Günümüz, birbirinden farklı aşırılık ve insanlık dışı yönelişlere şahid olması bakımından ilkel toplumlarda görülenden daha fazla bir çöküntüye sahne olmaktadır. Eskinin ilkel insanların eksikliği ve hatası bilgisizlik ve idrak azlığından meydana gelirken, yeni dönemin insanın zaafı, birçok bilgi ve rehberin var olmasına karşılık, arsızlıktan ve haddini bilmemekten kaynaklanıyor.
Bir diğer ifade ile modern insan, aklını kullanma olgunluğundan uzakta kalmanın sıkıntısını çekiyor. Bunun sebebi ise, birçok gereksiz ve yüzeysel iş ve ilgi alanları ile meşgul olmanın getirdiği “şuurlu düşünememe”ktir.. .
İnsan idraki, sadece kendi etrafında veya kendisine odaklı bir şekilde kalmaz. Daha geniş çevre ve hatta dünyanın bilgisi ile kapsamlı bir düşünme ve değerlendirme özelliği ile kendine çıkış ve açılım yolları arar. Çünkü insan, bulunduğu yer, içinde bulunduğu sosyal, iktisadi şartlar ve tarihi perspektiften kendinin ve toplumunun geleceği ile ilgili “ufuk perspektifi” ile hayata bakmak zorundadır.
Tarihte büyük araştırmacılar, sanatçılar ve hatta lider insanlar, kendi dar dünyalarından çıkarak, çevreye ve hatta dünyaya yönelik fikir ve hayaller kurarak bulundukları önemli yerlere gelebilmişlerdir.
Dünya gençliği, düşünce ve karar verme konusunda kendi fikri ve ufku ile başbaşa kalamayarak, çeşitli teknik veya medyatik imkanlar kullanılarak, onu belli konuları düşünmeye ve belirli hareket ve tutumları göstermeye yönelten, “beyin yıkayıcı modern sistem”in bir parçası haline getirilmektedir.
Bunun için çeşitli materyaller kullanılırken, “kadın cinsinin cazibesi ve çekiciliği” de güç ve kontrol mekanizmalarının en önemli tuzaklarından biri olmuştur. Kadının fiziki ve cinsi yönü, “erkekleri baştan çıkarmak” için kullanılmaya başlanmıştır. Bunun için de, güzellik yarışmaları, moda gösterileri ve reklam araçlarını bu hedefe yönlendirmişlerdir. Çeşitli ülkelerde, bol resimli gazete, dergi veya internet sitelerinde kadınların cinsellik yönleri ön plana çıkarılarak, erkekleri cinsiyet eğilimli yaşamaya yöneltmiştir. Bu durum, cinselliği bir tatmin vasıtası olmaktan çıkarmış, “hayat gayesi” haline getirerek, “cinsel sapıklık” noktasına gelinmiştir. Avrupa’nın en medeni denilen ülkelerinde, cinsi ilişkilerin serbest bırakılmasına karşılık, dünyada en fazla “tecavüz” olaylarının görülmesi, cinselliğin sapıklık hastalığına ulaşması sebebiyledir.
Burada, insana yönelik ilk tuzak, kendinin güzel ve çekici olduğunu empoze etmektir. Çünkü, güzellik bir ideal olunca, o güzelliğe götüren herşey değerli ve vazgeçilmez olacaktır. Bunun için, felsefi bir kaynak da vardır. O da, hümanizm denilen akımdır. Bu akım, insanın öneminden öteye, kutsallığı, biricikliği ve tapınılacak derecede yüce bir varlık olduğunu zihinlere yerleştirmesidir.
Bu yaklaşım, insanın “herşeyin ölçüsü ve belirleyicisi” olduğu fikri ne götürmektedir. Aslında, bununla insanın Allah karşısında, ona meydan okuyan ve onu yenmeye çalışan Yunan mitolojisindeki “Prometheus “u bir sembol haline getirme düşüncesini yerleştirmektedir. Prometheus, insanlara Zulmeden tanrılara karşı insanları korumak için ateşi çalan mitolojik bir kahramandır!. Bu hareket, Allah’ın dinine, ahlaka ve giderek tüm manevi değerler dünyasına karşı bir mücadele başlatıp, tek gerçeğin insanın istek ve ihtirasları olduğu düşüncesini yerleştirmeyi amaçlamaktadır.
Hristiyanlığın aşırı kuralcı ve baskıcı anlayışına karşı Avrupa’da ortaya çıkan bu hareket, yanına siyasi ve iktisadi hürriyet kavramlarını da alarak, “individüalist / ferdiyetçi bir ideoloji”nin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Üstelik, böyle bir olayı yaşamamış, yerkürenin diğer bölgelerindeki insanları da bu olaya ortak ederek, onları “üniversel bir hayal” e inandırmıştır.
Ferdiyetçiliğin geldiği nokta; istediği gibi yaşamak ve cinselliği yüce ideal olarak görmeyi ve kainatta mevcut her nesneyi (iktisat, teknoloji, coğrafya) kendi keyfine göre kullanmayı sonuçlandırmıştır. Artık bu noktadan sonra insan, kendini “tanrı ilan etmiş”, kendine yol çizmeye çalışan din ve ahlak sistemlerine savaş açmıştır. Bu konuda, insan istek ve arzularının da idolleşerek, “aşk için yaşa” anlayışını hedeflemesi normal olacaktı. Fakat bu aşk, ruhi ve manevi aşk değil; cinsellikle ifade edilen ve cinsi tatmini sağlayan “bedeni aşk” tı.
İnsanları ruh ve fikir dünyasından uzaklaştıran cinsellik, günümüzde modern çağın en önemli kar getirici endüstrilerinden biri olmuştur. Önce, basılı medyada daha sonra ise görsel ve nihayet internet medyasında bu endüstri, toplumların gençlerini ruhen ve fizyolojik olarak tahrip edici bir silah haline gelmiştir. Fizyolojik açıdan güzel ve çekici kadınlar ve erkekler, bu endüstrinin propogandistleri olarak film, sahne ve reklam dünyasında, hayatın sadece kendini güzelleştirmekten ibaret olduğu “inanc”ını yerleştirmekte ve güzelliği sembolleştiren çıplaklık, mücevher, giyim ve hayatın diğer modern araçlarını da bu “idolleştirilmiş kimlik” in güçlendirilmesi için birer aksesuar olarak kullanıldığını görüyoruz. Artık, cinsellik modern toplumun yeni bir dini haline gelmiştir.
Prof. Dr. Sami ŞENER
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
BATAN BÜTÜN TOPLUMLARDA BU SEBEPTEN BATMADIMI.I ÖRNEKLER OKADAR ÇOKKKİ .