Yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de insanın en güzel kıvamda yaratıldığını, yaratılanların çok büyük çoğunluğuna üstün kılındığını, haklar ve özgürlüklerle donatılarak Kendisine karşı yükümlü kılındığını ve ayrıca ebedi hayata erdirildiğini açıklayarak insanın onurlu bir varlık olduğunu bildirmiştir.
İnsanın Yaratana muhatap olması ve ona yüklenen İslâmî görevlerin tamamı da aslında onun onurunu bir tür açıklamadır. İnsan öldürmenin ölüm cezası verilebilir en büyük ikinci günah olarak beyan edilmesi de onun onurudur/yüceliğidir.
Rabbinin kendisine verdiği onuru koruyamayan insan, insanlık değerini yitirebilmekte.
Zalimleşmedikçe Bütün İnsanlar İyiliklere Layıktır
İslâmî inançlarımızdan ötürü bizimle savaşmadıkça, bizleri yurdumuzdan çıkarmak için atılımlar yapmadıkça ve aleyhimize ittifaklar oluşturmadıkça inancı ne olursa olsun bütün insanlara iyilikler yapılabilir. Kur’ân güzellikler yapılmasını, aynı zamanda hukuki ve sosyal adalet gösterilmesini öğütler. Allah, iyiliksever, adaletli kullarını sevdiğini duyurur. Bunun yanı sıra düşmanlığın yalnızca ve sadece insanlık karşıtı zalimlere karşı yürütülebileceğini bildirir.
İslâm’a îman ve onun kurallarına uymak için bile yalnızca tebliğ yapılabilir. Hak ve özgürlüklerle donatılan insan üzerinde baskı kurulamaz. Sorgulama hakkı yalnızca Allah’ındır.
Özetlersek, biz insanlar bize karşı zalimleşmedikleri sürece insanları onurlu varlıklar olarak değerlendirmek mecburiyetindeyiz.
Peygamberimiz de bu mecburiyetimizi örneklendirmiştir.
Onun için insanlık onuru (ırzı) korunması, uğrunca can verilmesi gereken bir yüceliktir, şehidliğe erdirecek bir erdemdir. İnsan insandır. Onun için her insan yaratılışı gereği saygındır, İlahî Mesajlar bütün insanlara iletilecektir.
Sevgili Peygambermiz, yalnızca kendisine inananların insanlık onurlarına değil, bir peygamber olarak yaptığı çağrılara karşı direnen ve kendi inanç dünyasında ısrar gösteren, Vahye inanmayan Müşrikleri ve Hak çizgiden sapmış Ehl-i Kitap olanları dahil bütün insanların insanlık onurlarına saygılıydı. İnsana insan olduğu için değer veriyordu. Yaratılanı yaratandan ötürü baş tacı ediniyordu.
Müşriklere/Allah’a Ortak Koşanlara Yaklaşımı
Allaha ortak koşanları bile ilgilenilmeye değer bulurdu. Vereceğimiz örnek bu gerçeğe ışık tutmaktadır:
Mekke’nin Fethi günüydü. Hz. Ebu Bekir henüz Müslüman olmamış babası Ebu Kuhafe’yi kucaklayarak Hz. Peygamberin huzuruna getirdi. Saçı-sakalı bembeyaz olmuş bu pir-i fâniyi huzurunda görünce duygulanan Allah’ın Resûlü şöyle buyurur:
–Ya Eba Bekir! Ona zahmet vermeseydin, biz, onun, ayağına giderdik.
Ehl-i Kitaba Yaklaşımı
Kendisine îman etmeyen ve etmemekte ısrar gösteren Ehl-i Kitab’ı da insan olarak saygın bulurdu.
Ayağa kalktığı Cenaze için o bir Yahudi ölüsüdür denilince şöyle buyurmuştur:
Öldürülen Çocuklar v e Çocuklar İçin Yüreğinin Kanaması
Yapılan meşru temelli savaşlarda çocuk ve kadın ölülerini görünce yüreği kanıyordu. Böylesi zulümlerden Allah’a sığınıyordu.
Müminlere Daha bir Saygılıydı
Allah’ın kendisine verdiği onuru/yüceliği O’na ve yasalarına îmanla koruyan insanlar elbette daha bir saygındır:
“Hiç şüphesiz İman edip İslâmi çizgide güzel amaller yapanlar insanların en hayırlılarıdır.” (Beyyine 7)
Bunun içindir ki Peygamberimiz müminler arasında hiçbir ayırım yapmıyordu. Onun için zengin-fakir, engelli-engelsiz ayırımı yoktu. Peygamberliği dönemi öncesinden İslâm toplumuna intikal etmiş biçare köleleri ve cariyeleri toplumsal konumlu hürlerden ayırmazdı. Onun nazarında erdemli siyahlar beyazlardan da üstün konumdaydı.
Çocuklara selam vermesi ve beslediği kuşu ölen Umeyr örneğinde olduğu gibi onlara teselli ziyaretinde bulunabilmesi, insana saygısı sebebiyleydi.
Engellilere Değer Vermesi
Abdullah İbn Ümm-ü Mektum gibi engellileri Medine yönetiminde kendi vekili olarak görevlendirmesi de insana saygısındandır.
Gençlere Güvenmesi ve Yetkilendirmesi
Gençliklerinin yirmi yaş çağlarında olan Muaz bin Cebel’i vali, Üsame bin Zeyd’i ordu komutanı tayin etmesi, hep insana saygısının gereğiydi.
İnsanlar Arsında Ayırım Yapmaması
İstisnasız herkesin ona ulaşabilmesi de onları insan olarak değerlendirmesindendi.
Medine’de halk müziği ile ilgili siyahî mü’min kadınlardan biri sevgili Peygamberimize gelerek şöyle der:
-Ya Resûlellah! (Savaşa çıktığımız zaman ben sizin için adakta bulundum; sağ ve salim olarak dönerseniz) huzurunuzda def çalmayı adadım. Şimdi ben ne yapayım? Allah’ın peygamberi ona şöyle buyurdu:
–Adağını yerine getir.
Peygamberimizin insana saygısı neden bu kadar büyüktü? Çünkü O’nun insana saygısının arkasında Onu da yetiştiren Kur’ân’ın ilkeleri vardı.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
MİRATHABER.COM – YOUTUBE
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
View Comments
Çünkü Peygamber efendimiz insanları ve Kuran-ı kerimi çok ama çok seviyordu
Bilmiyorduk iyiki dedin allllllllahinmmmmmm