Allah’ın dediğini beğenmeyip kendi tercihini uygulayan insanın başka bir düşman aramasına gerek yoktur. Kur’an’ı Kerim gibi hazineyi ciddiye alıp içeriğinde ki hayatî ilkelere ihtiyaç duymadan kendi tercihlerini uygulayan sözde müminler, neleri kaybettiklerinin muhasebesini yapmayı akıllarına bile getirmemektedirler. Bu ise acziyetlerinin açık isbatıdır.
“Zina”yı suç olmaktan çıkaran kanun gayri meşrudur. Aktörleri sorumludur. Fakat bundan önce laikliği devlete montajlayan zihniyet, “Faizi” kabul ettiği gibi, zinanın da suç sayılmayacak kılıfını zaten hazırlamıştı! Tabii, “din işi ayrı, devlet işi ayrı,” değil miydi? Faiz de zina da dinin yasaklarındandır. Mevcut laik devlet, bunları suç olmaktan çıkarmış, ne yazar? Elbette bunlar laikliğin doğasındandır. Laiklik, İslam dininin zıddıdır, düşmanıdır.
Hiç kimse başkalarını kandırmaktan medet ummasın. Bugün ki devlet yönetiminde İslam gibi ilâhî bir sistemi, genel müdürlük düzeyinde dir kurum ile yönetiyorsa bu açık bir delildir. “Din işi ayrı, devlet işi ayrı” ise, bu, dini zoraki baskı altında tutma kurnazlığıdır.
Laiklik daha icraata konulma sürecinde “Evkaf ve Şer’iyye Vekâleti” ilga edildi. İslam’ın temel kaynağı olan Kur’an’ın temeline inildi ve yazı sistemi kaldırıldı. Hele bin dokuz yüz kırklarda dini ve tarihi” ima edecek kavramlara yasak getirildi. Seçkin âlimler âdeta telef edildi. Mabetler harap edildi. Yalnızca İstanbul’da dört yüz ila beş yüz cami silme tıraş edildi. Eğitim sistemi tamamen değiştirildi. İslam cemaatinin moral değerleri çökertildi. Aile kurumu dinamitlendi. Gençliğimiz yabancı zihniyete özendirildi. Bütün bunlar haçlı zihniyetin dayatması ile yapıldı. Batının tarihi hınçla ve düşmanca dayatmasının temelinde bu coğrafyanın toptan İslamlaşması vardı. Bu süreçte batı sinsice manevralar yaptı.
Batının haçlı döküntüleri, güçlendikçe bize yüklendiler. Ne kadar maddî ve manevî değerimiz varsa hemen hemen hepsini alabora ettiler. Maddî değerlerimizi sömürdüler talan ettiler. Milletimizi şeytanca yönlendirdiler, birbirlerine düşman durumuna düşürdüler. Aile kurumumuzu, mangal külü gibi savurdular. Gençliğimizi ufalayıp dağıttılar. Dinimizin izzet ve ikbalini unutturdular. Dostluk teraneleri ile kalp dünyamızı işgal ettiler. Genç nesillerimizi yanlış hedeflere yönlendirdiler. Genç kadınlarımızın kimini sanal aşk girdabına sürüklediler. Sıcacık yuvasında kocasını yatakta, bebeğini kundakta bıraktırarak gece yarısında tanımadığı erkelere yönlendirdiler. Sanal âlemde gencecik yavrularımızı, mavi balinaya kurban verdiler.
Müslümanlar sorumluğun altından sıyrılıp kaçamazlar, böyle bir yetkileri yoktur. Hatta mazeretleri de yoktur. İnandık dedikleri Allah’ın emirlerini dinlemeleri ve gereğini bihakkın yapmaları gerekirdi. Kendi tercihlerini de kullanmamaları gerekirdi. Düşmanlıkta sınır tanımayan gayri müslim dayatmacılara güvenmemeliydiler. Allah onları uyarmaktadır;
Sana Haram ayını, o ayda yapılan savaşı soruyorlar. De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır. Fakat insanları Allah’ın yolundan alıkoymak ve onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’dan menetmek ve onun ehlini oradan çıkarmak Allah yanında daha büyük bir günahtır. Ve fitne ise katilden de daha büyüktür.” Onlar muktedir olabilseler sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaştan geri durmazlar. Sizden ise her kim dininden dönüp de kâfir olarak ölürse artık onların bütün amelleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Ve onlar artık cehennem ehlidirler. Onlar orada ebediyyen kalacaklardır. (Bakara:2/217)
Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilmiş olanlardan herhangi birine itaat ederseniz sizi imanınızdan sonra çevirip kâfirler yaparlar. (Ali İmran:3/100) Ey iman edenler! Eğer kâfirlere itaat ederseniz sizi gerisin geriye küfre çevirirler. Artık büyük zararlara uğramış olduğunuz halde küfre geri dönmüş olursunuz. (Ali İmran: 3/149)
Açıkça görülüyor ki, müslüman, Allah’a rağmen kendi tercihini kullanıp icraatta bulunamaz. Hele müslüman, kendi tercihini kullanma hak ve salahiyetine sahip değilken üstüne üstlük kâfir bir toplumun dayatmalarını tercih ediyor ve kendi tercihi gibi kabul edip kanıksıyorsa buradaki tahribat cinnet ve ihanet olmaktan başka bir hedefe yönelmez.
İşte, dünya müslümanlarının perde arkası bu! Bizim umudumuz, ebediyetlerin umudu ve geleceğimizin teminatıdır. Allah vardır ve Bakî’dir. Esselamu aleykum.
İlhan ORAL
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi