Analiz

İNSANLIK TARİHİ KADAR ESKİYE DAYANAN KURBAN İBADETİ, SOSYAL BİR DAYANIŞMA VE YARDIMLAŞMADIR

Arapçada gerek maddi gerekse manevi her türlü yakınlığı kuşatacak bir anlama sahip olan kurban kelimesi, kendisiyle Allah’a yakınlık sağlamak, yani ibadet niyetiyle, belli vakitte belirli cinsten hayvanları usulüne uygun olarak kurban etmeyi/kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder.

Kerim Kitabımız Kur’anda, ayrıntısına yer verilmeksizin, Hz. Âdem (a.s)’in iki oğlunun Allah’a kurban takdim ettiklerinden söz edilir. Yüce Allah: “Onlara Âdem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen kardeş, kıskançlık yüzünden, “Andolsun seni öldüreceğim” demişti. Diğeri de, “Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder” demiş ve şöyle eklemişti: “Beni öldürmek için el uzatsan bile, ben öldürmek için sana el uzatmayacağım: Şu bir gerçek ki ben, âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.” (1) buyurmaktadır.

Kurban ibadeti, insanlık tarihi ile başlamış olup; ilahi dinlerin hepsinde kurban hükmünün konulduğu bildirilir. Nitekim ayet-i kerimede Her ümmete nüsük (ibâdet) mahiyetinde kurban kesmeyi meşru kıldık; tâ ki Allah’ın kendilerine rızık olarak sunduğu hayvanların üzerine, Allah’ın ismini anıp (öylece boğazlasınlar) Şunu unutmayın ki hepinizin İlahı tek bir İlahtır. Öyleyse yalnız O’na teslim olun. Sen ey Resulüm! O alçak gönüllü, samimi ve ihlâslı olanları müjdele!” (2) buyrulmaktadır.

Kur’an-ı Kerimde hac ibadeti esnasında kesilecek kurbanlarla ilgili hükümler yer almakla birlikte, hac dışında kesilecek kurbana da dolaylı değinilmektedir. Kurban ibadetiyle ilgili birçok ayet mevcuttur. Birkaçını zikredelim; Allah Kâbe’yi, o saygıdeğer evi, insanlar için (hayat ve güven) durağı yaptı. O saygıdeğer ayı, kurbanı, tasmalı kurbanlıkları da (böyle yaptı) ki Allah’ın göklerde ve yerde olanları bildiğini ve Allah’ın her şeyi bilici olduğunu anlayasınız.”(3), Diğer bir ayeti celilede; Zira Biz vaktiyle İbrahim’e Beytullah’ın yerini belirlediğimiz zaman: “Sakın Bana hiç bir şeyi ortak koşma ve Ben’im Mabedimi tavaf ederken, kıyamda, rükûda veya secdede olarak ibadet edenler için tertemiz tut!” Hem bütün insanları hacca davet et ki gerek yaya, gerek uzak yollardan gelen yorgun argın develer üzerinde/çeşitli taşıt-ulaşım araçlarıyla sana gelsinler. Gelsinler de bunun kendilerine sağlayacağı çeşitli faydaları görsünler ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanları, belirli günlerde Allah’ın adını anarak kurban etsinler. Siz de onların etinden hem kendiniz yiyin, hem de yoksula ve fakire yedirin.” (4) Bir başka ayette ise; Biz, büyük baş hayvanları da sizin için Allah’ın (dininin) işaretlerinden (kurban) kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Şu halde onlar, ayakları üzerine dururken üzerlerine Allah’ın ismini anınız (ve kurban ediniz). Yan üstü yere düştüklerinde ise, artık (canı çıktığında) onlardan hem kendiniz yeyin, hem de ihtiyacını gizleyen-gizlemeyen fakirlere yedirin. İşte bu hayvanları biz, şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik. Bu kurbanların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır! Fakat Allah’a ulaşacak olan sizin takvanızdır. Sizi doğru yola erdirdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız diye, bu hayvanları sizin istifadenize sundu. Güzel davrananları müjdele!” (5)

Hac dışında kurban kesme yükümlülüğü hususuna dolaylı olarak işaret edilmektedir. Kevser suresinde; “O halde Rabbin için namaz kıl. Kurban kes” buyrulmaktadır.(6) Kurban ibadetinin nasıl yerine getirildiği ve hangi hayvan türlerinin kurban edilebileceği hususundaki hükümler, Hz. Peygamberimiz (sav)‘in söz ve fiiliyatıyla belirlenmiştir.

Al-i Şan Peygamber Efendimiz (sav)’in hicretin ikinci yılından itibaren kurban bayramlarında kurban kesmeye başlaması, hac ve umre esnasındaki uygulaması ve kurbanla ilgili çeşitli açıklamalarından oluşan zengin hadis rivayeti ve bu alandaki dini geleneğin, fıkhı yorum ve değerlendirmelerin ana zeminini teşkil etmiştir. Hz. Peygamberimiz (sav) kurban kesmeyi hiç terk etmemiştir. Her sene genellikle iki kurban kesmiştir.(7) Biriyle kendi borcunu eda eder, diğerinin sevabını da ümmetine bağışlardı.(8) Ayrıca Hz. Ali (ra)’ye, vefatından sonra bir kurban da kendisi için kesmesini vasiyet etmiş, o da her sene bu vasiyeti yerine getirmiştir.(9) Diğer yandan “Kim imkânı olduğu halde kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın” (10) buyurmuşlardır.

Yüce Yaratıcının emri doğrultusunda yerine getirilen kurban ibadeti, mali bir ibadet olduğundan, fert ve toplum yararı ön plandadır. Kurbanı, hayvanın eti veya derisi için kesiminden ayıran temel fark, onun Allah’ın rızasını kazanma ve isteğine boyun eğme gayesiyle kesilmiş olmasıdır. Mümin kul kurban kesmekle Allah’ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir biçimde ortaya koymuş olur. Bunu yaparken de malını Allah için telef etmesi değil en yakınından başlayarak insanlara yararlı olacak tarzda gerçekleştirmesi istenmiştir. Yukarıda zikredildiği veçhiyle, Kur’an’ı Kerimde; “Onların (kurbanların) ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır; fakat O’na sadece sizin takvanız ulaşır.”(11) buyrulmak suretiyle ibadetlerimizde bizi Allah rızasına ulaştıracak olan temel unsur, kalplerimizin takvası, samimiyetimiz ve ihlâsımız, yani gösterişten uzak olarak sadece Allah rızası için yapma çabasıdır. Kurban, Allah’a verdiği nimetlerden dolayı şükür anlamı da taşır. Müminler her kurban kesiminde, Hz. İbrahim (a.s) ile oğlu İsmail’in Cenab-ı Hakkın buyruğuna mutlak itaat konusunda verdikleri, Kuran’da da özetle aktarılan(12) başarılı sınavın hatırasını tazelemiş ve kendilerinin de benzeri bir itaate hazır olduklarını simgesel davranışla göstermiş olmaktadırlar.

Kurban toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar; sosyal adaletin gerçekleşmesine muazzam katkıda bulunur. Özellikle et satın alma imkânı bulunmayan veya çok sınırlı olan yoksulların bulunduğu ortamlarda onun bu rolünü daha belirgin biçimde görmek mümkündür. Nitekim Kur’an-ı Kerimde kurban eti hakkında “… Ondan yiyiniz, yediriniz” (13) buyrulmuştur.

 

 KAYNAKÇA

1- Maide 5/27-28.

2- Hacc 22/34.

3- Maide 5/97.

4- Hacc 22/26, 27, 28.

5- Hacc 22/36, 37.

6- Kevser 108/2.

7- Buhârî, Hac, 117, 119; Müslim, Edâhî, 3.

8- İbn Mace. Buhârî, Edâhî, 9.

9- Ebû Davud, Dahaya, 2; Ahmed b. Hanbel, 1/150.

10- Müsned, 2, 321 İbn Mace, “Edahi”, 2

11- Hacc 22/37.

12- Saffat 37/102-107.

13- Hacc 22/36.

 

Recent Posts

  • Gündem

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Gallant İçin Yakalama Kararı Çıkardı!

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…

7 saat ago
  • Gündem

KUR’ÂN ARAŞTIRICISIYDI BEL’AM MI OLDU!

Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…

8 saat ago
  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

11 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

12 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

13 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

14 saat ago