islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
33,8935
EURO
37,6010
ALTIN
2.814,30
BIST
9.685,49
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
25°C
İstanbul
25°C
Hafif Yağmurlu
Pazar Az Bulutlu
25°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
25°C
Salı Hafif Yağmurlu
26°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
24°C

İNSANIN ÜÇ KONUMU VE SORUMLULUĞU

İNSANIN ÜÇ KONUMU VE SORUMLULUĞU
31 Ağustos 2024 09:28
A+
A-

Kur’ân’da yer alan muhtevayı ve bu muhtevaya ait anlam boyutlarını, kategorik bir yaklaşımla tanımlayacak olursak, bu muhtevanın Allah, insan ve kâinat ekseni etrafında dönüp dolaştığını ve bu üç ana kavramın birbiriyle olan ilişkilerinin ele alındığını görürüz. Şayet bu muhtevayı analitik bir yaklaşımla ele alacak olursak, bu muhtevaya ait bilgilerin “tanıtım”, “konum”, “konuma bağ­lı sorumluluk” ve “sorumluluk ilkeleri” olarak açıklanabilecek ­bir içeriğe de sahip olduğunu anlarız.

Kur’ân’da Allah, insan ve Kâinat kavramlarının, amacına uygun bir biçimde açıklandığı bilinen bir husus­tur. Zira Kur’ân, bu üç kavramla ilgili tanıtıcı bil­giler  vermektedir.  Nitekim Allah’ı tanıtan  ayetlerdeki  genel muhtevada  O’nun ne olduğu ve ne olmadığına yönelik bilgilerin  yer aldığı ve O’ndan başka  bir ilahın olmadığı, tek ilahın Allah olduğu (tevhid)   anlatılmaktadır.

İnsanı tanıtan ayetlerde ise, onun hem kimliği­ne, hem de kişiliğine yönelik bilgiler yer almakta ve bu bilgilerde  de mukadder kim ve nasıl? Sorularının cevapları bulunmaktadır. Bilindiği gibi “kim?” sorusunun cevabı, kimliği, “nasıl?” sorusunun cevabı da kişiliği açıklar. İnsanın sahip ol­duğu kimlik, biri fıtrî (gayr-i iradî); diğeri iradî olmak üze­re iki kısma ayrılmaktadır. Fıtrî kimlik,  beşer/insan kimliği başta olmak üzere cinsiyet ve etnik kimlikleri; iradî kimlik ise, başta inanç kimliği olmak üzere medenî, ilmî, meslekî vs. gibi tercihe bağlı kimliklere işaret eder. Kur’ân, bu kimliklerden irâde dışı kimlikleri, ne yüceltici ne de alçaltıcı olarak görür. Buna karşılık iradeye bağlı kimlikleri bir değer unsuru olarak kabul eder. Nitekim Kur’ân’da ina­nanlar ile inanmayanlar, bilenlerle bilmeyenler bir tutulmaz.

Kur’ân’da kişilikle ilgili bilgilerin boyutu ve içeriği, kim­lik bilgisinin boyutu ve içeriğinden az değildir, hatta daha fazladır. “Nasıl bir Müslüman?” sorusunun cevabını oluşturan ve “Müslüman karakterini” yansıtan bilgilerin, kimlik bilgisinden daha fazla Kur’ân’da yer alması, O’nun evrensel mesajına da uygun bir sonuçtur. Zira kimlik insana bazı şeyler kazandırsa da, çok şey ka­zandırmamaktadır. İnsana çok şey kazandıran kişiliktir. Çünkü kimlik, insanın suç ve günah  işlemesine engel olamazken;  ki­şilik, insanın suç işlemesine büyük ölçüde engel olabil­mektedir. Bir başka ifâde ile kişilik sahibi insanların, kimlik­lerini öne çıkartan insanlardan daha az suç  ve günah işledikleri müşahede edilmektedir. Bu nedenle Kur’ân, insan kimliğine yönelik bilgiler verirken, beraberinde onun kişilikli bir insan olmasını hedefleyen  bilgilere, ilke ve kurallara da   yer vermektedir.

Kâinatın tanıtıldığı bilgiler ise Kur’ân’da Allah ve insanın ta­nıtım bilgisine oranla daha azdır. Bunun se­bebi de varlık âleminin Kur’ânî ifâde ile “şehâdet” âlemine ait bilgilerin, araştırılmasının ve keşfedilmesinin insanoğlu­nun iradesine terkedilmiş olmasıdır. Nitekim Kur’ân’da kâinatın niçin var edildiğine cevap teşkil edebilecek bilgiler bulunmasına rağmen, nasıllığına dair bilgiler bu­lunmamaktadır. Nasıllığına dair bilgileri, öğrenmek ve bu­nun için de araştırma yapmak ve keşiflerde bulunmak in­sanın sorumluluğuna, dolayısıyla insanoğlunun araştırmasına ve çalış­masına bırakılmıştır. Bu Allah’ın koyduğu genel bir  yasadır.

Allah, insan ve kâinatın konumu ile ilgili olarak Kur’ân’da yer alan bilgiler, en az tanıtım bilgileri kadar ay­rıntılıdır ve bunların  başında da Allah’ın  varlık karşısındaki konumunu ve sıfatlarını açıklayan ayetler yer almaktadır.

İnsanın konumunu açıklayan ayetlerde ise onun Allah’a karşı kul; hemcin­sine karşı insan; varlık âlemine karşı ise halife olduğu bilgileri bulunmaktadır.  Buna göre insan, Allah’ın kuludur ve kâinatın da halifesidir. hemcinslerinin ise ne kulu, ne de Rabbi’dir. Zira insan ancak Allah’a kul ve varlık âlemine karşı da halife konumundadır.  Dolayısıyla sorumluluğu da, bu amaca yönelik olmuştur. Bu sebep­le Allah’a karşı kulluk; hemcinsine karşı insanlık  ve  varlık âlemine karşı  da halifelik görevi ile yükümlü kılınmıştır.

Kulluk, kurallı ve kuralsız olmak üzere Allah’a karşı yapı­lan ibâdetlerin tümüdür. İnsanlık, insanın beraberinde getirdiği fıtrî değerlerin ve ahlâkî erdemlerin bütünüdür. Halifelik ise, insanın varlık âlemini tanıması, kesp etmesi ve hayatını kolaylaştıracak bilgiler elde etmesidir. Söz konusu olan yükümlülük, hem insanın hem de kâinatın konumundan kaynaklanmaktadır. Zira insan ira­deli bir varlık, kâinat ise iradesiz bir varlıktır. Bu sebeple de kâinat, insan karşısında hizmetli konumundadır, görevi de yaradılış amacına uygun olarak insana hizmet etmek ve onun hayatını kolaylaştırmaktır. Nitekim  Kur’an’da  bu görev,  “teshîr”  olarak ifade edilmiştir. Dolayısıyla bundan istifade edebilmesi için de insanın çalışıp çabalaması ve keşiflerde  bulunması gerekmektedir.

Kur’ân’ın muhatabı insan ve amacı da ona yol göstermek ve kılavuzluk etmek olduğuna göre, sorumlu­luk ilkeleri de ancak insana yönelik olacak demektir Bu   ilkeler de, helâl-haram; temiz-pis, doğru-yanlış, güzel-çirkin  ve  dengeli-dengesiz bir hayatla ilgilidir. Şayet bir insan, “tenzile iman”dan sonra helâl, temiz, doğru, güzel ve dengeli bir hayat yaşıyorsa, Kur’ân’ın öngördüğü İslâmî bir hayatı yaşıyor demektir.

Bir insanın, Kur’ân’da öngörülen bu ilkeleri yaşayabil­mesi için öncelikle, hür irâdesine bağlı bir tercihle vahyi kabul etmesi, tenzile inanması  ve daha sonra da Kur’ân’da yer alan bilgileri öğrenmek suretiyle hayatına taşıması gerekmektedir. Bel­ki de Kur’ân’ın ilk vahyinin, “oku” olması, bu gerçeği hatır­latmak içindir. Zira bilgi elde etmenin en emin ve en sağ­lam yolu, okumak ve okuduğunu da anlamaktır.  Kur’ân’ın insanı böyle bir emirle sorumlu tutmasında da şaşırılacak bir durum yoktur. Asıl şaşırılacak olan durum; Kur’ân’ın bu ve benzeri emir­lerine ve onun açıkça ifade ettiği  bilenlerle bilmeyenleri bir tutmayan evren­sel ilkesine rağmen Müslümanların okumamaları ve Kur’ânî bilgileri elde etmek için çaba sarfetmemeleridir.

Kur’ân’da yer alan bilgileri “değer” açısından ele alacak olursak; bu bilgilerin merkezinde “iman’ oldu­ğunu, sonra sırasıyla ahlâk, ibâdet, hukuk ve varlık âlemi ile ilgili  bilgilerinin  yer aldığını görürüz. Zira bu değerlendir­me, Kur’ân’ın tenzil yönteminin ortaya  koyduğu bir durum­dur. Bu yönteme göre Mekke’de inen âyetlerin içeriği iman ve ahlâkî konuları ihtiva ederken, Medine’de inen âyetlerin içeriği genel anlamda ibâdet ve hukukla alâkalıdır.

Kur’an’da  yer alan varlık âlemi ile ilgili bilgiler ise doğru­dan imanla alâkalı olmamakla birlikte, imanın ana konu­sunu teşkil eden Allah’ın varlığına işaret eden ve insanı düşünmeye  ve araştırmaya sevk eden bilgiler olma özelliğini taşımaktadır. Bir başka ifâde ile bu bilgiler, iman, ahlâk ve ibâdettin dışında kalan fakat insanın, dine dönüşünü ve halîfelik sorumluluğunu yerine getirmesini sağlayıcı bilgilerdir.  Bu sayede insan varlığını korumakta ve  yaşamını kolaylaştırmaktadır.

Kur’an, aynı zamanda iman eden her insan için bir din kitabı olduğu kadar içinde kıssalar, darbımeseller ve ibret verici varlık olaylarının da anlatıldığı bir öğüt kitabıdır. Zira öğüt, akılsız insanı akıllı yapmasa da akıllı insanı harekete geçirebilme potansiyeline sahiptir. Bu da  Kur’an’ın  bir öğüt kitabı oluşundaki hikmeti ifade eder. Dolayısıyla inanan insanın Kur’anî bilgileri öğrenmesi, konumundan kaynaklanan sorumluluklarının bilincinde olması ve  bu nedenle  kulluk, insanlık ve halifelik sorumluluklarını dengeli bir biçimde yerine getirmesi, Kur’an’ın amaçları   arasında  önemli bir konuma sahiptir.

Prof. Dr. Celal Kırca 

MİRATHABER.COM -YOUTUBE-

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

 

 

 

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar
  1. M.yüksel dedi ki:

    MaşaAllah,TebarekAllah.Rabbimiz sıhhat afiyet ve uzun ömür nasıbetsin.Çalışmalara,tebliğe ve kulluğa devam için.

  2. Neşet Kaya dedi ki:

    Hocam Allah razı olsun.
    Sizlere sağlık, sıhhat ve afiyet versin.
    Gayretinizi arttırsın.
    Bizlere de okuma, anlama ve yaşamayı nasip etsin.

  3. Muhammed Bahaeddin Yüksel dedi ki:

    Özellikle bir Kur’an okurunun, Kur’an’ın muhtevasına dair derli toplu, dahası yerli yerinde bir malumata sahip olması, içeriğini anlama ve kavramasında hayati bir öneme sahiptir. Özellikle ilahiyat alanında öğrenim gören öğrencilerin başı ortasını, ortası sonunu nakzeden bilgilere sahip olması, işte Kur’an’ın bu ana kavramlarına dair derli toplu ve yerli yerinde bir bilgiye sahip olmayışından kaynaklanıyor. Bu açıdan kıymetli hocamızın bu yazısı Kur’an okurları için oldukça faydalı bir muhtevaya sahiptir. Hocamızın eline, yüreğine sağlık.

  4. Sündüs Öztürk dedi ki:

    İnsanın konumunu açıklayan ayetlerde ise onun Allah’a karşı kul; hemcin­sine karşı insan; varlık âlemine karşı ise halife olduğu bilgileri bulunmaktadır. Buna göre insan, Allah’ın kuludur ve kâinatın da halifesidir. hemcinslerinin ise ne kulu, ne de Rabbi’dir. Zira insan ancak Allah’a kul ve varlık âlemine karşı da halife konumundadır. Dolayısıyla sorumluluğu da, bu amaca yönelik olmuştur. Bu sebep­le Allah’a karşı kulluk; hemcinsine karşı insanlık ve varlık âlemine karşı da halifelik görevi ile yükümlü kılınmıştır. … bayıldığım bir paragraf…. tam da günümüzde hayvanlar üzerinden vahşice yasalar yapılırken, onların canları üzerinden pazarlık yaparak büyük vurgunlar kovalanırken, insana “HALİFELİĞİNİ” hatırlatan, koruma / kollama İNSAN olma sorumluluğunu hatırlatan bir mesaj gibi geldi bana…. umarım doğru açıdan bakabilmişimdir…. teşekkürler hocam….