Tüm insanlık, küresel düzeyde jeopolitik risklerin hangi ülkeleri ne şekilde ve ne ölçüde vuracağını kimsenin kestiremediği bir sürecin içerisindedir. Dünyanın adım adım yaklaştığı küresel kaostan millet ve devlet olarak bizim de etkilenmemiz kaçınılmazdır. Olumsuz bu yansımanın şiddeti iç politikamızda ki siyasi konjonktürün pozisyonuna bağlıdır. 31 Mart günü yapılacak mahalli seçimlerde seçmenin siyasi istikrarsızlık doğuracak olası politik tercih değişikliği dünya çapında yaşanacak küresel iktisadi ve siyasi kaosun bize yansıması bire bin misli şeklinde olacağını söylemek kahinlik olmasa gerektir. Söz konusu küresel krizin ortaya çıkaracağı can yakıcı ve yıkıcı etkisinden kurtulmak uğruna tüm kişisel varlıklarımız sıfırlanacaktır.
Yeryüzünde Müslüman halkların yaşadığı, içerisinde Türkiye de dahil ulus devletlerin istisnasız tamamı küresel deccal düzenine iktisadi, siyasi ve sosyal bakımdan göbek bağı ile bağlı bir dünya sisteminin mevcudiyeti söz konusudur. Dünya da İslam adına cihad etmek için organize olmuş silahlı silahsız teşkilatlarda maalesef bu küresel sistemin bir parçası olarak yönlendirmekte, dizayn edilmekte ve küresel yöneticiler lehine kullanılmaktadır.
Öyle bir küresel düzen hakimiyeti geliyor ki yeryüzüne; istesende sahtekar, üçkağıtçı, yalancı, dolandırıcı, düzenbaz, kurnaz, iki yüzlü insan olamayacaktır. Yalnız insanoğlu bu düzende kulluğu Allah’a mı? Yoksa düzen kurucularına mı yapacak? İşte şu sıralar, küresel güç odakları tarafından bunun karar mücadelesi verilmektedir.
Kulluğun yalnızca Allah’a karşı ve Onun mesajları doğrultusunda yapılmasını isteyen tarafın başını Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti çekmektedir. Nihai neticeye çok yakınız! Şayet seçimler yoluyla Erdoğan’ın iktidarı, zafiyete uğrarsa Devletin yirmi yıllık kazanımları küresel güç odaklarının emrine geçer ve yeni çağın kuruluşunda kazanan taraf masumiyete bürünmüş vahşet medeniyeti olacaktır.
Etrafıma bakıyorum da maalesef üzülerek ifade etmek isterim ki çoğunluğun hiç de umurunda değil bu durum!..
Geçmiş tarihte İspanya Endülüs Emevi Devletinin ve müslüman ahalisinin Avrupa kıtasından tamamen yok edildiği gibi bugün de Gazze’de benzer şekilde müslüman ahali siyonizm eliyle yok edilmektedir. Aslında küresel deccal düzen sadece Filistinli Müslümanları değil yeryüzünde ki tüm müslümanları yok etmenin hesap ve planı içerisindedir. Ahalisi müslüman devletlerin yöneticileri bu küresel güç odaklarının iktidar yaptığı ve istediği an itibariyle de iktidardan uzaklaştırma güç ve kabiliyetlerinin var olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Bu konuda müslüman ahalinin yaşadığı devletlerin; yaşanılan coğrafi ve sosyal olaylar karşısında ki hareket kabiliyeti, yine bu küresel deccal sistemin yürütmekte olduğu dünya siyasi ve iktisadi düzen çerçevesinde söz konusu olmaktadır.
Müslümanları bilinçlendirmek için uyarıcı yazılar yazmak elbette önemlidir. Uyarıcı yazıların ve toplumsal hareketlerin sadece bulundukları coğrafya ile sınırlı kalması küresel güç odaklarının bugün Gazze de yarın kim bilir hangi coğrafyada yaptıkları ve yapacakları soykırım vahşetlerini durdurmada hiçbir çare olmamaktadır. İyilik taraftarı olarak harekete geçen insanlık maalesef vatandaşı oldukları devletler tarafından kontrol ve bloke edilmektedir. Gazze de ki soykırımı telin amacıyla dünyanın muhtelif ülkelerinde yapılmakta olan protestolar ve yürüyüşlerin yönü mülteci göçüne benzer şekilde Gazze’ye doğru yönelmedikçe hiç bir faydası olmayacaktır. Üstelik küresel güç odaklarının insanlığın tamamına yönelik planladıkları soykırım hedeflerini planladıkları şekilde sürdüreceklerdir. İnsanlığın bu planı durdurmalarının tek yolu vardır o da hiç vakit kaybetmeksizin Gazze için yapılan mitinglerde ki milyonlarca insan sivil itaatsizlik hakkını kullanmak suretiyle yönünü Filistin topraklarına çevirip İsrail’in karşısında toplu kıyama kalkışmaktan geçmektedir. Yakın geçmişte mavi marmara adıyla anılan çok ufak bir kıyam kalkışması örneğinde olduğu gibi… Düşünün bunun benzeri bir kıyamın yeryüzünde ki başta müslümanlar olmak üzere tüm insanlık Gazze topraklarına doğru kıyama geçmiş sivil, silahsız milyonların hareketini kim veya hangi güç önleyebilir?
Bugün Filistin Yönetimi dahil tüm Arap aleminin Gazze’de ki soykırım karşısında sessizliği acizliği ortada iken Türkiye’de Tayyip Erdoğan değil de geçmişteki hükümetlere benzer Mossad ve CIA nın güdümünde ki iktidarlar olsa idi bırakınız devletin birinci ağızdan İsrail’e ve yandaşlarına karşı doğrudan sesini yükseltmeyi Arabistan da olduğu gibi üç-beş kişilik insan topluluklarının bile bir araya gelmesine müsaade etmezlerdi.
Türkiye’de Tayyip Erdoğan’ın siyasi gücünü azaltarak devlet yönetiminden uzaklaştırmak bu ülkeyi siyasi istikrarsızlığa mahkum etmek demektir. Siyasi istikrarsızlığın hakim olduğu ortamda devletin gücü küresel güç odaklarının istihbarat kurumları eliyle idare edilmesi demektir.
Bugün Tayyip Erdoğan, küresel güç odaklarının idaresinde olan küresel düzen içerisinde; Türkiye’de hem devletin yetkisini elinde tutmaya hem de mevcut dünya sisteminin insanlığa mutluluk getirmediğini, insanlığın daha adil bir sistemle yönetilmesi gerektiğini üst perdeden tüm insanlığa anlatmaya ve uyandırmaya çalışmaktadır.
Tayyip Erdoğan’ın siyasetten tasfiyesi demek aynı güçte başka bir siyasetçinin tekrar devlet idaresine asla gelmemesi demektir. Ülkemizde ki mevcut siyasi ortamda Tayyip Erdoğan gibi yüzde otuzbeş ile elli bandında bir seçmen desteğine ulaşabilecek başka bir siyasi şahsiyetin kısa zamanda ortaya çıkması mümkün gözükmemektedir.
Fehmi YAĞLI
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
Önceki yazımızda Yûsuf 12/76 ayetini kısmen ele almıştık. Bu yazımızda ise ayetin ele almadığımız yönleri…