Kur’ân penceresinden baktığımız zaman görebileceğimiz hakikatlerin birincisi insan ve doğal çevresinin Allah’ın mülkü olduğudur.
Bu bilgi/bu hakikat bize doğal çevremizi tanıyarak ve insan olarak yüceliğimiz ve ayrıcalığımızı kavrayarak yaşayabilmenin böylece erdemli bir hayat sürebilmenin gereğidir.
İnsanın ve doğal çevresinin maliki Allah’tır. Mülk onundur, çünkü Halik odur. Rabbimiz, aklımızla da bilebileceğimiz bu gerçeği bize Kur’ân’da çokça ve Ra’d 16’da şöylece hatırlatıyor:
“… Ey insan! Haykırırcasına söyle; Allah (zerreciklerden galaksilere, tek hücrelilerden, balinalara, fillere kadar,) her bir varlığın halikıdır, odur tek olan, odur karşı çıkılamayacak güç sahibi olan. “
Biz çevremizle birlikte Yaratanın mahlukuyuz. Doğal çevre bizim mülkümüz değil. Malik olan Rabbimiz, inkarcı tiplere örneğin Tur suresinin 35-36. ayetleriyle soruyor:
“Onlar bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar yoksa onlar kendi kendilerinin yaratıcıları mıdır? Gökleri ve yeri onlar mı yarattı. Hayır onlar kesin bir şekilde inanmıyorlar.”
Aklı devreye sokucu öylesi ayetler var ki insan hayretler ve haşyetler içinde kalıyor.
İlahiyatlar dahil eğitim sistemimizde neden yeterince felsefe okutulmuyor, deniyor. Oysaki orijinalinden neden Kur’ân okutulmuyor, denilmesi lazım. Altını çizerek açıklayalım: Kur’ân okuyanın felsefeye ihtiyacı yoktur.
Eğer felsefe akıl yürütme sanatı ise, eğer felsefe hakikate ulaşma yolu ve yöntemi ise Kur’ân’la yoğrulan kişi felsefeye ihtiyaç duymaz. Kur’ân penceresinden bakan insanın yanında ateist/deist felsefecilerin ulaşacağı hakikat ne olabilir? Yaratan hükmünü ilan ediyor.
“Göklerin, yerin ve içindekilerin de mülkü Allah’ındır.” (Maide 120)
Bilimsel tahminlere göre 7-8 milyonu aşkın türden canlı var. Her biri müthiş bir sanat eseri.
Bakın dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir eğitim sisteminde öğrenemeyeceğiniz bir bilgiyi daha ifade edelim: Allah yarattı ve bizim bilmediklerimizi de yaratmaya devam ediyor. Bunun içindir ki ilim dünyası yeni hayvan-böcek türleri keşfedebiliyor.
Yaratan kudretini izhara devam ediyor. O her şeyi programlamaya, programladıklarını yaratmaya gücü yetendir.
Evet, doğal çevre yaratıkları Allah’ındır. Evvela insanoğlu haddini bilecek, doğal çevrenin maliki / sahibi olmadığını, kendisine ancak yararlanma hakkının verildiğinin bilgisi ve bilincine erecek.
Yeryüzünde ne kadar şer ve ne kadar zulüm varsa, hepsinin temelinde insanoğlunun benim vücudum, benim malım, benim çıkarlarım, benim ülkem, benim ırkım demesi yatmaktadır.
Konuyu basite indirgeyerek insanlar arası ihtilaflara, kavgalara, yaralamalar ve öldürmelere bakalım. Temelde benim davası ve iddiası vardır. Halbuki insan kader programının ortaya çıkardığı bir varlıktır.
Yaratıldığımız coğrafyayı biz mi belirledik? Hayır. Kendilerinden doğacağımız ana babayı biz mi programladık? Hayır. Erkeklik ve dişiliği biz mi mi tayin ettik? Hayır. Yiyeceğimiz, içeceğimiz, giyeceğimiz ve kullanacağımız manasına rızkımızı belirleyen biz miyiz? Hayır.
Haddimizi bileceğiz. Ben de doğal çevrem de Rabbimindir, diyeceğiz.
ALİ RIZA DEMİRCAN