız, her şeyden hatta İslamlığımızdan önce gelir. Allah, Hz. Âdem’i önce “İnsan” olarak yarattı daha sonra “Peygamberlik” görevi verdi. Allah, insanı bir “Fıtrat” üzere yarattığını beyan eder. (Bak: Rum Suresi:30). Fıtrat, ilk yaratılış sırasında Allah’ın insan tabiatına bahşettiği yaratanını tanıma eğilimi, ruh temizliği, ahlâk güzelliği gibi olumlu yetenek ve yatkınlıkları ifade eder. Kişinin daha sonra aldığı eğitim ve yetişme tarzı, onun fıtratını ya bozar ya da devam ettirir. Fıtratı bozulmayanlarda vicdan, insaf, merhamet, adalet, mazlum ve mağdura -inancı ve dünya görüşü ne olursa olsun- yardım ve iyilik etme, yaptığı iyilikleri de başa kakmama gibi ahlakî erdemler varlıklarını devam ettirir. Onlar, yaptıkları iyilikleri, başa kakmak şöyle dursun “Balık bilmezse Hâlık bilir” diyerek hemen unuturlar. Çünkü bütün yaptıkları hayırlı işleri sadece Allah’ın rızasını kazanmak için yaparlar. Fıtratı bozuklardan ise -yetişmelerindeki tahrifin dozuna göre- her türlü ahlaksızlık ve merhametsizlik beklenir. Bunlar vahşet ve menfaat medeniyetine mensup mahlûklardır. Bundan dolayı onlara; “İnsan görünümlü hayvan veya öküz” demek, çok uygundur. Çünkü bu ifade onları en güzel şekilde tanımlamaktadır.
İnsanlığını kaybetmemiş olan Müslümanlar, “Merhamet Medeniyeti”ne mensupturlar. Bizim bu medeniyetimizde mazlum ve mağdurun ırkı, dini, dili, coğrafyası, mensup olduğu siyasi yapısı ve dünya görüşü sorgulanmaz. İşte “Merhamet Medeniyeti”nin mensubu olan Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Bey de, deprem mağduru neresi olursa olsun ve hangi siyasi görüşe mensup bulunursa bulunsun aynı hizmeti götürmüştür. Van ilimiz, siyasi görüş olarak ezici bir şekilde hdp’ye, İzmir chp’ye mensuptur. Fakat uğradıkları depremden hemen sonra “Halka hizmet, Hakk’a hizmettir; biz, yaratılanı yaratandan ötürü severiz” inancıyla hiçbir ayrıma gitmeksizin bütün hizmetleri anında götürmüştür. Yeni evler yapılıp bir yıl içinde teslim edilmiştir. Van, âdeta sıfırdan inşa edilmiştir. Deprem sonrası Hatay’ın merkezine tam teşekküllü Defne hastanesini yapmıştır ve oradan kendisi değil, Kılıçtaroğlu yüzde seksen oy almıştır. Yani mağdura hizmet götürülürken onların siyasi duruşları gözetilmemiştir.
Rasûlullah döneminden beri tarihi süreçte “Rahmet Medeniyeti” mensupları, bozulmamış fıtratlarına ve imanlarına uygun davranmışlardır. Arap yarımadasındaki Yemâme bölgesi, bir nevi Arabistan’ın tahıl ambarıydı. Rasûlullah döneminde Mekke, tahıl ihtiyacını hemen hemen Yemâme’den sağlıyordu. Yemâme Meliki Sümame, bir gün Müslümanlara esir düşer, Peygamberimiz onu Mescidi Nebevi’de üç gün alı kor. Güzel davranır ve sahabeye de güzel davranmalarını söyler. Üç gün sonra serbest bırakır. Bu güzel muameleden etkilenerek Müslüman olur. Hatta memleketine dönmeden Mekke’ye uğrar ve Müslümanlığını ilan eder. Mekkeliler öldürmeye kalkarlar. Fakat Yemâme buğday ambarı olduğu için, gelecekteki menfaatlerini tehlikeye atmak istemezler, öldürmekten vaz geçerler ve serbest bırakırlar. Sümame, memleketine gidince halkına, “Bundan sonra Mekke’ye, Peygamber Aleyhisselam’dan izin olmadan hiçbir tahıl ihracı yapılmayacak” kararını bildirir. Tabii Mekkeliler zor durumda kalırlar ve Peygamber Efendimize mektup yazarak “Sen akrabaya yardım edersin, ihtiyaç sahiplerini korursun…” ifadelerini kullanarak Sümame’nin buğday göndermesini talep ederler. Tabii Rahmet Peygamberi de bunun üzerine Sümame’ye bunlara buğday göndermesi için haber gönderir. Bütün bunlar, Müslümanlarla Mekke müşrikleri harbî durumda iken yapılmıştır. Rahmet medeniyetinin mimarı olan Müslümanlar, harp halinde olsalar da İnsanî yardımları yapmaktan asla geri durmamışlardır. Çünkü bu insanlığın gereğidir. Savaş hali devam etse, aralarında barış anlaşması yapılmamış olsa da, insanî bir şey söz konusu olduğu zaman Rasûlullah, yardımını esirgememiştir. Hatta Mekke’de olan bir kıtlıkta Peygamber Efendimiz, Medine’den kendisi de bizzat yardımda bulunmuştur. (Bak: Sahihi Müslim, Tercüme ve Şehri, Ahmet Davutoğlu, 8/525-526; Rasûlullah’ın İslam’a Davet Metodu, Prof. Dr. Ahmet Önkal, s.294-295, Kitap Dünyası yayınları, 15. Baskı)
İşte bu bilinç, şuur ve imandan nasibi olmayan “Menfaat ve vahşet medeniyeti” mensuplarının depremzedelere yapılan yardımlarını “Biz size yardım ettik, siz oyunuzu Kılıçtaroğlu’na vermediniz. Keşke daha çok ölseydiniz. Buna müstahaksınız, hakkımızı helal etmiyoruz…” türünden, nefret ve kin dolu sözleri, onların tıynetlerini, zavallılıklarını ve insanlıktan nasiplerini almadıklarını göstermektedir.
Tekirdağ’ın CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı adına Genel Sekreter Fatih Ünsal’ın 16.05.2023 tarihinde, Tekirdağ Valiliğine ve yine Tekirdağ Afet ve Acil Durum Müdürlüğüne gönderilen resmi yazıda da şöyle deniyordu:
“Tekirdağ büyükşehir belediyemiz tarafından, ilimize gelen ve AFAD tarafından yönlendirilen depremzede vatandaşlarımıza, ilimiz Süleyman Paşa ilçesinde kiralanan otellerde 08.02.2023 tarihinden itibaren geçici konaklama hizmeti verilmeye başlanmış ve bugüne kadar her türlü ihtiyaçları Büyükşehir Belediyemizce karşılanmıştır. Depremzede vatandaşlarımıza yönelik söz konusu geçici konaklama hizmetimiz 21.05.2023 tarihinde sonlandırılacak olup AFAD tarafından gerekli işlem yapılması hususunda, bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.”
CHP’li Tekirdağ büyükşehir Belediyesinin, hiçbir gerekçe göstermeden depremzedeleri otelden bu yazıyla çıkarma kararından sonra mağdurlara Valilik ve AFAD sahip çıkınca ve gelen tepkiler üzerine “Hakkımızda kara propaganda yapılıyor” diyerek Belediye Başkanı geri adım atmış olsa da, bu çirkin ve vicdansızca tavır “Merhamet medeniyeti” yoksunluğu ve “Menfaat medeniyeti” tutsaklığıdır. Tek kelime ile bedeviliktir, vahşiliktir, “alçaklıktır” demiyorum, onun da bir seviyesi vardır, çukurluktur.
Tekirdağ türü olay ilk değildir. Bu kafa “Oy vermezseniz size hizmet yok” diyen kafadır. 2018 yılında Hatay’ın chp’li Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü savaş, partisine oyun az çıktığı mahalle sakinlerine “Siz bizi adam yerine koyacaksınız ki biz de sizi adam yerine koyalım. Adam yerine koymazsanız, biz de sizi adam yerine koymayız. Bu kadar net. Oy vermiyorsunuz konuşuyorsunuz. Oy vereceksiniz ki hizmet vereceğim” demişti. İşte bu kafa Türk milletini bin yıllık geçmişinden koparan ve her şeyi menfaate bağlayan kafadır. Milletin değerlerini altüst eden bu zihniyet, millete hizmet etmediği gibi yıllarca zulmetmiştir. Şimdi de Cumhurbaşkanlığına talipler. Allah onlara fırsat vermesin.
14 Mayısta dokuz milyondan fazla kayıtlı seçmen sandığa gitmemiştir. Bunların ezici çoğunluğu da kendilerince Ak Partiye kırgın olanlar ve ders vermek isteyenlerdir. Zaman, naz zamanı değil. Tarihte yaptıkları, yapacaklarının şahidi olan ezelî İslam düşmanı chp kadrolarının iktidara gelmesine seyirci kalmak, ötenazidir, kendi kafasına sıkmaktır. Artık bu gerçekleri görüp sandığa giderek “İnadına Tayyip Erdoğan” diyerek onların heveslerini kursaklarında bırakmak, bizim dünyevî ve uhrevî sorumluluğumuzdur. Müslümanlar! Akıllı olun. Kinlerini din edinenlerle, bu mahut chp zihniyetine geçit vermeyin, oyuna gelmeyin.
Zaten bu chp zihniyeti, oldum olası Müslümanlara kin duyar ve onların başarısını asla hazmedemezler. Bu ifadeleri ve tutumları, gizledikleri kinin sadece dışa vuranlarıdır. İçlerindeki gizledikleri ise daha büyüktür. Onlar, Müslümanlara ve İslam’a karşı içlerinde kin aysbergi taşırlar. Bunu ben söylemiyorum. Herkesin içinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilen Rabbimiz, Âl-i İmran suresinde söylüyor: “…Onlar sizinle karşılaştıkları zaman ‘biz de inandık’ derler. Yalnız kaldıklarında ise kinlerinden dolayı aleyhinizde parmaklarını ısırırlar. De ki ‘kininizle geberin.’ Şüphesiz Allah, bütün kalplerde gizlenenleri bilir. Size bir iyilik dokunursa, zorlarına gider. Başınıza bir bela geldiğinde ise sevinirler. Eğer sabreder ve muttaki olursanız onların tuzakları size hiçbir şekilde zarar vermez.” (Âl-i İmran:119-120).
Bu ayetler üzerine söz söylenmez. İşte, o insan görünümlü öküzler bunlardır. Müslümanlara karşı güttükleri kinleriyle gebersinler. Nokta.
Musab S E Y İ T H A N
Hocam teşekkürler.Aslında bunlar hakkında söylenecek daha çok şeyler var.Yaşasın Cehennem Zalimler için..
Teşekkürler Hocam .Bunlar öküz de olamazlar