Bismillahirrahmanirrahim
Trilyonlarca Sûret
Evrenimizdeki sayılamayacak kadar çok varlıklar bir tarafa yeryüzünde milyonlarla ifade edilebilecek canlı türleri var. Bu canlı türleri içinde sayıları katrilyonlara varan yaratık var. Yalnızca insanları değerlendirecek olursak yedi buçuk milyar insan var.
Yirmi beş çarpı yirmi beş santimli yüz tablosu içinde yedi buçuk milyar birbirinden farklı sûret/çehre/yüz görüntüsü yer almaktadır. İşte bütün bu sûretler el-Musavvir olan Rabbimizin kudret tezahürüdür.
Farklı Yüz Hatları
Birbirinden farklı bu milyarca değişik yüz hatları genelde donuk, somurtkan, asık ve serttir. Yaradılıştan güleç yüzlü olanlar ise pek azdır.
Güleç yüzlülük Allah’ın mahza bir ihsanıdır. Ama biz Rabbimiz katında ancak iradeli olan sözlerimiz ve işlerimizden mükafat alabiliriz.
Aziz kardeşlerim; Biz irademizi kullanarak donuk, somurtkan, asık ve sert görünümlü olabileceğimiz gibi tebessümlü de olabiliriz. Olmakla da yükümlü kılındık.
Tebessüm/Gülme ve Kahkaha
Tebessüm/gülümseme, gülmenin ilk merhalesidir. Aziz Peygamberimiz efendimiz mütebessimdi yani güleçti. Dişleri görülürcesine güldüğü de olurdu. Tebessüm ve kendimiz duyacak şekilde sesli gülme. Bize öğretilen ve hayatımızın her anında örnek almamız gereken budur.
Başkalarının işiteceği şekilde gülmeye Arap dilinde ve örfümüzde Kahkaha denir. Kahkaha, Peygamberimizin diliyle bize yasaklanmıştır. Peygamberimiz şöyle buyurur:
“Gerçek Müslüman olmak istiyorsan nefsin için sevdiğini diğer insanlar için de sev ama sakın ha kahkahaya varırcasına çokça gülme. Zira çokça gülme kalbin manevi ışığını söndürür.” (Tirmizi Zühd 1; İ.Mace Hn.4193)
Peygamberimizin Tebessümü
a.) Sahabi Abdullah bin Haris -Allah ondan razı olsun- şöyle diyor:
Ben Hz. Peygamberden daha çok tebessüm eden bir insan görmedim.
b.) Eşi bilgin sahabi sevgili annemiz Hz. Aişe, O’nu şöyle anlatıyor: İnsanların en yumuşağıydı, en soylusu idi. Sizden bir adam gibi idi. Ne var ki o daima güleç yüzlüydü, daima tebessüm halindeydi.
c.) Cabir bin Abdullah’ın anlatımına göre, şöyle diyor:
Müslüman olduğum günden beri Hz. Peygamber kendisiyle görüşmeme bir engel koymadı ve bana tebessüm halinde olmaksızın baktığını hiç mi hiç görmedim. (Buharî Edeb 68)
d.) Aziz Peygamberimizin Veda Haclarını biliyorsunuz, bu hacca on binlerce sahâbi katıldı. Onların büyük çoğunluğu Peygamberimizi görmemişti. Zaten Veda Haccına büyük ölçüde rağbet gösterilmesinin sebebi, inandıkları halde fizik olarak tanımadıkları Peygamberimizle karşılaşmak arzusuydu.
Aziz Peygamberimiz, bu Veda Haclarında devesi üzerinde seyrederken, bir topluluk içinde bulunuyorlarken, tanıyanlar tanımayanlara işte bu “Allah’ın elçisi Muhamed’dir” diyorlar ve akabinde iki kelimelik bir tanıtım yapıyorlardı:
“Hâzâ Vechün Mübarek; İşte Allah’ın Resulü. Çehresi asil, güleç yüzlü yüce şahsiyet. “
“Çehresi asil, güleç yüzlü yüce şahsiyet” şeklindeki tanıtım gönül tellerine dokunacak ve etkileyecek yüceliktedir.
Hz. Peygamberimiz efendimiz, Medine-i Münevere’ye hicret buyurduklarında bütün Medine halkı, inananlar ve inanmayanlar merak saikasıyla karşılamaya çıkmışlardı. Yahudi bilgini Abdullah bin Selam insanlar arasında Peygamberimizle yüz yüze geldiğinde, onun asil yüzü, engin merhametli bakışı ve mütebessim çehresini görünce “bu şahsiyet yalancı olamaz” der ve o gün iman eder.
Onunla İlgili Hatıralarda Hep Tebessümü Vardı
Sevgili kardeşlerim; sahabiler hatıralarında aziz Peygamberimizi yâd ederlerken hep O’nun tebessümünü dile getirirlerdi:
Meselâ; sahâbi Ebu Remle et-Temimi şöyle anlatıyor: Ben genç bir insandım. Babam elimden tuttu; ‘Seni Allah’ın Peygamberine götüreceğim ve tanıştıracağım’ dedi. Yola koyulduk ve Peygamberimizle karşılaştık. Babam bana döndü; ‘Bu zatı tanıyor musun oğlum?’ dedi ve ilave etti; ‘İşte Allah’ın elçisi Muhammed bu zattır.’
Ebu Remle diyor ki; ‘Ben kafamda çok farklı bir Peygamber insan algısı oluşturmuştum. Oysaki ben üzerinde koyu yeşilimsi iki parçalı bir elbisesi ve kulak yumuşaklarına kadar inen saçlarıyla son derece doğal, tevazu içinde, tebessüm halinde bir zatla karşılaştım. Benim, oğlu olduğumu öğrenince babama döndü ve mütebessim bir yüzle; ‘Oğlunuz ne kadar da size benziyormuş‘ buyurdular.
Acı Tebessüm
e.) Aziz Peygamberimize ait ilk akla gelen hatıralar hep böyle olurdu. O öfkelendiği zaman da tebessüm ederdi ama bazen sahâbilerin anlayacağı şekilde acı bir tarzda tebessüm ederdi. Öfkesini, onay vermediğini yine bir tebessüm yoluyla ifade buyururlardı.
İhramlının Dövmesi
Veda haclarında yol arkadaşı Hz. Ebubekir’di -Allah ondan razı olsun- her ikisinin yol eşyası bir tek deve üzerindeydi. Deveyi güden hizmetçi deveyi yolda kaybeder. Peygamberimiz Hz. Ebubekir’le deveyi bekler dururlar.
Hizmetçi gelir ve deveyi kaybettiğini söyler. Hz. Ebubekir ayağa kalkar ve onu hırpalamaya başlar. Aziz Peygamberimiz bu tavrı tasvip buyurmadığını ifade için ‘Şu ihramlı olan kişinin haline bak. Nasıl da hizmetçisini dövüyor ‘ der ve acı bir tebessümle bakar.
Kaba Çöl Adamı
Maddî yardım istemek için arkasında gelerek boynunda iz bırakacak şekilde çeken ve ‘Yönetimindeki mallardan bana da verilmesini emret” diyen çöl adamına Peygamberimiz yüzünü döner ve tebessüm ederek bakar. (Buharî Edeb 68)
Peygamberimizin Tebessümü Emretmesi
Sevgili kardeşlerim; aziz Peygamberimiz yalnız tebessüm etmezlerdi, tebessümü bir görev olarak da yüklerlerdi. Dolayısıyla gülümseme/tebessüm biz Müslümanlar için bir ibadettir.
Dinimizin şu yüceliğine bakınız ki aziz kardeşlerim; sosyal hayatımızı etkinleştirecek olan böylesine insancıl bir değer, ibadet hayatımızın içine alınıyor. Çünkü Peygamberimizin Kur’an çizgisindeki her bir buyruğu da bir ibadettir. Kur’ânımızın açıklamasına göre “Kim onun Allah’ın Resûlü vasfıyla açıkladığı emirleri ve yasaklarında ona itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. “ (Nisa 80 )
Aziz Peygamberimiz -salat üzerine olsun-şöyle buyururdu:
a.) “Siz mallarınızla bütün insanlara üstünlük sağlayamazsınız. Bu sebeple ,siz güleç yüzle ve güzel ahlâkla üstünlük sağlamaya çalışınız.”
b.) Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurur: “Tebessüm et. ( Fıtrat veya îman ) kardeşin olan bir insana tebessümün senin için sadakadır/sevap alacağın bir hayırdır.” (Tirmizi Birr 36, Hn.1957)
c.) Çöl adamlarından biri gelir ve aziz Peygamberimize; ‘Ya Rasulallah bize faydalanacağımız bir öğüt ver.’ der. Peygamberimiz şöyle buyurur: “Müslüman kardeşine yüzün güler olduğu halde konuşman dâhil iyi, güzel ve doğru olan hiçbir şeyi küçümseme.”
d.) Sevgili kardeşlerim; Peygamberimiz güleçti, güleç yüzlüydü, sahabilerine bunu öğütlerdi ve sahabiyle de karşılkılı gülerlerdi.
Sahabileri İle Gülüşürdü
Mesela Hz. Ömer ibn’ül Hattab’a, geleceğin emir’ül müminine sorarlar: Siz Peygamberimizin önünde güler miydiniz? O da sizinle konuşmaları sırasında gülümser miydi? Hz. Ömer de şöylece cevap verir:
“Sahabilerinin kalplerinde iman dağlardan daha yerleşikti, ama onlar Hz. Peygambere anlatımları sırasında gülerler ve Hz. Peygamber de onları dinler ve tebessüm ederdi. “
Peygamberimizin Sevilirliği ve Otoritesi
Sevgili kardeşlerim, aziz Peygamberimiz efendimiz gücü ve otoritesini, sahâbilerinin kendisine olan destansı bağlılığını neye borçluydu biliyor musunuz?
Sahabiler aziz Peygamberimize öylesine bağlıydılar ki, O’nun huzurunda bulunuyorken sanki başlarında uçacakmış gibi bekleyen bir kuş varmış gibi son derece hareketsiz, emir almaya hazır vaziyette beklerlerdi. Peki, Peygamberimiz niçin bu kadar sevilebildi? Ana sebep elbette Peygamberliğiydi ama doğallığı vardı, tebessümü vardı, merhameti vardı, o kadar sadeydi ki dışarıdan gelenler Peygamberimizi bir topluluk içinde görseler onu algılayamaz/tanıyamazlardı.
Meselâ bir defasında âdeti üzere Peygamberimiz sahabilerine bizzat ikram ederken dışarıdan bir zat gelir; ve ‘Kimdir bu kavmin efendisi, büyüğü?’ diye sorar. Cevabı “Bu topluluğun efendisi ona hizmet edendir, “buyurarak Peygamberimiz verir.
Hayatımızda Tebessüm Devrimi Yapmalıyız
Sevgili kardeşlerim; Biz tebessümü unuttuk. Somurtkanlığı özellik, hatta dindarlık sandık. Dinimizin onayladığı kolaylıkları da zorlaştırdık. İslam’ı hayat dini olmaktan çıkardık.
Artık Peygamberimizin sünnetini örnek edinmeliyiz. Onun sünnetini “adil bir devlet yönetimi oluşturmak’ şeklinde örneklendirebilecğimiz gibi ‘insanlara karşı iradeli olarak mütebessim olmak’ biçiminde de örneklendirebiliriz.
Evet onun sünneti güleç yüzlü olmaktır. Neşe saçmaktır. Hayat insanı olmaktır. Artık hayatımızda bir devrim yapmalı, tebessüm yarışına çıkmalı, hayatımızı gücümüz ölçüsünde tebessümle özdeşleştirmeliyiz.
Tebessüm İbadettir
Sevgili kardeşlerim; altını çizelim. Peygamberimizin uygulaması ve emri olduğu için iradeli tebessüm ibadettir. Ahiret yatırımı olacak, Cennet’e yol açacak ibadettir.
Yüce Rabbimiz bize Abese suresinin son ayetlerinde şöyle buyurur:
“O sorgulama günü olan Kıyamet’te kişi kardeşinden, annesinden, babasından, çocukları ve eşinden kaçmaya çalışacak. Hak isterler korkusuyla. O gün herkesin kendisine yeter bir derdi olacak ama o gün, o bazı yüzler parıl parıl olacak. Güleç yüzlü olacak. Sevinçli olacaktır. “
Hayatımıza tebessümü egemen kılalım ki Kıyamet Günü’nde yüzü parıl parıl, yüzü güleç ve yüzü sevinçli olacaklar arasına girebilelim. Hepinize mutluluklar diliyorum aziz kardeşlerim.