islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,1868
EURO
37,1092
ALTIN
2.979,69
BIST
9.002,34
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
16°C
İstanbul
16°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Çok Bulutlu
18°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
20°C
Salı Hafif Yağmurlu
20°C

İNSANIN ACISI      

İNSANIN ACISI      
28 Haziran 2024 09:00
A+
A-

’Ey ölüm terzileri, ev yıkıcılar, sürgün ustaları… Ey bir halkı dizlerinin üstünde görmekten gönenen sahte eşitlik! Ey korkuyu sevgi sanan      aşağılık duygusu. (…) Çokluğuna güvenen yanlışlık. Bir suçu daha büyük bir suçla hafifleten tükeniş. (…) En yüce değeri zulüm olan ahlak. Ordularıyla soluk alan haksızlık. Ey kardeşliğin süreğen kışı. Bir halkın onuruna yağan kar.’’                                                                                                                                          

Şükrü ERBAŞ’ın ‘İnsanın Acısını İnsan Alır’  kitabından alıntı yaparak başladım yazıya. Buradan hareketle içimde birikenleri sizinle paylaşmak isterim. Ölüm terzileri, aylardır vahşet kumaşlarının her türlüsünü kullanarak kardeşlerimize her gün yeni ve emsali görülmemiş ölüm elbiseleri hazırlıyorlar. Bununla da iftihar ediyorlar. Ve inanan insanları yıldıracaklarını sanıyorlar. Ancak bu zalimler bilmiyorlar ki kardeşlerimizin giydiği sadece şehadet gömleğidir ve o gömlek, onları ölümsüzleştirir. Çünkü onlara, aylardır mazlum coğrafyalarda okunup duran müjdeleri, çağlar öncesinden şöyle verilmişti ‘’ Allah yolunda öldürülenler için “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz.’’ (Bakara 54)                                                                                                                                        

Ev yıkıcılar, kardeşlerimizin şehirlerinde taş üstünde taş bırakmıyorlar. Başlarını sokacak bir çatı olmaksızın aylardır yaşıyorlar o kardeşlerimiz. Bunun için üzüldüklerine bir gün bile şahit olunmadı. Emsali görülmemiş bir teslimiyet ve vakarla mücadelelerini sürdürmektedirler. İnandıkları ve uğruna mücadele ettikleri dava, onlara böyle durumlarla karşılaşacaklarını duyurmuş, ecrini de şöyle açıklamıştır: Gerçek şu ki, Allah müminlerden canlarını ve mallarını —karşılığında onlara cenneti vermek üzere— satın almıştır. Şöyle ki; onlar, yeryüzünde zulmü, haksızlığı engellemek ve Kur’an’ın ortaya koyduğu hayat sistemini egemen kılmak için Allah yolunda kahramanca savaşırlar; er meydanlarında zalimlerin ordularını bozguna uğratır, askerlerini öldürürler ve gerekirse, bu uğurda seve seve can verirler. (Tevbe 111)                                                                                                                         

Sürgün ustaları, yıllardır kardeşlerimizin evlerine hukuksuzca, pervasızca gelip kuruluyorlar ve onları yurtlarından zorla çıkarıyorlar. Filistin haritasının 1948’den itibaren nasıl değiştiğini dikkatlice inceleyin. Zorba ve zalim Siyonistlerin nasıl bir yayılma içinde olduklarını ve durmak gibi bir niyetlerinin olmadığını göreceksiniz. ‘Arzı Mev’ud’ yalanları için her türlü aşağılık davranışı sergilediklerine tanıklık edeceksiniz. Müslümanların ilk kıblesi ile ilgili projelerinden haberdar olacaksınız. Üstelik İslam’ın onlara sunduğu birlikte ve huzur içinde yaşama sözüne ilk günden beri kulak tıkadıklarını da bileceksiniz. ‘’Allah, (ibret için) bir ülkeyi örnek verdi: Bu ülke güvenli, huzurlu idi; ona rızkı her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. (Kasas 57)                                                                 

Bir halkı dizlerinin üstünde görmekten gönenen sahte eşitlikçiler, kendileri dışındaki herkesi kendine hizmetkar görenler; sizin de maskeniz hem Gazze’de hem de zulmünüze taşeronluk yapılan diğer ülkelerde mazlumlara yaptıklarınızdan sonra kardeşlerimizin sergiledikleri şanlı direniş sonrasında düştü. ‘’Eşitlik’’ masalınıza kimse inanmıyor artık. Bir/leş/miş Milletler kuruluşunuzun, adalet divanlarınızın ve uluslararası insan hakları mahkemelerinizin sadece ağababalarınıza hizmet eden kurumlar olduğunu, bunların bir yaptırım gücünün bulunmadığını bu süreçte bir kez daha gördük. Çağlar üstü rehberimiz, asırlar öncesinden sizlerin maskelerini düşürmüş. Bu olay, O’nun evrenselliğini bir kez daha ortaya koymuştur. ‘’Onlara ‘Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın, bireysel ve toplumsal hayatınızı menfaat ve kazanç ölçülerine göre değil, Kur’an’ın belirlediği adâlet, doğruluk ve erdemlilik esaslarına göre düzenleyin!’ denildiği zaman, —ellerindeki değer ölçüleri, kriterler bozuk olduğundan— ‘Hayır, biz ancak düzeltici, ıslah edici kimseleriz, iyilikten ve güzellikten başka bir amacımız yoktur!’ derler.  (Bakara s.11)                                                                            

Ey korkuyu sevgi sanan, aşağılık duygusuyla çokluğuna güvenerek bir suçu daha büyük bir suçla hafifletmeye çalışırken tükenen, sadece ordularıyla soluk alan, zulmün ve haksızlığın elçileri ile en yüce değeri zulüm olan ahlaksızlar! Hakikati yüzünüze haykıran bir neslin ayak sesleri ile karşı karşıyasınız. Zulmünüzde boğulacağınız günler yakındır. Zira biz, bir memleketin zulümle asla ayakta kalamayacağına inanıyoruz.                                               

Ve kardeşlerim, kardeşliğimizin üstüne çullanan bu neme lazım kışını ne zaman sona erdireceğiz? Baharın ve yazın muhteşem bereketini kardeşliğimiz, ne zaman yaşayacak? Dünyanın dört bir yanında insanlığın onuruna kar yağıyor. İnsanlık donmuş sanki. Bakın Gazze hala yokluğun, yalnızlığın, kimsesizliğin, çaresizliğin kışını yaşıyor. Artık nefsimizle yaptığımız savaşı zaferle sonuçlandıracak eylemlerimiz arttıralım. Kardeşlerimizin mücadelesine boykotlara devam ederek ve onları gündemde tutarak destek olalım. ‘Zaman’ adlı sinsi unutturucunun tuzağına düşüp onları unutmayalım. Rabbimizden kardeşlerimizi ayakta tutan imandan bize de bahşetmesini dilediğimiz dualarımızı arttıralım. ‘’Onlar bu çetin imtihanlardan geçerken bile, tek söyledikleri şuydu: “Ey Rabb’imiz, günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıkları bağışla! Er meydanlarında dizlerimize derman, yüreğimize cesaret vererek adımlarımızı sağlamlaştır ve inkâr edenlere karşı bize yardım et!” (Âl-i İmran 147)     Şu an, dünyanın pek çok yerinde insanlar acılar çekiyor. Gelin onların acılarını dindirecek adımlar atalım. İnsanlığımızın gereğini yerine getirelim. Diğergamlık gösterelim. Herkes biliyor ki bunun inançla ilgisi yok, insan olmakla ilgisi var. Özelde Gazze’de genelde ise zulmün kol gezdiği diğer coğrafyalarda yaşananlara karşı duyarlı olmak için illa Müslüman olmak gerekmiyor. ‘’İnsan’’ olmak bunun için yeterlidir. Çünkü ‘insanın acısını insan alır.’                                                                                                                                

EYYUP YÜKSEL                 

 

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.