Küresel salgın ve ardı arkası kesilmeyen felaketlerde artık giderek farkına varmaktayız. İnsanlık birbirine dayalı, birbirinden ayrılmaz, birbirinden yalıtılamaz tek bir grup. Biri diğerine üstün değil. New York ve Londra’daki kibirli iş adamı da Afrika’daki Asya’daki fakir çiftçi de aynı virüsten etkileniyor. Kıyamette birlikte olacağız. Belki aynı göktaşlarıyla, aynı küresel ısınmayla, aynı radyasyonla yok olacağız. İşte Türkiye’de, Endonezya’da ya da İngiltere’de, İsrail’de, aynı şekilde devlet başkanları ve liderler aynı aşı yaptırıyor fotoğraflarını veriyorlar, aynı şekilde halkı teskin ediyor, işlerin kontrol altında olduğu mesajını veriyorlar. Hepimiz benzer durumdayız.
Birbirimizi yok ederek, öldürerek, köleleştirerek, kandırarak öne çıkamıyoruz. Hala Yemen’de, kısmen Suriye, Libya, Etiyopya, Orta Afrika, Nijerya, Keşmir gibi Müslüman beldelerinde savaşlar ve çatışmalar sonucu kanımız dökülse de giderek bir bütün olduğumuzun farkına varıyoruz. Yüce kitabımız Kuran’da ve Resulullah’ın (S.A.) Veda Hutbesi’nde ilan edildiği gibi, hiçbir bireyin diğerine kavim üstünlüğü bulunmamaktadır. Aramızdaki tek üstünlük Yaratıcımıza olan takvamızdadır, onun yaratışına olan hassasiyetimizdedir.
Bu artan savaşlar ve felaketler dönemi ardından insanlığı birleştirmek, yakınlaştırmak ancak ve ancak üzerindeki prangalardan silkinip ayağa kalkan, intikam değil fıtrata uygun biçimde insanlığa şefkat gösteren Müslüman Ümmeti sayesinde olabilir. İslam Birliği’ni savunmak, bunun için ümmetin dirilişine gayret etmek en önem verdiğimiz kavram olmalıdır.
Bu vesileyle Mirat Haber yazarımız Ali Rıza Demircan’ın yıllar önce kaleme aldığı bir yazıyı burada yeniden paylaşıyoruz.
İnsanlar fıtrat kardeşlerimizdir
Ali Rıza Demircan
İslâm, insanı bu özellikleri ve yücelikleri içinde yaşayabilmesi için gerekli olan inanç esasları, emirleri ve yasakları koyan Rabbimizin dinidir. O, yaratılışındaki bu ihtişamı koruyabilenlerin Cennet’le mükafatlandırılacağını beyan eden dindir.
Burada zaman zaman yaptığımız bir açıklamaya yer vermek istiyorum. İslam Dini Hz. Adem’den Hz. Nuh’a, Hz. İbrahim’den Hz. Musa, İsa ve Hz. Muhammed’e kadar bütün peygamberlerin tebliğ ettiği dinin ortak adıdır. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bütün peygamberlerin tebliği olan bu dinin bir adı ed-Din, diğer adı İslam’dır. Hz Muhammed, İslam dininin ilk peygamberi değil, evrensel kılınan son peygamberidir. Kur’ân-ı Kerîm de bu dinin ilk hayat kitabı değil, bu dinin Hz. Muhammed’e indirilmiş ve onun tarafından insanlığa tebliğ edilmiş son kitabıdır.
İnanan ve İnanmayan İnsanlar
İnsanlık, insanlık tarihi boyunca iki kısma ayrılmıştır.
a. İslam Dîni’ne iman edenler
b. İslam Dîni’ne iman etmeyenler.
Örneğin Hz. Nuh’un, Hz. İbrahim’in, Hz.Musa ve Hz. İsa’nın peygamberliğine ve onların tebliğ ettiği yasalara îman eden insanlar Kur’an’ın Müslümanlar olarak nitelediği insanlardır. Evet, insanlık, insanlık tarihi boyunca peygamberlerin tebliğine muhatap olmuştur. Onların bir kısmı tebliğ edilen İslâm Dîni’ne ve onun sunduğu hayat kurallarına inanırken, bir bölümü de inanmamışlardır.
İslam dinine inananlar ve inanmayanları açıklamaya, onlara karşı görevlerimizi beyan etmeye başlamadan önce dikkatlerimizi bir önemli konuya daha çekmek istiyoruz.
Bütün İnsanlar Fıtrat Kardeşimizdir
Hak veya Batıl hangi inanca mensup olurlarsa olsunlar tüm insanlar bizim fıtrat kardeşlerimizdir. Yani insan olarak yaratılmış olmamızın gerektirdiği fıtrat kardeşlerimizdir. Bu konuda gerekli açıklamaların insanlarımıza yapılmadığı kanaatindeyim.
Şimdi değindiğimiz fıtrat kardeşliği konusunu delillendirmeye çalışalım.
Hucurat sûresinin 13. âyetinde Rabbimiz bakınız ne buyururlar:
“ Ey insanlar biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Birbirilerinizle tanışıp kaynaşmanız için sizleri halklara ve kabilelere ayırdık. Sizin Rabbinizin katında en değerli olanınız, onun buyurduğu gibi inanan ve yaşamaya çalışanlarınızdır. Allah gerçekten her şeyi bilen ve her şeyden haberi olandır.”
Buâyet-i kerîme bütün insanların aynı asıldan yaratıldığını, yaradılışta insanlık değerlerini taşıdığını beyan etmektedir. Ancak biz inancı ne olursa olsun bütün insanların bizim fıtrat kardeşlerimiz olduğunun daha bir açık delilini sunmaya ihtiyaçlıyız.
Bütün insanların yaradılışta kardeşler olduklarına işaret eden âyetlere, özellikle de Hûd sûresinin 50, 61 ve 84. âyetlerine dikkatlerinizi çekmek isterim. Bu âyetlerde şöyle buyrulur:
Biz Ad kavmine, onların kardeşi olan Âd’ı gönderdik.
Biz Semud kavmine, onların kardeşi olan Salih’i gönderdik.
Biz Medyen’e Medyenlilerin kardeşi olan Şuayb’ı gönderdik.
Sevgili kardeşlerim! Âd da, Semud da, Medyen de azaba uğratılmış olan kavimlerdir/topluluklardır. İlahi azaba uğratılarak cezalandırılmış olan bu insanları Rabbimiz bizlere aktarırken onları kendilerine gönderilen Peygamberlerininin kardeşleri olarak niteliyor. Peygamberlerle, kendilerine peygamber gönderilen topluluklar arasındaki kardeşlik insan olarak yaratılmış olmanın gerektirdiği fıtrat kardeşliğidir.
Görülüyor ki İslam Dîni’ne iman edenler ve etmeyenler ayırımını yapmadan evvel yapmamız gereken ilk tespit tüm insanların yaradılıştan yani fıtrat kardeşlerimiz olduğu gerçeğidir.
Bu uzunca girişten sonra insanların İslam Dîni’ne iman edenler ve etmeyenler olarak ikiye ayrıldığını tekrar hatırlatalım ve İslam Dîni’ne iman etmeyenler bölümünü incelemeye başlayalım.
Yazının aslı için
Yazarın diğer yazıları için